havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

KARANLIĞA TESLİM OLMAMAK!..

2075
   “Bebekten katil yaratan karanlık…” ve “o karanlığı” yeniden,yeniden üreten, toplumsal-siyasal aktörler;katilleri kahramanlar düzeyine çıkarıp,gençliğe “örnek tip” diye sununca,19-20 yaşlarında “insan kasaplığı” manzaralarına, utançla tanıklık etmek zorunda bırakıldık hepimiz!..
   Nereden,nerelerden geldik biz buralara?..
   Bu genç çocukların,ruhlarını ve bilinçlerini, kimler ve nasıl teslim aldı?..
   Onları,nasıl “kendilerine” ve insana yabancılaştırarak,aşağılık katil sürülerine dönüştürdüler!..
   Aslında,bu  “karanlık konsept”,bu “uğursuz sürükleniş”;görülüyor,gözlemleniyor ve uyarılıyordu da!..
   Ama, bu cellatların iplerini ellerinde tutanlar; “psikolojik savaş”ın usta mimarları(!) öte yandan toplumu bir anlamda “Cassandra çaresizliği”ne tutsak etmenin ince ve “derin” çabalarını da durmadan sürdürüyordu.
   Anlaşılmaz değildi hesapları-kitapları ve yaratmak istedikleri toplum projeleri…
   Hrant Dink’in katilini, bayraklı posterlere taşıyıp toplumun ve gençliğin önüne sunanlar,bunun doğuracağı toplumsal sonuçları düşünememiş olabilirler miydi?..
   Daha kaç tane “beyaz bereli” katil adayı dolaşıyor,dolaştırılıyor ortalıkta!..
   Yoksa yanılıyor muyuz?
   Yoksa bu caniler, münferit gruplar mı?
   “Kendiliğinden” mi işleniyor bu cinayetler?
   “Milli ve dini duygularla!..”
   Milli ve dini!..
   Millet ve Allah için!..
   Peki, “yetki” ve “fetva” veren kim?..
   Sadece,üç-beş çocuk mu?
   Kısaca, yakın tarihi ve onun güncel izdüşümlerini anımsayalım…
   12 Eylül’ün ayetler okuyan Türk-İslam sentezci cuntacısını!..
   Ve yine yaratılmak istenen Türk-İslam sentezci ideolojik coğrafyayı!..
   “Linç girişimciliği”ne gösterilen hukuk dışı hoşgörüyü; “duyarlı vatandaş tepkisi” diye alkışlayanları…
   “Derin devleti” ve “derin ilişkileri” nerede ise kutsayanları!..
   Ve tüm bunların toplamı üzerinden yaratılan cinayet iklimini!..
   Ve sonra bakalım, bu katliam ve cinayetlere…
   Anlaşılmaz değildir,bu “karanlık konsept!..”
   Bir gece ansızın mı karar veriyor bu gençler(!) katliam yapmaya?..
   Yazık; gençlik adına,ülkemiz ve insanlık adına çok yazık!
   Bu “karanlık sorgulanmalı!”
   Bu “cinayet iklimi” değiştirilmeli!..
   İnsanın insana yabancılaşmasına,bu uğursuz gidişe;bilinçle birlikte,derlenip- toparlanarak “dur!” denilmelidir,demeliyiz!..
   Soru sormalı,sorgulamalı;talep etmeli ve taleplerimiz için kararlıca mücadele etmeliyiz!..
   Evet, “sözde değil, özde DEMOKRASİ”; insan hakları, barış, kardeşlik, insanca ve onurlu bir yaşamın egemen olduğu bir toplumsal iklim!..
   Katillerin ve karanlığın hükümranlığına son vermiş bir ülke, bir coğrafya!..
   Bu utanç verici manzaradan kurtulmak, gençliğimizi ve geleceğimizi “ince ve derin” hesapların tuzağından çekip almak ellerimizde ve mümkün!..
   Yaşar Kemal’in dediği gibi; “Ya gerçek demokrasi, ya hiç!”
   “Hiç” için değil; “gerçek demokrasi” için;var gücümüzle, var gücümüzle!..