havadurum

Ülke gündemini değerlendirdi

DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Çanakkale Belediye Başkanvekili Muharrem Erkek`i ziyaret etti. Burada ülke ve Ortadoğu`daki son gelişmeleri değerlendiren Beko, Ulusal İstihdam Strateji ile ilgili olarak ise; “Özel İstihdam Büroları`nı açarak ortaçağda köle satar gibi 21`inci yüzyılda işçi arkadaşlarımızı iş yerlerine pazarlayacaklar” dedi.

466
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Örgütlenme Daire Başkanı Çetin Çalışkan, DİSK/Genel-İş Şube Başkanı Erdinç Uslan, ve şube yönetim kurulu üyeleri dün Çanakkale Belediye Başkanvekili Muharrem Erkek`i makamında ziyaret etti. “DİSK Genel İş Sendikası olarak geçmişten günümüze eğitime çok önem veren bir sendikayız” diyen Beko, “Pazartesi günü Ören Tesisleri`mizde bin 7 arkadaşımızı eğitimden geçireceğiz. Burada olmaktan, sizleri ziyaret etmekten dolayı mutluyuz” şeklinde konuştu. Kamu Yönetimi Temel Kanuna değinen Beko, “Bugüne kadar yaptığımız uyarılarımız çok fazla dikkate alınmadı. Kamu Yönetimi Temel Kanunu adı altında bir yasa çıkarıldı. Tüm devlet dairelerinde çalışan işçi arkadaşlarımız, işsizler ordusuna gönderildi. Kamu iktisadi teşekküllerinde çalışan arkadaşlarımız, işsizler ordusuna gönderildikten sonra, havaalanlarında, denizyollarında, karayollarında birçok devlet işletmelerinde, hatta Milli Eğitim Bakanlığı`nda hastanelerde taşeron işçisi çalıştırılmaya başlandı. Bunların toplam sayısı belediyelerle birlikte iki buçuk milyonu buldu. Yani iki buçuk milyona yakın taşeron işçisi var. Bu taşeron işçilerin büyük bir bölümünün sigortası, sendikası, iş güvencesi yok. Bir de bunu destekleyen, AKP hükümeti döneminde çıkarılan 4857 sayılı yasa ile birlikte, Türkiye genelinde KİT ve belediyelerde 11 bine yakın işçi arkadaşımızı iş kazalarında maalesef kaybettik. Yani iş kazaları artık iş cinayetlerine dönüştü. Bununla birlikte biz bu konuda Avrupa`da 1`inci, dünyada ise 3`üncü sıradayız. Tabi burada mutlaka işçi sağlığı, iş güvenliği ile ilgili tedbirlerin alınması gerekirken, bu tedbirler ile işçilerimizi, iş cinayetlerinde kaybetmek istemiyoruz. Bu konuda demokratik taleplerimizi, sendikalar başta olmak üzere hükümete bildirmeliyiz. 4857 sayılı yasayı da Kamu Yönetimi Temel Kanunu`nu siz çıkardınız, siz kaldırın. Ülkemizde iş hayatına taşeron sistemi yakışmadı, birçok ölüme neden oldu” ifadelerini kullandı.
 
 
“İşçileri pazarlayacaklar”
“2004-2007 yılında İMF ve Dünya Bankası`ndan alınan şartlı bir kredi vardı” diyen Beko, hem bu hem de bundan sonra alınan kredilerin sonuçlarının hiç de iç açıcı olmadığını ifade etti. Beko, “Bu şartlı kredi alındıktan sonra Türkiye`de eğitim özelleştirildi, sağlık paralı hale geldi ve emeklilik yaşı 65`e çıktı. O dönem biz, `Kesinlikle mezarda emeklilik yasasına karşıyız, paralı eğitime ve sağlığa karşıyız` demiştik. O zamanlar sokaklarda, yürüyüşlerde, mitinglerde bunları dile getirmiştik. O zaman bize `delidumrullar` diyorlardı. DİSK`e hep şaşı gözle bakıyorlardı. Ancak bugün eğitimin ve sağlığın hangi noktaya geldiğini gördük. O dönem alınan 3,4 milyar dolar karşılığında bunlar yapıldı. Şimdi ise 2008-2011 yıllarında ikinci bir kredi alındı. Bu da şartlı krediydi. Nedir bu kredinin yerine getirilmesi gereken konu? Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında Ekim ayında sanıyorum hükümetin gündemine gelecek. Bunun içinde kıdem tazminatlarının kaldırılması var. Dolayısıyla Özel İstihdam Büroları`nı açarak ortaçağda köle satar gibi 21`inci yüzyılda işçi arkadaşlarımızı iş yerlerine pazarlayacaklar. Bölgesel asgari ücreti kurarak, ülkemizde bölgeler arasında aynı işi yapan işçilere ücret ayrımı yapılacak. Bir de esnek çalışma modeli va, bunun içinde. Kısacası bu Ulusal İstihdam Stratejisi dediğimiz bu program işçilerimiz için son kaledir. Son kale dediğimiz kıdem tazminatları kaldırılır, bölgesel asgari ücret başlatılırsa, bu ülkede, bundan sonra işçileri iş güvencesinden söz edemeyeceğiz. Kıdem tazminatını para gözüyle değerlendirilmemeli. Aynı zamanda iş güvencesi anlamına geldiği noktasında değerlendirilmeli” dedi.
“Bakanın bile şikayet ettiği yasa!”
Beko, burada yaptığı açıklamalarında 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu`na da değindi. Beko, açıklamasında “Biliyorsunuz son dönemde çıkarılan Toplu İş İlişkiler Yasası, yani 6356 sayılı bir yasa var. Bu yasanın çıkmaması için biz DİSK olarak yürüyüşler yaptık, mitingler yaptık ve Türkiye Büyük Millet Meclisi`nde bu yasa görüşülürken, Dikmen kapısında bir basın açıklaması yapmak istedik. Yine gaz bombası ile karşılaştık, yine kimyasal gazlarla karşılaştık, kolumuzu, kanadımızı kırdılar. Yani bir basın açıklaması bile yapamadık. Bugün bu yasa, sayın Çalışma Bakanı`nın bile şikayet ettiği bir yasa. Bu 6356 sayılı yasayı önümüzdeki dönemde kaldıramazsak, tam 5 milyona yakın işçi, 2018 yılında sendikalı bile olsa kesinlikle Toplu İş Sözleşmesi yapabilecek bir sendika bulamayacaklar. Neden? Çünkü hala Türkiye`de iş kolu, iş yeri barajı var ve grev yasakları var. Türkiye`de asgari ücretle çalışan 5 buçuk milyona yakın işçi var. 5,5 milyona yakın işçi arkadaşımızın iki yılda bir 6`şar aylık zamlarını önce Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor, daha sonra da başbakan. Sonuç itibariyle verilecek olan zammı başbakan kendisi veriyor. 2013 yılında yevmiyeye 1 lira, maaşa da 35 lira zam yapıldı. 2018 yılında en az 11 milyon işçinin bugün olduğu gibi o zamanda maaşlarına başbakan tarafından karar verilecek. Önümüzdeki süreç gerçekten çok çetin bir süreçtir” dedi.
“Özgürlük şarkıları söylemeliyiz”
DİSK Genel Başkanı Beko, Gezi Direnişi`n ede değinerek, “1 Haziran`da Taksim`de çınar ağaçlarının kesilmemesi için başlayan bu direniş giderek yayıldı. Kars`taki barış anıtına `ucube` dendi ama asıl ucube Taksim`de. Toplu Kışlası adı altında ne olduğu belli olmayan bir projeyi, Avrupa kenti olma iddiasında olan İstanbul`un göbeğine yapıyorsunuz. Ne alakası var? Çok acıdır ki 6 kardeşimiz katledildi. Tabi biz DİSK olarak böyle bir süreçte kesinlikle sessiz kalmamız mümkün değildi. Bu süreçte iki kez üretimden gelen gücümüzü kullandık. Bu süreçte gençlerimiz, adalet, demokrasi, özgürlük istemeye başladılar. Biz bu topraklarda yan yana omuz omuza kardeşçe demokrasi ve özgürlük şarkıları söylememiz lazım. Bunu bile bu ülkede çok gören bir diktatörle de karşı karşıyayız maalesef. Bu nedenle biz ülkemizde bunların yaşanmasını istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu`yu değerlendirdi
“Ortadoğu`da kan gövdeyi götürüyor” diyen Beko, “Ben Irak`taki savaşa karşı barış komitesinin başkanlığını da yapmıştım. Birçok kez mitingler, yürüyüşler yaptık. Savaş çığlıklarına karşı, barış çığlıkları attık. Sonuç itibariyle Irak ile başlayan, Libya, Tunus ve Mısır ile devam eden, son olarak da Suriye`de devam eden bu savaş çığlıkları ile Ortadoğu kan gölüne dönerken, milyonlarca insan öldü, milyonlarcası sakat kaldı. Bugün yapılan araştırmalara göre en az 300 milyon doların üzerinde silah tüccarlarına paralar verilmiş. Tabi bu paralar Ortadoğu`daki petrol gelirleri ile sağlandı. Bu paralar ne yapıldı, birbirlerini vurdular, öldürdüler. Bu paralar, Ortadoğu`da silahlara gitmemiş olsaydı, bu bölgede binlerce kreş, ilköğretim okulu, lise, üniversite, hastane kurmuş olsaydık, ihtiyacı olan yerlere elektrik, su götürebilseydik, burada öyle bir kalıcı barış ve güçlü bir orta doğu olurdu ki, ABD emperyalizmine kafa tutabilecek, dik durabilecek bir konuma gelirdi. Ortadoğu`daki politikacıların ve yöneticilerin Amerikan emperyalizmine diz çökmesinden kaynaklanan bu coğrafyada insanların ölmesine neden oldular” şeklinde konuştu.
“İnsan odaklı değil, meshep odaklı”
“Sayın genel başkan çok önemli konulara değindi” diyen Çanakkale Belediye Başkanvekili Muharrem Erkek ise, ziyaretten dolayı mutlu olduğunu ifade ederek, “Bugün işçiler için herhalde bir kölelik düzeninin alt yapısı hazırlanıyor. Ama yine en başta DİSK olmak üzere toplumun tüm duyarlı kesimleri buna karşı gerekli tavrı gösterecektir. Bugün ülkeye egemen olan iktidarın, insan odaklı siyaset yapmaması, inanç temelinde, mezhep temelinde ve başka temellerde siyaset yapıyor. Ortadoğu`da ve sizin de vurguladığınız gibi her gün insanlar ölüyor. Bugün ülkeyi yöneten anlayış da maalesef bütün olaylara mezhep temelinde yaklaştığı için Ortadoğu`daki ve ülkemizdeki gelişmeleri sağlıklı okuyamıyoruz. Oysa, siyaset ve yönetim insan odaklı olmalı. Ama öyle bir anlayış hakim ki ülkemizde hiç kimse mutlu değil. Özellikle emekçi kesim gerçekten mutlu değil. Ülkemizde bir kutuplaşma hakim oldu. Demokrasi bir yüzde meselesi değildir. Türkiye`deki gençlik temel hak ve özgürlükleri için ayağa kalktı. Umarım ülkemiz bir ön önce özgürlükler ve demokrasi konusunda hak ettiği yerlere gider” dedi.
Paylaş