havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

KATLİAM SONRASI YORUMLAR!..

1988
Bilge Köy katliamı, toplumda bir tsunami etkisi yarattı.
Katliam, günlerce televizyon programlarına, gazete sayfalarına konu oldu.
Neredeyse, söylenmedik söz, yazılmadık yazı kalmadı dersek, yanlış olmayacak.
Feodalite, töre, kan davası, cehalet üzerine ilginç yorumlar, analizler yapıldı, çözümler üretildi.
Kimi siyasiler, bürokrat ve akademisyenin öneri ve görüşleri ise, ‘akla zarar’ ibretliklerle malüldü…
Feodal ağalarla, aşiret reisleri ve şeyhlerle, cemaatlerle ilişki kurarak, siyasi çıkar peşinde koşan ve yine politik faydacılığın en pespaye örneğini sunanlar, ansızın töreye karşı ahkam kesmeye başladılar.
Ve sanki linç girişimcilerini alkışlayanlar onlar değilmiş (ki sayısız örnekler sunulabilir), toplumsal şiddetin ve şiddet kültürünün yeniden ve yeniden üretilmesinde rolleri ve katkıları yokmuş gibi…
Koruculuk yapılanması, başka yönlerini bir yana bırakarak söylersek, feodal aşiret sistemine paramiliter bir güç ve olanak sunduğu gibi, şiddetin başka bir kaynağını oluşturmaktadır.
Mardin Valisi; cehalete özel bir vurgu yapıyor, “kızlarla, erkek çocukların ayrı ayrı okullarda okutulması için çalışmalar yapacağız” anlamında sözler söylüyor.
Sanki, kırk dört kişinin katledilmesi, kız çocuklarının okula gitmiyor olmasıyla ilintiliymiş gibi…
Vali Bey, sanki sosyolojik araştırmalar yapmış; kız çocuklarının okula gitmeme nedeninin erkek çocuklarla aynı okula gitmesinden kaynaklıymış gibi, bir bilimsel sonuç elde etmiş gibi konuşuyor…
Asıl şaşırtıcı olan valinin bu önerisini; ‘Kız çocuklarının laik eğitimle tanışmalarını sağlar” diye destekleyen bayan akademisyen oldu.( Can Dündar’ın Programı).
Bu akademisyene (üstelik bayan) tek bir soru sormak gerekiyor; kız çocuklarla, erkek çocukların ayrı ayrı okullara gittiği bir eğitim sistemi, laik eğitim olarak tanımlanabilir mi?
Bir akademisyen; okur-yazar, mevki-makam sahibi olanların cehaletinin bir toplum için, okul yüzü görmeyen kızların cehaletinden daha büyük bir tehlike olduğunu bilmez mi?
Vali’ye sunulan bu destek, bir bayan akademisyene hiç yakışmadı. Bu cins ayrımcı öneriler kadını metalaştırmanın, ikinci cins durumunu meşrulaştırmanın ve erkek egemen kültürü kutsamanın dayanaklarını güçlendirmekten başka bir işe yaramaz.
Lokal, geçici, günü kurtaran önerilere değil, genel, kökten ve kalıcı çözümlere ve önermelere ihtiyaç vardır.
Toplumsal dönüşümlerin yolunu açacak, sosyal hayatı ve günlük ilişkileri demokratikleştirecek adımların atılması gerekiyor.
Bölgede süren çatışmaların durdurulması, ‘Kürt Sorunu’ diye tanımlanan sorunun, barışçıl, demokratik ve halkçı çözümün; birlik, eşitlik ve kardeşlik temelinde sağlanması.
Başta feodal yapılanmalar olmak üzere şiddet üreten, şiddet kültürünü derinleştirip genelleştiren ‘siyasi gerici’ kurumların tasfiyesi kalıcı çözümlerin yolunu açabilir.
Bu katliamda, tüm toplumun vicdani ve ahlaki sorumluluğu vardır.
Hiç unutmayalım; rüzgar ekenler, fırtına biçmekten kurtulamazlar!..