havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yeni bir proje, yeni bir adım…

1867
Çanakkale değişen yüzü ile göz dolduruyor. Kordon boyu düzenlemesi, iskele yenilemesi, çarşı caddesi çalışmaları, gündemde olan iskele meydanı projesi ile Çanakkale’nin çehresi önemli ölçüde değişiyor.
 
Vakıflar İş Merkezinin de geleceği ile ilgili olarak, Vakıflar Müdürlüğü tarafından yapılan girişim yeni bir adım olarak heyecan yarattı. Bu alan Çanakkale’nin en önemli vitrinlerinden biri. Çanakkale’nin değerlerini yansıtacak bir düzenleme ile yapılacak yeni yüzü kapsamında bu alan, Çanakkale’ye çok şeyler katabilir. Bu konuda yetkili birimlerin gerekli hassasiyeti göstereceğine inanıyorum. Tabiî ki bizlerin de takipçisi ve katılımcısı olacak destekleri yerine getirmemiz gerekecek.
 
Vakıflar İş Merkezinin ve hemen yanında otopark olarak kullanılan alanın yeni düzenlemesi için gelin birlikte hayaller kuralım.
Bu parselde yapılacak düzenlemeler her yönü ile kentimizi en iyi şekilde ifade etmeli ve tanıtmalıdır.
Bu projeye bakış açımızı; değerlerimizi en iyi şekilde temsil edecek kriterler temelinde oluşturmalıyız.
 
Ben şöyle düşünüyorum:
Bu parsel, bir sosyal ve kültürel kompleks olarak ele alınmalıdır.
Konsept balık lokantaları, kafeler, yine Çanakkale ile özdeşleşmiş gıda ürünlerinin satış ve servis  noktalarının olduğu birinci kat, üst katında da kültürel değerlerimizin sergilenebileceği, buna uygun aksesuar ve hediyelik eşya satışının yapılabileceği noktalar, seramik atölyeleri, sanat galerileri gibi alanlar, son katında da sanat  ve kültür aktivitelerinin yapılabileceği çok amaçlı bir salon, sergi salonu gibi performans alanları.
 
Benim ki aklıma hemen gelen, öylesi bir öneri
Yapılacak çalışmalar ile bu alan için çok değerli olacak projeler yaratılabilir.
Asıl ele alınması gerekli nokta; bu alanın nasıl bir konsept ile ele alınması gerçeğidir.
Bu konuda ısrar ile savunduğum Çanakkale değerlerini yansıtacak iyi bir vitrinin oluşturulması kriteridir.
Onun için; mimari yapısından tutun, kültürel sosyal değerlerimize, kadar bütün zenginliğimizi gün yüzüne çıkaracak prestijli bir proje yaratılmalıdır.
Basit bir örnek ile açıklamak gerekir ise; konsept balık lokantalarının rakı- balık ikilemi ile özdeşleşmiş Çanakkale için, rakısız olamayacağının altını şimdiden çizerim.
Çanakkale, bu parsel ile görünümüne yeni bir çağdaş değer katacak bir olanak yakalamıştır.
Iskalamamamız dileği ile …
 
Yeni yönetime başarılar…
Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti, yeni yönetim kurulunu oluşturdu.
Seçilen meslektaşlarımıza başarılar dilerim.
Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti bugüne kadar göstermiş olduğu performans itibarıyla gazetecilerin özellik ile son yıllarda karşılaştığı baskılar karşısında üyesi olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin iradesine uygun bir görüntü vermedi.
Bu konuda her neden ise, sessiz kalmayı tercih etti.
Yeni yönetimin bu konuda göstereceği tavır, biz gazeteciler açısından merakla bekleniyor.
Yeni yönetici arkadaşlar, gazeteciler üzerinde var olan baskılar konusunda farklı düşünceler taşıyorlar ise, bunu da deklare etmelidirler.
Türkiye’de, iktidarın da belirttiği gibi  “gazeteciler üzerinde baskı yoktur” gibi bir düşünceleri var ise kamuoyu ile paylaşmalıdırlar.
Bu konuda belirlenecek tavır; gazetecilik açısından önemli olup,
bir performans kriteridir.
 
“Tükürdüğünü yalamak”
Siyasal gündemin en önemli konularından birini Başbakan’ın “Tükürdüğünü yalamak”  tespiti oluşturdu.
Bu yaklaşım öz itibarıyla demokrasi kültürü ile bağdaşmaz.
Kendi gerçekliği içinde tehdit, düşmanlık, çözümsüzlük gibi değerler taşıdığı gibi, siyasi partilerin en doğal hakkı olan protesto etme, tavır koyma gibi haklarını da yok sayan bir yaklaşımdır.
Siyasi mücadele tavır geliştirme sanatıdır.
Siyasi bir tavır geliştirenlerin, sürecin gelişebilecek özelliklerine bağlı yeniden alabilecekleri bir tutumu  “tükürdüğünü yalamak” olarak değerlendirmek tam bir diktatörlüktür.
Bu aynı zamanda ‘bir tavır geliştirme, sus, sessiz kal’ demektir, Aynı mantık ile yaklaştığımızda “tükürdüğünü yalama” eylemi için ilk aday olarak; seçim akşamı balkon konuşmasında kucaklaşmadan, hep birlikte bir arada yeni anayasa yapmaktan bahsedip, Mecliste yaşanan krizin çözümü konusunda kılını bile kıpırdatmayan anlayışa sahip olanları göstermek gerekecektir.
Kaldı ki AKP’nin siyasi hayatında, kendi mantıkları ile  “tükürdüğünü yaladığı” öylesine manevralar var ki…
“Tükürdüğünü yalamak” şeklindeki yaklaşım ucuz bir yaklaşım olduğu kadar seviyesizdir.
Demokratik geleneklerde yeri yoktur.
İnsanlar, partiler, kurumlar demokrasinin gereği çeşitli tavırlar geliştirebilirler.
Demokrasi; bu eylemlere neden olan şartların düzeltilmesi konusundaki çabaları gerektirir.
Bu konuda herhangi bir adım atmadan, bu tavrı koyanları “tükürdüklerini yalayacaklar” şeklinde tehdit etmek tam bir baskıdır.
12 Eylül darbe hukuku ile birlikte geliştirilen tepkisizlik, tavırsızlık hali, şimdi bir başka format ile sürdürülmeye çalışılsa da; gerek CHP gerekse Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu kendi siyasi iradelerine uygun sorumlu bir siyasi tavır geliştirmişlerdir.
Demokratik yaklaşım, sorunun çözümüne katkı sunacak çözüm işbirliklerini geliştirmek şeklinde olmalıdır.
“Tükürdüklerini yalayacaklar” şeklindeki yaklaşımlar ve son olarak milletvekilliklerinin düşürülmesi tehditleri ile demokratik bir gelişim sağlanamaz.
AKP ateşle oynamaktadır.
Sonuç olarak; kendilerine oy verenler dışındaki halkın iradesini yok sayan bu yaklaşım tehlikeli gelişmelere neden olabilir..