havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Sosyal devlet olmak

1508
Sosyal devlet olmak; vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanması noktasından geçer. Bu ihtiyaçlar aynı zamanda temel insan haklarıdır. Eğitim, sağlık, barınma,ulaşım gibi haklar bu kapsamdadır. Bu temel hakların getirmiş olduğu ihtiyaçların sistemsel olarak, hiçbir iradi müdahaleye gerek olmadan karşılandığı koşullarda sosyal devletten bahsedebiliriz. Yoksa iyi niyetli yöneticilerin insani girişimlerine bağlı olarak geliştirdikleri çözümler sosyal devlet olma boyutunda değerlendirilemez.
 
Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna Çanakkale’de görevine başladığı günden bu yana vicdanlı bir yönetici olarak; ihtiyacı gerçekten had safhada olan vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü için bir çaba içersindedir. Valinin bu çabaları bile bir gerçeği ortaya koymaktadır; ülkemizde vatandaşlarımız ağır sorunlar altında yaşamlarını sürdürmektedirler.
 
Vatandaşın gözünü boyamak için yapılan pansuman türü; makarna kuru fasulye yardımları ile ancak siyasi nemalanma için bazı adımlar atılabilinir. Bunlar hiçbir şekilde sosyal devlet kavramı ile ilgili değildir. Sosyal devlet bir sistemsel disiplindir. Kar ekonomilerinde her şey kar elde etmek üzerine kurulduğu için temel insan haklarının karşılanması noktasındaki ihtiyaçlar hiçbir şekilde gözetilmez.
Tabiî ki yaşanılan bazı sorunlar için vicdan sahibi, iyiliksever yönetici kişi ve kurumların müdahaleleri olmaktadır. Bu girişimler her zaman toplum tarafından takdir ile karşılanır.
 
Bu girişimleri sosyal devlet olmanın kapsamında ele almak yanlıştır, sistemin gerçek niteliğinin gizlenmesine hizmet eder. Sosyal devlet; sistemin yeniden yapılandırılması ile gerçek niteliğine kavuşabilecek bir dönüşüm sürecidir. Sosyal devletin olmadığı noktada demokrasi ve özgürlüklerden bahsetmekte hayaldir. Bu konu artık her gün yaşadıklarımız ile hepimizin gözleri önünde yaşadığımız bir gerçektir.
 
Toplumda gelişen şu kaygılara  dikkat çekmek istiyorum;“Bu şekilde sürdürülür ise ülkemiz bir cezaevine dönüşecektir” Ülkenin dört bir yanında insanlar meydanlara çıkarak  tutuklamalara ve göz altılara tepki gösteriyorlar ise ,bu tepkiyi görmezden gelenlerin niyetlerinin kötü olduğunu söyleyebiliriz. Yaşanılan gerçeklerin bu boyutta olduğu bir ülkede, artık toplumsal alanda vatandaş olarak bizlerin sorumluluk alma zamanı gelmiştir. Ülkemizin sorunlarına müdahil olacak irademizi ortaya koymak zamanıdır.
 
Halkevci kadınların ve üniversite kadın kolektifi taraftarlarının AKP binasında haklarını savunmak konusundaki tepki ve girişimleri tamda bu anlamda önemlidir.
 
Vali Güngör Azim Tuna’dan bir talep
Vali Güngör Azim Tuna bugüne kadar Çanakkale’de göstermiş olduğu performansı ile; sorumlu vicdanlı yardımsever bir bürokrat görüntüsü vermiştir. Şimdi önünde önemli bir görev daha vardır.
Kazdağları’nı yok edecek; suyumuzu toprağımızı havamızı kirletecek, altın üretimine karşı gelinen süreçte vicdanının sesi ile karşı karşıyadır. Altıncı şirketler sistemin temel mantığı ile uyum içersindeki politikaları ile sistemin koruması altında ÇED süreçlerini kendi çıkarlarına uygun olarak işletmişler ve üretim izinlerini almışlardır.
 
Önümüzde bir hukuk süreci vardır. Hukuk süreci sonuçlanmadan bu şirketlerin üretime geçmelerine izin vermemek doğaya ve insanlara karşı sorumlu bir yaklaşım olacaktır. Altın üretimi ile bu üretimin olumsuzluklarından etkilenecek yaklaşık 1 milyon kişinin menfaatleri için bu işletmelere gayrisıhhî işletme ruhsatlarının verilmesi engellenmelidir.
 
Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna böylesi sorumlu bir yaklaşım ile 1 milyon vatandaşın gönüllerinde taht kuracağı gibi, vicdan sahibi bir yönetici olarak da örnek olacaktır.