esragullerx@gmail.com
İnsanın kendini yargılaması elbette güzel bir şeydir. Ama neden kendimizi yargılarken bu kadar çok acımasız oluyoruz?
Çoğu zaman kendi düşüncelerimiz bizim celladımızdır. Bu yüzden kendi düşüncelerimizle birlikte kalmak istemeyiz, aslında kendimizden kaçarız. Kaçabildiğimiz, gidebildiğimiz yere kadar... Ancak, herhangi bir akşam yanımızda yalnızca biz kaldığımızda bu düşünceler başımıza üşüşür. Tıpkı, kanımızı emmek isteyen vampir gibi.
Bu yüzden kendi düşüncelerimizden nefret ederiz. Kendimize birçok yalan söylediğimiz gibi en çok kendimize dürüst oluruz. Ne ikilem ama!
Kaçmak istediğimiz her şey zihnimizde yaşar. Bilerek gizlediğimiz, kendimize söylemek bile istemediğimiz o düşünceler bizi yer bitirir. Bu yüzden en çok kendimize saldırırız. Bir çözümü olacakmış gibi, en çok kendimizi yaralarız.
Küçük Prens kitabında şöyle diyor; “En zoru budur; Kendini yargılamak, başkalarını yargılamaktan çok daha zordur. Kendini gerektiği gibi yargılayabilirsen, gerçek bir bilgesin demektir.” Kendimizi yargılıyoruz, tamam. Neden bu kadar çok incitiyoruz peki? Neden kendimizi yargılamak için çoktan boynumuza ilmeği geçiyoruz? Neden kendimize karşı bu kadar acımasız davranıyoruz?
Bunu yapıyoruz çünkü zihnimizde en çok kendimize acı çektirmeyi seviyoruz. En çok kendimizin suçlu olduğunu düşünüyor, kendimizde hata buluyoruz. Hatalı olmadığımız konularda bile, kendimizi suçlamaya o denli alıştırmışız ki kendimizi, biri bizi uçurumdan itse ondan bunu yaptığı için özür dileyecek haldeyiz.
Bu kişinin kendisine verdiği değer ile alakalı. İnsanın kendini zaman zaman suçlu görmesi elbette güzel bir şeydir, çünkü kendini gerçekten yargılayabilmesine olanak tanır.
Ama kendine değer vermeyen insanlar, kendini yaralarcasına yapar bunu. Kinyas ve Kayra kitabından bir sözle devam etmek istiyorum;
“Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür.”
Burada da şöyle bir soru sormalıyız kendimize. Düşüncelerimiz ölmeye değer mi? Yoksa kendimize gerçek bir değer vermek bizi gerçekten iyi hissettirecek şey mi?
Düşünmek gerekiyor. Düşüncelerimizle baş başa kaldığımızda bir cellat değil, adalet anlayışı olan bir hakim olmalıyız. En zor şey de bu zaten. Kendi adaletimizi sağlamak için adalet terazisini her zaman yanlış tutarız.