havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

TÜRBAN VE ÖZGÜRLÜKLER

2000
YÖK Başkanı’nın fitili ateşlemesi ile,türban konusu alevlenerek siyasi gündemin ilk sıralarına yükseldi.
Başbakan ve hükümet sözcüleri,MHP’nin de desteğini alarak,hiddet ve şiddetle “türban sorunu”nu çözme kararlılığını ortaya koydular.
Yapılan açıklamalara göre,yapılacak bir anayasa değişikliği ile sorunun çözümü hedefleniyor.
Şimdi, isterseniz buradan geriye dönelim; AKP, 22 Temmuz seçimlerinden hemen sonra, bir “sivil anayasa” hazırlama tartışması başlattı.Komisyonlar kuruldu,toplantılar yapıldı.Hatta, “türban”ın hazırlanacak bu “sivil anayasa” ile çözüleceği söylendi.
Gelinen noktada, “sivil anayasa” tartışmaları ve hazırlığı rafa kaldırılarak,türban eksenli bir tartışma ve anayasa değişikliği gündemin esas konusu haline getirildi.
İnsan merak ediyor;hangi toplumsal-siyasal gelişmeler yaşandı ki, “sivil anayasa” değişikliği ertelenip,ötelenirken,salt türbana yönelik bir değişiklik ihtiyacı aciliyet kazandı !..
Eğer, türban sorunu;kişisel hak ve özgürlükler,insan haklarının bir gereği ve sonucu olarak ele alınıyorsa;o zaman “sorunu” yalnızca türbanla sınırlamadan,tüm toplumsal özgürlükleri kapsayacak bir çerçeve içerisinde ele almak gerekmez mi ?
Toplumsal-siyasal hayatın tüm alanlarında;başta örgütlenme,ifade ve kültürel haklar olmak üzere,tüm yasakları,engelleri,barajları kaldırmak gerekmez mi ?
Türban söz konusu olunca özgürlükçü(!),ifade ve örgütlenme hakkı söz konusu olunca yasakçı !..
Bu yalnızca “kendine Müslüman olmak” değil mi ?
Yok eğer, “türban sorunu”nu,Başbakan’ın ifadesi ile,bireysel inanca dayalı hak ve özgürlüklerden daha geniş bir alan ve anlamda “siyasal simge dahi olsa” serbestleştirerek “kamusal alan”a kadar genişletmek istiyorsanız;o zaman,tüm siyasal simgelerin özgürce kullanılmasının ve siyaset yapmanın önündeki tüm yasakları ve engelleri kaldırmanız gerekmez mi ?
Ancak,şimdiye kadar yapılan tartışmalar ve gelişmeler “türban sorunu”nun çözümünü-başta üniversiteler olmak üzere-toplumun tüm alanlarını kapsayan bir hak ve özgürlükleri gerçekleştirme amacıyla,demokratikleşme çizgisinde değil,siyasal hesap ve kaygılarla yapıldığı görüşünü doğrulayacak  nitelikte olduğu yönündedir.
Yapılması öngörülen anayasa değişikliği ile; çoğu halk çocuğu olan öğrenciler üniversitelere girebilecek, ama bu sonuç;ne türban mağdurlarını ne de üniversiteleri özgürleştirecektir.
Türban diye tanımlanan sorun;yeni biçimler alarak,yeni tartışmalarla,gerilimlerle devam edecektir. Sorunu yaratan,gerilim ve çatışmaları üreten toplumsal,sosyal ve siyasal ortam devam ettiği sürece bu ve benzer sorunlar kaçınılmazdır.
Kişisel hak ve özgürlüklerin gerçekleşmesi, insan haklarına dayalı,hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir demokratik sistem ve yaratılacak bir toplumsal-siyasal iklim, bu ve benzeri sorunların kalıcı çözümünü sağlayabilir.
Bir başka şey;türban mağdurlarının,bundan sonra alacakları tutumu önemli kılacaktır.
Onlar bu süreçte ve sonrasında,siyasal demokrasi yolunda mı,siyasal gericilik saflarında mı,saf tutacaklardır ?
Yani, siyasal gericiliğin politik örgütlerinin(ki,bu yalnızca AKP değildir)yedeğine mi düşecekler,yoksa;hak ve özgürlükler için emekçi sınıf ve tabakalarla mı birleşeceklerdir?
Sonuç olarak,denilebilir ki;AKP,türban tartışmaları ile,bir yandan inançlı insanları yedekleme,öte yandan toplumun temel ve acil çözüm bekleyen sorunlarını gizlemeyi hedeflemektedir.
Bu, bir demokratikleşme projesi değil,türban üzerinden ve “türban mağdurları”nın taleplerini de kullanarak,siyasal gericiliği derinleştirme operasyonudur.