havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

KESKİN “U” DÖNÜŞÜ

1369
               IŞİD’in bölgede yarattığı sorunlar giderek ağırlaşıyor. Yaratılan sorunlar, Türkiye’nin iç ve dış politikalarını, diplomasisini aynı ölçülerde ve giderek daha doğrudan etkiliyor. ABD’nin merkezinde olduğu koalisyon çabaları ve bölge ülkelerine biçtiği rol, hükümetin ve bağlı olarak bugüne değin doğrudan veya dolaylı IŞİD’i görmezden gelen ve hatta bir biçimi ile destek veren, sağlayan çevreleri yeni bir pozisyon almaya, yeni söylemler geliştirmeye zorluyor. Hükümet sözcülerini ve onlarla eşgüdüm içerisinde davranan medya gruplarının ve çevrelerinin tutumlarını zaten biliyoruz. Şimdi, sözünü ettiğimiz erkler ve onun yörüngesinde davranan çevreler özellikle medya çevreleri keskin bir “U” dönüşü yapmanın gayreti içerisine girdiler. Ama ben burada sözde hükümet politikalarına görece bağımsız bir tutum sergiliyormuş gibi davranan şahsiyetlerden iki örnekle konuyu ele almanın önemli olduğunu düşünüyorum.
                Geçtiğimiz pazartesi akşamı Ahmet Hakan’ın “Tarafsız bölge” programına katılan akademisyenlerden iki görüşü çok özetle anımsatmak istiyorum. Bu görüşlerden birisinin sahibi “genleşme teorisyeni” Yiğit Bulut’un “o Türkiye için bir rektörden daha fazlasıdır” diyerek övgüler dizdiği, yakından tanıdığımız şahsiyetin görüşleridir. Diğer sözlerini bir yana bırakırsak manşetlik cümlesi şöyleydi; “Türkiye açısından IŞİD; Türkiye’nin düşmanları ile savaşan bir örgüttür.” Yani IŞİD; “Türkiye’nin düşmanlarının düşmanıdır.” Devamında düşmanlar olarak Şam yönetimini, PKK’yi, Irak yönetimini, İran’ı sıralıyor. Kısaca IŞİD’in Türkiye açısından konumlanışını tanımlıyor. (Ha bu arada genleşme teorisyeni Yiğit Bulut bugün açısından aynı övgüleri dizer mi bilemeyiz)
Şimdi buradan şu sorular aklımıza geliyor;  Türkiye’nin düşmanları ile savaşan bir örgüt, Türkiye için ne anlam ifade ediyor!? Birincisi, düşmanınızla savaşan bir güç sizin dostunuz mudur? İkincisi, Türkiye için nötr bir oluşum mudur? Üçüncüsü, Türkiye’nin düşmanlarını varsayalım ki tasfiye ettikten sonra Türkiye için uzak bir tehlike olma potansiyeli taşıyor mu!? Ve son olarak reel gelişmeler açısından bakıldığında, Türkiye’nin sorunlarını ve ilişkilerini ağırlaştırmanın kaynaklarından birisi haline gelmiş midir? Yalnızca Türkiye’nin düşmanları ile savaşan ,bugün açısından bakıldığında bir soyutlamaya tekabül eden bu analiz hangi gerçeklerin üzerinden atlamaya, atlanmasına olanaklar sunuyor.
Ve yine “Tarafsız Bölge” programında M.Şahin (ki kendiside bir akademisyendir) çok özetle IŞİD’in varlığını Sünni coğrafyasının özellikle Irak ve Suriye’de mağduriyeti üzerinden tanımlıyor.
Bir üçüncü analizde (ki bu sıkça yapılır) IŞİD’in toplumsal-sosyal tabanının ve karşılığının olduğunun ifadeleridir.
Ve son olarak hükümetin IŞİD’i bir terör örgütü olarak açıkça ilan etmesi tartışmalara yeni boyutlar ekleyen gelişmelerden birisi oldu.
Şimdi çok kısa olarak birinciye dönelim; hani “IŞİD Türkiye’nin düşmanları ile savaşıyor” deniliyor ya… Bölgede yaşanan reel duruma ve IŞİD’in savaşının sonuçlarına baktığımızda kadınların, çocukların, yaşlıların Türkiye’nin düşmanları olduğunu kaba bir gözlemle düşünme tehlikesinin yolunun açıldığını söyleyebiliriz. Veya Ezidiler!... Bunlar Türkiye’nin düşmanları mıdır? Çünkü IŞİD bunlarla da savaşıyor. Kürtler!... Kendisinden olmayan herkes!... Bay Analistin manşet cümlesinin reel politikle bağdaşmadığı gibi ayaklarının yere basmadığını, coğrafyaya dokunmadığını söyleyebiliriz. Eğer “düşmanımın düşmanı” konsepti üzerinden IŞİD’i değerlendirirsek; Türkiye’nin başından beri izlediği tutumu açıklamakta zorlanırız. Dahası hadi başından beri izlediği tutumu anlasak bile yeni tutumuna yani ABD ile bir koalisyonda yer alma tutumuna kılıflar bulma zorunda kalırız!...
İkincisi, Sünni mağduriyeti üzerinden meseleyi tanımlamak; IŞİD’i ve onun kurmaya çalıştığı düzeni Sünni İslam perspektifine oturtmamız gerekir. Sıralamaya gerek duymadığım uygulamaların İslam ile örtüştüğünü daha açık sesle kanıtlamaları gerekir.
Bir başka ifade; IŞİD’in sosyal ve toplumsal karşılığının olması meselesidir. Bu karşılık hangi eksendedir!? Bir din ve inanç karşılığı mıdır? Politik karşılık mıdır? İdeolojik karşılık mıdır? Veya bunların toplamının bir izdüşümü üzerinden mi bu ifadeleri kullanıyoruz!... Eğer buradan bakarsak ve referansları IŞİD analizleri buradan yaparsak; bu tartışmaların sonunun bu görüşleri savunanları kendi savundukları görüşleri en azından yeniden gözden geçirmeye ve hatta bu görüşlerin inkârına götürebileceğini görmek gerekir diye ifade edebiliriz.
Dün bu örgütü besleyip büyütenlerin, her türlü lojistiği sağlayanların; bugün farklı bir noktaya gelmiş olmaları tartışmanın başka bir boyutudur. Bugün IŞİD’i terörist ilan edenlerin bu yeni söylemleri geçmişteki günahlarını ve bu örgüte sağladıkları bütün olanakları unutturmaya yetmez.
Özetle söylemek gerekirse; IŞİD, bugün kendisini besleyip büyütenleri tehdit etmeye, onlara meydan okumaya ve giderek çıkarlarını tehlikeye düşürmeye başladığı için; bu cenah o nedenle bugün keskin bir “U” dönüşüne zorlanıyor. Komik ve gülünç argümanlarla!...
Şimdi, bütün çatışmalar Kobane’de yoğunlaşmıştır. İnsanlık suçu işleyen bir örgüte karşı Kürtler topraklarını savunuyor. Onurlarını, namuslarını, ahlaklarını ve insani değerleri savunuyor. Bu direnişi seyredenler, buradaki çatışmanın IŞİD lehine sonuçlanmasını bekleyenler yalnızca bir insanlık suçunun ortakları değil; bölgede gelecekte açılacak yaraların, ortaya çıkacak sorunlarında baş sorumluları olacaklardır!... Şimdi, tek tek bütün yurttaşlar, örgütler, devletler bulundukları noktadan ve pozisyondan Kobane’ye destek sunmak zorundadırlar. Bu, Ortadoğu’nun ve yakın coğrafyanın geleceği açısından Kobane’nin toprak bütünlüğünden ve insan sayısından çok daha fazla büyük bir değere sahiptir.