havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Sivrice kıyılarından Bienal'e

Hafta sonu Sivrice Koyu kıyılarında ülkelerindeki savaş ve insanlık dışı uygulamalardan kaçarak umuda yolculuğa çıkan insanlardan kalmış çeşitli malzemeleri görünce bu yılki "Göç' ve "Anavatan' teması üzerinden düzenlenecek 5'inci Uluslararası Çanakkale Bienali'nin değeri gözümde bir kat daha arttı. Çağdaş sanat aracılığıyla bu gerçeğin vatandaşa aktarılması noktasındaki performansın başarılı olması noktasındaki çekincelerimi bir kenara koyarsak, göç ve anavatan kavramının güncelliği açısından 5'inci Uluslararası Çanakkale Bienali'nin şimdiden heyecan yaratacak bir beklenti oluşturduğunu söyleyebilirim.

1226

 Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın bu yılki Bienal tanıtma toplantısındaki; “Kürt asıllı Suriyeli bir çocukken Muğla’nın Bodrum ilçesinden Yunanistan‘ın İstanköy adasına şişme botla geçmeye çalışırken annesi ve kardeşi ile birlikte boğularak hayatını kaybeden “Aylan bebek” Alan Kurdi’ ye ithaf etmek istiyorum” sözleri bienalin değeri açısından çarpıcı bir gerçek olarak işin başında bienal özünün ortaya çıkması açısından önemli bir katkıdır.

Şimdi sanatçıların performansı ile bu insanlık dramının, kamuoyu bilincine çıkarılması noktasındaki çalışmaları merakla bekliyoruz.

Sivrice Koyu sahillerindeki gözlemlerim, bu konudaki çalışmaların aslında son derece etkili olabileceğini de ortaya koyuyor.

Batırılmış botlar, parçalanmış kıyıya vurmuş can yelekleri, göçmenlerin umuda yolculuğa çıkmadan önce karşı sahile geçmek için bindirildikleri botlara daha fazla insan yükleyebilmek için yanlarındaki eşyalarını sahile bırakmaları sonrasında oluşan görüntüler ayakkabılar, battaniyeler, giysiler, çantalar, hele aralarında küçük çocuklara ait olanları görüp, sonrasında o umuda yolculuğun yüzlerce insanın ölümle sonuçlanmasını düşündükçe 5’inci Çanakkale uluslararası bienalin kavramsal gerçeği çok daha anlam kazanmakta, bir o kadar da insan hakları açısından içselleşmektedir.

Uluslararası Çanakkale Bienali temelinde, göçmen sorunu konusundaki insanlık dramını kamuoyuna taşımak için bu materyaller üzerinden bir çalışma yapılması  çok anlamlı olacaktır.

Bu noktada Ayvacık Belediyesinin sahilleri temizlemek adına yapmış olduğu çalışma sonrasında topladığı bu malzemeler çok değerlidir.

Bir insanlık dramının belgelenmesi açısından değerlendirilmeli, Çanakkale Bienali bu çalışmaya öncülük etmelidir.

Yoksa Ayvacık Belediyesi’nin yapmış olduğu gibi; kıyıların temizlenmesi konusundaki bir propagandadan öte bir anlamı olmayacaktır.

İnsanlık değerlerini hiçe sayarak, insan hayatını yok sayan kapitalist sistemin yarattığı göçler ve mülteci sorunu bu bağlamda anavatan teması noktasında emperyalist sistemin paylaşım dürtüsünün getirmiş olduğu savaş kavramıyla birlikte göçmenler üzerinden sürdürülen değersizleştirme noktasındaki pazarlıklar konusu da ayrıca irdelenmelidir.

Sebep ve sonuç ilişkisinin getirmiş olduğu bu dizinsel kavramlar arasında, yerel ölçekte göçmenler üzerinden, onların ölümü pahasına para kazanmak isteyen insan tacirlerini de asla unutmamak gerekir.

Bölgemizde,  bu bağlamda zenginleşmiş insan hikayelerini her geçen gün daha da çok duyar hale geldik!...

Bu satırları yazarken gözümün önüne; yapılan son protokol ile o bölgede devriye gezen NATO gemileri geldi.

Savaş araçları ile şimdi sözde bu insanlık dramına karşı önlem alıyorlar!..

Siz sadece öldürmeyi bilirsiniz

Barışı halklar tesis edecekler.

Sahilde patlatılarak batırılmış plastik botu görünce; o yok saydıklarınızın kendi çıkarlarınız için öldürdüğünüz o insanların size rağmen değerlerine sahip çıkarak yeni yaşamı hep birlikte örecekleri günleri düşündüm…

O botun kara rengi, gözüme birden o kadar saf ve parlak bir beyaz olarak gözüktü ki…

Gerisini siz düşünün.