havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ŞİDDETLE GELEN DEMOKRATİKLEŞME(!)

2111
‘Demokratikleşme’, ‘açılım’, ‘hak-hukuk’ derken, şiddetin yaygınlaştığını gözlemliyor ve izliyoruz.
Yalnızca son on-on beş gün içerisindeyaşananları anımsamak bile, yeterince ürkütücü ve endişe verici…
Yalnızca dağlar değil; köyler, okullar, parklar, eğlence mekanları, sendika genel merkezleri, sokaklar şiddetin uygulanma mekanları olarak karşımıza çıkıyor…
Köyünün kıyısında koyun otlatan oniki yaşındaki Ceylan’ın bedeni paramparça ediliyor…
İlköğretim okulu öğrencisi okulunda, kendisini korumakla görevli polis amcası tarafından ‘terbiye ediliyor(!)’…
İstanbul’un orta yerinde bir genç komaya sokuluyor, yine polis abileri tarafından…Bir devlet hastanesinin ‘hipokrat yeminli’ doktoru,bacakları kırılan gence ‘sağlam raporu’ veriyor...
Kendisini savunan doktor: ‘Polis baskı yaptığı için sağlam raporu verdim.’ diyor…
Bir doktor, baskıya boyun eğiyor…Eyvahlar olsun!..
Ve DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, kurşunlanıyor…
Ve sokaklar, taşlı-sopalı, gazlı-coplu sokaklar…Kırılan camlar, çerçeveler…
Yanlışa kanalize edilme potansiyeli taşıyan genç öfkeler…
Ve her tepkiyi şiddetle bastırmak isteyen bir yönetme kültürü…
Aslında Türkiye’nin demokratikleşme serüveni/tarihi şiddetin yol arkadaşlığının eşliğinde şekillenmiş, şekillendirilmiştir.
Darbeler, muhtıralar, hapisler, idamlar, faili meçhuller, yasaklar, yasaklamalar, demokratikleşme adına yapılmıştır.1950’lerde ABD, ülkemize demokrasi için gelmiştir.Cemal Gürsel 27 Mayıs’ı demokrasi için yapmış, Menderesler demokrasi için asılmıştır…
12 Mart muhtırası demokrasi adına verilmiş ve darağaçları demokrasi adına kurulmuştur…
Demirel, Ecevit ‘demokratikleşme’ adına ömür tüketmişlerdir!..
İnanmayacaksınız ama, Kenan Evren bile, ‘Demokrasiyi sağlam temellere oturtmak için…’ 12 Eylül darbesini yapmış, demokratikleşme adına ülkeyi kan gölüne çevirmiştir!..
Sonra gelen hükümetler, ‘demokratikleşme paketleri’ hazırlamışlardır!..
‘Balans ayarları’, ‘Postmodern darbeler’ hep yüce demokrasi adına yapılmıştır!...
Ve her demokrasi paketi ve söylemi, ne hikmetse şiddeti üretmiştir, yeniden ve yeniden…
Şimdi bizi yönetenler ve yönetme iddiasında olanlar, yani hükümet edenler ve sözde muhalifler, bu nedenle, bağırıp-çağırıyor ve siyasi küfürnamelerle biribirlerine veryansın ediyorlar…
Şiddetin kültürünü yaratıyorlar, durmadan!...
Sokaklar, parklar, okullar örnek alıyor parti liderlerini ve şiddet günlük yaşama, giderek ve daha çok egemen kılınıyor!..
Ancak, bilinmelidir ki,en demokratik devlet bile, şiddetin temel kaynağı, şiddet kültürünün yaygınlaşmasının ve genelleşmesinin kaynağını oluşturmaktadır.
Ve yine ancak; her demokrasi ve demokratikleşme tartışmaları, başka bir açıdan, başka bir noktadan ve başka bir kaynaktan; ezilenlerin, mazlumların bilincine ışık sunmaktır.
Görev bizim, hepimizin; demokrasiden çıkarı olanlarındır…
Aksi durumda, ‘dağlar fare’, ‘demokratikleşme’ masalları şiddet doğurmaya gebedir!..