havadurum

Rüzgar ekenler.

Son bir aydır halkını düşman ilan eden siyasal iradenin talimatları ile yurdun dört bir yanında vatandaşa eşi benzeri görülmemiş bir şiddet uygulandı.
Gaz bombalı, tazyikli sulu, toma saldırıları günlük yaşamın bir parçası oldu.
Bu uygulamalar başbakan tarafından “yaratılan destan” olarak, yandaşlıkta sınır tanıyan bazı sözde bilim insanları tarafından da şiddeti meşrulaştırılan ifadelerle hukuka uygun olarak gösterildi.
Peki böylesi bir ortamda tüm bu uygulamaların etkilerinin nasıl olacağını hiç düşündünüz mü?
Şiddet sarmalı altında gerçekleşenlerin toplumu nasıl etkileyeceği sorusunun cevabı için derin analizler yapmaya gerek yok.
Kentimizde daha iki gün önce bir doktorumuz görmediği bir hastaya reçete düzenleyemeyeceğini belirtmesi üzerine; hasta yakınlarının hakaretlerine uğramış ve darp edilmiştir.
Hükümet tarafından günlerce gündemden düşürülmeyen bu şiddet uygulamaların doğal olarak sonucu budur.

527
Demokrasi ve özgürlükler konusunda tahammülsüz olan siyasal irade toplumsal hayatı terörize etmektedir.
Bu şiddet kültürü sadece fiili saldırılar ile kendisini göstermemekte, yandaş olmayı üzerine vazife alanlar kimliklerini gizleyerek kurdukları bazı tetikçi, kışkırtıcı internet siteleri vasıtasıyla toplumu gererek provoke etmektedirler.
Bu sitelerden biri de çomuhaber adlı sitedir.
Bugüne kadar sürekli dezenformasyon yöntemleri ile karalama ve yalanlar ile  sözde yayınlarını sürdüren bu karanlık tipler  okuduğunu dahi anlayamayan bir sonuç yaratacak cahillik damgasını yemeleri pahasına saldırgan tutumlarını  sürdürmektedir.
Çünkü emir büyük yerden gelmektedir.
Ne yapsın tetikçiler; onlar birer maşa, onlar birer piyon, gün geliyor Feride K .Yavaş kimliğini üstlenmek için yalancı şahitlik yapıyorlar, gün gelecek bir başkasının kimliğini üstlenmek zorunda kalacaklar, sonrada  kendilerini kullananlar tarafından çöp tenekesine atılacaklar.
Bu işin  kuralı böyle.
Çanakkale halkının hoşgörüsü ve olgunluğu nedeniyle bugüne kadar  kendileri gibi düşünmeyen herkese karşı sürdükleri iftira ve yalan kampanyası için bir tepki olmamış ise zannetmesinler ki bu böyle gidecek.
Bu ülkede artık gezi direnişi ile yaşanan yeni bir milat var.
Bu halk daha dün atv binasına yürüdü, Habertürk ,NTV  başta olmak üzere yandaş medyaya karşı en sert tepkisini gösterdi.
Bir gün gelir sizi de gizlendiğiniz yerden çıkarır, gerekli tepkisini gösterir.
Takma isimlerle sağa sola çamur atmak devri, yok artık.
Tamamıyla manipüle etmek üzerine kurguladıkları provokatif  yayıncılığın bedelini bir gün ödemek zorunda kalacaklar.
Sürdürdükleri provokatif yayıncılık sürecinde  aynı zamanda cahilce hareket etmekteler ve gülünç olmaktadırlar.
Daha dün “bu kez fena faka bastılar “ başlığıyla ile Objektif  Gazetesi ve benim bir köşe  yazım üzerine Olay Gazetesini  sözde itibarsızlaştırma adına yaptıkları  yayın ile;  içine düştükleri zavallılığı  bir kez daha gün yüzüne çıkarmışlardır.
Gerek Objektif Gazetesindeki haber, gerekse benim yazımda var olan; Baro Başkanının ifadelerine göre yapılmış bir değerlendirmedir.
Bir gazetecinin haber kaynağına bağlı olarak yaptığı haberden daha  normal ne olabilir ki?
Buradan hareket ederek Objektif ve Olay Gazetesini itibarsızlaştırmak adına yapılan suçlamalar kelimenin tam anlamıyla trajikomik bir durumdur.
Sanki Objektif gazetesi ve ben bahsi geçen konuyu kafamızdan uydurduk,Baro başkanı’nın bu konuda hiçbir açıklaması olmadı.
Okuyanın çok iyi anlayacağı gibi; haber Baro Başkanının ifadelerini içermektedir.
Böyle bir durumda faka basmak değerlendirmesini yapmak; çamur atmaktan öte bir anlam taşımaz.
Ben zaten hep söylüyorum; bunlar tetikçilik yapmak adına artık okuduklarını  bile anlayamaz hale geldiler , pardon tanım yanlış oldu; anlamazlıktan gelmeye başladılar.
Karalama  yapmak için başka çareleri yok , ne yapsınlar efendileri  kızar sonra 
Diğer bir mantıksızlıkta benim köşe yazısında yazdığım bir konu üzerinden  Olay Gazetesini karalama girişiminde bulunma zavallılığı.
Benim köşe yazısında yazdıklarım  benim düşüncelerimdir, buradan hareket ederek sizin korkulu rüyanız haline gelmiş Olay Gazetesini karalama girişiminizden size ekmek çıkmaz.
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali sürdürülen bu özel taktikler ile donanmış bu dezenformasyon çalışmalarının dikkatimi çeken bir başka yönü daha var.
Demokrasiyi  içlerine sindiremediklerinden olsa gerek, bu ekip hiçbir eleştiriye tahammül edememekte.
Özellikle Rektör  hoca basın özgürlüğünü ne kadar içselleştirdiğini de  bu arada gösteriyor.
Her yapılan eleştiride soluğu dava açmak için adliye koridorlarında alıyor.
İnsan biraz okur, düşünür bu insanlar ne demişler diye.
Herkesi kendileri gibi gördüklerinden tüm eleştirileri hakaret gibi algılıyorlar.
Neden hakaret etsinler ki bu insanlar sizlere.
Onlar olgular üzerinden tespitlerde bulunuyorlar ve ifade özgürlüğü kapsamında da bunları kamuoyu ile paylaşıyorlar.
Kitap okuyan protestoya bile tahammül edemeyenlerin bu tahammülsüzlüğünü normal karşılamak gerek !.
Son olarak Çanakkale Çevre Platformu sözcüsü Hicri Nalbant yapmış olduğu bir basın açıklaması nedeniyle Rektör tarafından dava edildi.
Dava konusu cümle şu; “Sedat Laçiner’in yaptığı gibi dalkavuk ve yalaka asla olmayız”
Burada söz konusu  Laçiner için “dalkavuk ve yalakalık” tanımlaması değil, Laçiner’in yapmış oldukları için bu tanımlamaların yapılmış olmasıdır.
Bir kişiye dalkavuk demekle yaptığı işin dalkavukluk olmasını söylemek farklı şeylerdir.
Yapılan işin dalkavukluk olduğunun söylenmesi, yapılan eyleme ilişkindir , kişi ile ilgisi yoktur.
Bu şuna benzer futbolcu olmayan bir kişide futbol oynayabilir; futbol oynayan her kişiyi  futbolcu olarak değerlendirebilir miyiz?
Her dans eden kişiyi dansçı olarak değerlendiremeyeceğimiz gibi …
Neyse esas sorun yıldırmak, baskılamak  olduğu için işin özü ile ilgilenmek zaten birilerinin sorunu değil.
Tüm bunlar sonrasında şunu söylemek istiyorum;ÇOMÜ orijinli siyasallaşmış organize olmuş tayfa, kent barışını önemli ölçüde olumsuz noktalara taşıyor.
Sonuçlarının altından zor kalkacakları gerginlik sürekli pompalanıyor.
Bundan vazgeçilmelidir.
Bu provokatif kurgunun varacağı yer çok tehlikelidir.
Kenti germeden, yalana karalamaya yaftalamaya ötekileştirmeye başvurmadan, kimseyi yok etmek, mat etmek, intikam almak gibi duygulardan arınmış bir şekilde görüş ve düşüncelerin özgürce paylaşılacağı bir ortam demokrasinin gereğidir.
Bunun gereklerini yerine getiren herkese saygılar sevgiler.
Paylaş