havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Ziyaret öncesi…

2093

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu hafta sonu ilimizde olacak. Kılıçdaroğlu Çanakkale ilişkileri itibarıyla Çanakkale açısından avantaj olabilecek bir Genel Başkan. Genel Başkan olmadan önce de Çanakkale’deki çeşitli etkinlikler için CHP, Kılıçdaroğlu tercihi ile hareket etti. Kılıçdaroğlu’nun Çanakkale’de zaten bir popülaritesi vardı, şimdi Genel Başkan olarak, yakaladığı hava ile daha yoğun bir ilgiye maruz kalacak. Kılıçdaroğlu ziyaretinin kamuoyu etkisi dışında asıl önemli olan yanı parti içi sorunlar konusunda nasıl etkilenmeler yapacağı noktasında olacak.  
Kurultay sonrası CHP’nin Kılıçdaroğlu ile yakalamış olduğu havanın meyveleri için ziyaretler dışında farklı gerçekleşmelerinde takip edileceği gerçeği not edilmelidir.
Bunlardan en önemlisi CHP politikalarının günün gerçeklerine ilişkin yeniden yorumu noktasındaki performans olacağı kadar, parti içersinde yaşanılan sorunlar noktasında alınacak tutum ve davranışlarda yakından izlenecektir.
Kılıçdaroğlu’nun Çanakkale ziyareti öncesinde, parti içi sorunlar şimdilik daha öne çıkan gelişme olarak gözlenmektedir.
Genel Başkan’ın ziyareti önemli bir etkinliktir.
Ziyaret öncesi parti örgütünün performansı, hazırlığı, yöntemselliği, gibi kriterler yakından takip edilecektir.
Bu noktalarda gerçekleştirilecek performans, katılım süreçleri parti içi ilişkiler noktasında önemli bir gösterge olacaktır.
Aynı zamanda CHP İl Yönetimi açısından da bir samimiyet sınavıdır.
İl yönetimi için olduğu kadar,  parti içersinde muhalefet olarak bilinen kesimler içinde bu ziyaret, aynı samimiyet sınavı niteliğini taşımaktadır.
Bugüne kadar sadece klasik söylevler dışında hiçbir gelişim adımı atamayan taraflar, bu ziyaret ile geçmişin zaaflarından kendilerini arındırarak, ‘Kılıçdaroğlu ile değişim’ kavramına uygun hareket etmeleri beklentiler arasındadır.
CHP saflarındaki politika gerçeğinin ziyaret öncesindeki yöneleceği ve dikkat ile incelenmesi gerekli yönlerinden biri budur.

26 Mayıs eylemi ve sınıf siyaseti. 
26 Mayıs eylemi ile birlikte bir başka gerçek daha kendisini hissettirdi.
İşçiler, memurlar, işsizler, kendi yaşamsal çıkarları için verdikleri mücadele sürecinde bazı konfederasyonların engelleri ile karşılaştı.
22 Şubat günü eylem kararı alan konfederasyonlar 26 Mayıs gelip çattığında, bu mücadelenin gerisinde veya sulandırarak gösterdikleri tavır ile bir başka gerçeği gündeme taşıdılar.
Artık emekçiler şimdi nasıl bir sendika kavramını tartışmaya, bu kapsamda sendika bürokrasisine karşıda mücadele etme gereksinimini gündemlerine alma ihtiyaçlarının olduğunu algıladılar.
Bu gerçekleşme aynı zamanda emek mücadelesinin ayrışmasını yani kendi sınıfsal gerçeği ile bu mücadelenin Truva atları kesimler arasındaki uçurumunda önümüzdeki günlerde keskinleşmesini gündeme getirecek.
Bu gerçek ile baktığımızda CHP’nin yoksullardan, işçilerden yana yeni politikalar ile açılımının hiç de öyle kolay olmayacağı sonucunu çıkarabiliriz.
CHP’yi zor bir sınav bekliyor.
Bu sınav öncesi MYK seçimlerinde Gürsel Tekin’in devre dışı bırakılması sonrasında Önder Sav tarafından yapılan “CHP’de kişiler nezdinde siyaset olmaz” açıklaması, inşallah sürecin tamamında geçerli hale gelir.
Bu alanda artık CHP’nin yanlış yapma riski kalmamıştır.
Fakat izlediklerimiz pekte bu doğrultuda değil.
Kılıçdaroğlu’nun Çanakkale ziyaretinden umutlu mesajlar alma dileğiyle.

Bir günde 5 şehit
Son günlerde ülkemizin en önemli sorunu olan terör önemli bir hareketlenme içersinde.
Bu gelişmenin altındaki nedenleri analiz etmenin ötesinde, olayın özü konusunda yapılması gerekenlerin artık ertelenemez olduğu gerçeği gözler önünde.
Bu konu son derece stratejik bir sorun olarak özellik ile Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu alanda yapması gerekenler, artık ertelenemez önemdedir.
Bir boyutu ile dayandığı Kürt sorunu noktasında artık bu sorunun çözümü için cesaretli adımlar atılmalı, Kürt ulusunun etnik kimliğinin yaşam bulacağı dönüşümler için yetkili organlar artık sorunu halı altına süpürmek yerine, bütün dünyadaki etnik sorunların çözümü noktasındaki deneyimler temelinde bir girişim başlatmalıdır.
Artık bu acılara daha fazla dayanılacak hal kalmamıştır.
Bir an önce silahlar susmalı, demokratik haklar ve barış için seferber olunmalıdır.
Şu bilinmelidir ki bu sorunun çözümü bir süreçtir.
Fakat hemen barışın temini konusunda atılacak adımlar ile süreç başlatılmalıdır.
Bu noktadaki ezberler bozulmalı, sorunu bir milli bütünlük sorunu gibi bir algılamanın dışında kardeşçe bir arada yaşayacak, halkların demokrasi ve barış yaklaşımı olarak gündeme taşımanın gerekleri yerine getirilmelidir.
Kürt vatandaşlarımızın ayrı bir devlet kurmak gibi bir hedef ve beklentileri yoktur.
Tek beklentileri, ülkemiz sınırlarında onurlu insanlar olarak kendi kültürleri ile yaşabilecekleri bir ortamdır.
Kürt sorunu üzerinden politika yapan Kürt politikacılar da şimdi daha çok sorumluluk alma zamanı olduğu gerçeğini unutmamalıdırlar.
Onlarda, şimdi her zamankinden daha çok barışın inşası için daha rasyonel ve akılcı davranış içersinde yıllardır bu alanda sürdürülen provokasyon kültürünü boşa çıkaracak olgunluk ile katkı vermeye kendilerini hazırlamalıdırlar.
Şiddetten, tahrikten uzak olacak politikalara önderlik etmelidirler.

3 Haziran Nazım’ın Ölüm Yıldönümü.
Devrimci şair, emperyalizme ve faşizme karşı uluslararası mücadele insanı, barış dostu Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963 sabahı, bir kalp krizi sonucu Moskova`daki evinde öldü. Ölüm yıldönümünde onu Şilili Şair Pablo Neruda’nın dizeleri ile analım.

GÜZ ÇİÇEKLERİNDEN NÂZIM`A ÇELENK

Niçin öldün Nâzım?
Ne yaparız şimdi biz
Şarkılarından yoksun?
Nerde buluruz başka bir pınar ki onda bizi karşıladığın gülümseme olsun?
Seninki gibi ateşle su karışık acıyla sevinç dolu, gerçeğe çağıran bakışı nerde bulalım?

Kardeşim, öyle derin duygular, düşünceler yarattın ki bende,
denizden esen acı rüzgâr Êkapacak olsa bunları
bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir, yaşarken seçtiğin
ve ölümden sonra sana barınak olan
oraya, uzak toprağa düşerler.

Al sana bir demet Şili kasımpatlarından,
al güney denizleri üstündeki ayın soğuk parlaklığını, halkların savaşını,
kendi dövüşümü
ve yurdumun kederli davullarının boğuk gürültüsünü
kardeşim benim, dünyada nasıl yalnızım sensiz,
çiçek açmış kiraz ağacının altınına benzeyen yüzüne hasret,
benim için ekmek olan, susuzluğumu gideren, kanıma güç
veren dostluğundan yoksun.

Hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle,
zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten,
zulmün izlerini görmüştüm ellerinde,
kinin oklarını aramıştım gözlerinde,
ama parlak bir yüreğin vardı,
yara ve ışık dolu bir yürek.

Ne yapayım ben şimdi?
Tasarlanabilir mi dünya her yana ektiğin çiçekler olmadan?
Nasıl yaşamalı seni örnek almadan, senin halk zekânı, ozanlık gücünü duymadan?
Böyle olduğun için teşekkürler, teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için.
Sermet ATADİNÇ