havadurum

EMEK Gençliği’nden YÖK’e tepki

EMEK Gençliği adına açıklama yapan Ali Can Gün; parasız, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim ve özerk üniversite konusunda yıllardır verdikleri mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi.

508
EMEP Partisi binasında yapılan açıklamada YÖK’e tepki gösterildi. Emek Gençliği olarak, üniversitelerin ticarethane olmasına izin vermemek, özgür bilim, demokratik üniversite için tüm üniversite bileşenleri ile birlikte mücadele etmeye devam edeceklerini belirten Gün; “Yükseköğretim Kurulu, 12 Eylül faşist darbesinin bir ürünü olan 82 Anayasası`nın 131. maddesi esasında; "Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek, bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile kurulmuş olan kurumdur. Ancak, yıllardan beri kuruluş amacı yukarıda belirtildiği gibi eğitim öğretimi planlamak, düzenlemek, yönetmek yerine; üniversite öğrencilerinin parasız, bilimsel, demokratik ve özerk üniversite taleplerine göz yuman, onları; baskı, şiddet araçları kullanarak anti demokratik uygulamalarla bastıran bir kurum olmuştur. Son 10 yıllık iktidarı boyunca AKP Hükümeti, YÖK`ün kaldırılacağı konusunda sürekli vaatlerde bulunmuş, fakat bu baskılar, şiddet ve anti demokratik uygulamaları sanki bir gelenekmiş gibi her dönemde uygulamayı sürdürmüş, her alanda olduğu gibi otoriter-baskıcı yaklaşımını üniversiteler üzerinde de göstermiştir. Ve şimdi AKP hükümeti eski YÖK yerine, üniversite öğrencilerine bir müjdeymiş gibi TYK( Türkiye Yükseköğretim kurumu) kurulmasını öngörüyor. Peki yeni gelecek olan bu yasa ile üniversite çalışanlarını, öğrencileri ve akademisyenleri neler bekliyor? YÖK`ün adı başına Türkiye kelimesi eklenerek Türkiye Yükseköğretim Kurulu olarak değişiyor” dedi.
 
“Özerk üniversite mücadelesini sürdüreceğiz”
Gün sözlerini şu şekilde sürdürdü: “TYK`ün yapılanması organlarının seçimini de eski YÖK. yasasında olduğu gibi yine Cumhurbaşkanı, üniversiteler ve Bakanlar Kurulu yapıyor. Yasanın bu hali üniversite özerkliğini tamamen ortadan kaldıran, özel ve yabancı üniversitelerin önünü açan, öğretim üyelerini kendi kararlarını verme olanağını elinden alan ve birer çalışan memur durumuna getirmektedir. Önerilen yasadaki rektör seçimi yöntemi mevcut anayasanın 130. ve 131. maddesine aykırıdır. Ayrıca, belirlenen şartlan taşıyan kurumsallaşmış bazı üniversitelerde Üniversite Konseyi kurulabilecektir. Devlet üniversitelerinde Bakanlar Kurulu kararı ile oluşturulacak Üniversite Konseyinin kuruluşunda, en az 10 yıldan beri faaliyette olması şartı aranacaktır. Yasa önerisiyle "Üniversite Konseyi, rektör ve dekanları seçer ve atar; Üniversite stratejik planını ve performans programını onaylar; üniversite yatırım programını karara bağlar; Üniversite adına kamulaştırmaya, gayrimenkul satın alınmasına ve üniversitenin mülkiyetindeki gayrimenkuller üzerinde üçüncü kişiler lehine ayni hak tesisine karar verir; öğrenci kontenjanlarını ve öğrenim ücretlerini Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde belirler; sözleşmeli öğretim elemanlarına ve idari personele yapılacak ücret ve diğer ödemeleri belirler; senatonun ve üniversite yönetim kurulunun bazı kararlarını onaylar." Bu yetki ve görevleri taşıyan üniversite konseyi üyeleri ise mevcut öneride, 11 kişiden oluşur. 5 üye üniversitenin her biri farklı fakültelerden ve bölüm başkanı ve üstü herhangi bir idari görevi olmayan kendi öğretim üyeleri arasından; 2 üye Bakanlar Kurulu tarafından; 2 üye Yükseköğretim Kurulu tarafından (ilgili üniversitenin profesörleri) arasından seçilir. Bu 9 üyenin seçeceği 1 üye ilgili üniversitenin mezunları arasından; 1 üye üniversitenin bulunduğu ilde en çok vergi verenler arasından ve/veya üniversiteye en çok bağışta bulunanlar arasından seçilir" denmektedir. Görüldüğü gibi bu yasa ile üniversiteler tamamen sermayenin etkisi altına girmektedir. Bologna süreçleri ile birlikte zaten ülkemizde uygulanmaya başlayan teknokentler ve sermayenin kurumlan haline gelen üniversiteler ticari birer kurum olarak görülmektedir. Ayrıca yasada cevap bekleyen ve hiç değinilmemiş büyük sorunlar bulunmaktadır. Yeni yasada öğrenciler ve onların eğitim-öğretim hakları çok az işlenmiştir. Akademik kadro oluşturma sorunu hızla üniversiteleşen Türkiye`nin gelecekteki kaliteli akademik yaşamın sorunlarını çözme konusunda hiçbir öneri getirmiyor. Akademik ve çalışanların özlük hakları ve çalışına koşulları geçiştirilmiş. Senato ve Yönetim kurularının görev ve sorumlukları yüzeysel olarak işlenmiş. 168 üniversitede; 110 binin üstünde öğretim üyesi, 4 milyonun üzerinde öğrenci, 150 binin üzerinde çalışan, Üniversitesine dair söz söyleme hakkına sahip değildir. Söz, yetki, karar atanmış şirket temsilcilerinindir. En çok vergi verenlerin girdiği senatolar, en çok parası olanlara hizmet eder. Bizler sahte reformlar değil, demokratik üniversite istiyoruz. Bilim özgür olmadıkça, anadilde eğitim hakkı tanınmadıkça, YÖK vb. kurum ve uygulamalar kaldırılmadıkça, idari ve mali özerklik sağlanmadıkça, parasız, bilimsel, anadilde eğitim talep eden yüzlerce tutuklu arkadaşımız serbest bırakılmadıkça, üniversitelerde demokrasiden söz edilemez. Bizler Emek Gençliği olarak, üniversitelerin ticarethane olmasına izin vermemek, özgür bilim, demokratik üniversite için, tüm üniversite bileşenleri ile birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Yıllardır verdiğimiz parasız, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim ve özerk üniversite mücadelesini sürdüreceğiz.”
Paylaş