havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

İSTİKRAR MI DEDİNİZ?

Toplantıyı düzenleyen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi, en önemli konuşmacı Başbakan Binali Yıldırım. İş adamları pür dikkat kulak kesilmişler Başbakan'ın konuşmalarına. Henüz Aladağ yangınının dumanları tütüyor. Küçücük çocukların son çığlıkları arşa yükselmiş. Yurt Süleymancıların!...

594

 

 

                Başbakan yorumluyor; “Ne kadar mükemmel makinalar yaparsan yap, insanın olduğu yerde hata oluyor”. Böyle giriyor konuşmaya. Evet, iş yapan hata yapabilir ama Aladağ’da gerçekleşen yangın böyle bir hatanın sonucu değil. Burada sıralamanın gereksiz olduğu daha doğrusu artık hepimizin bildiği ihmal, vurdumduymazlık, çocukları önemsememe; yetkisiz, hatta yasak olmasına rağmen bir cemaate, Süleymancılara emanet edilmiş çocukların barındığı ve beklenen bir yangındır söz konusu olan!... İnsanın, onun en değerli varlığı çocukların her gün biraz daha değersizleştirildiği neredeyse her gün yeniden yükselen Dolar karşısında değerini yitirdiği çocukların bütün ihmallerin toplamı üzerinden yandığı, yakıldığı bir katliamdır söz konusu olan!... Hata değil sayın Başbakan, insana özgü olası bir hata değil, başıboş, denetimsiz bırakılmış ve hatta sırf “alnı secdeye değiyor” diye korunup kollananların kusurları sonucu gerçekleşen bir yangındır söz konusu olan!... Ve yitip giden 12 insandır, çocuktur, candır söz konusu olan!...

                Başbakan konuşmasını şöyle tamamlıyor; besbelli ki en vurucu ifadelerini en yoğunlaştırılmış siyasi ifadelerini en sona saklamış; “ Bu coğrafyada istikrarsızlığın bedeli çok ağır olur… Kim olursa olsun, ama mutlaka Türkiye’nin tek başına iktidara sahip güçlü iradeye sahip bir yönetimi olması gerekiyor”. Başbakan “bizi tek başına yeniden iktidar yapın” sözünü söylemesi gerektiği gibi söylüyor.

                Evet, Sayın Binali Yıldırım 14 yıldır tam da istediği gibi tek başına iktidarda olan bir partinin genel başkanı olarak konuşuyor. Peki, bu 14 yıllık Başbakanın ifadesiyle güçlü, istikrarlı hükümetlerden, iktidardan şimdi elimizde kalan ne!? Elbette ayrıntılarla söylemeyeceğiz, nedenler üzerinde durmayacağız, sonuçlara bakalım. Yasaklar, yasaklar, yasaklar!... Hukuk var mı? Özgürlükler nerede? Ekonomide vaziyetler nasıl? Türk Lirası kaç para!? Niye olağanüstü hal ile yönetiliyoruz!? Bizi olağan yönetimlerden Kanun Hükmünde Kararname ile yönetilme noktasına getiren hangi istikrardı!? Neyin, ve kimin istikrarıdır!? Adam kayırmacılık, türedi zenginler ve bilumum 14 yıllık “istikrarlı” yönetimlerin dayanılmaz sonuçları değil mi bunlar!? İç çatışmalar, komşu ülkelerle savaş atmosferine girmeler, neyin nesidir? Hangi istikrarın ortaya çıkardığı mucizevi sonuçlardır!?

                İşsizliğin, özellikle genç işsizliğin, ücret yetersizliğinin, bir istikrar abidesi gibi orta yerde durduğunu söylememize gerek bile yok sanırım!... 

                İstikrar bu mu? Bu istikrar halkın tepesine inen ve her gün yeniden inen bir balyoz gibidir! Ölümlerin, hayatın bütün alanlarındaki ölümlerin kanlı fotoğrafı, can yakan fotoğrafı her gün karşımıza gelirken hangi istikrara övgüler diziliyor!? Yani istikrar buysa kurtarın bizi bu istikrardan!... Ve belki de; “hiçbir şeyden çekmedik istikrardan çektiğimiz kadar” diye hayıflanmanın vakti zamanı geldi de geçiyor bile!...

                Halkı susturmak, tepkisizleştirmek, edilgenleştirmek, eleştiriyi yasaklamak; baskıyı, KHK’ları Demokles’in kılıcı gibi istikrarınıza karşı olanların tepesinde sallandırmak mıdır umut ettiğiniz yönetme biçimi!... Biz bu istikrarı reddediyoruz, reddetmeye devam edeceğiz; ta ki asgari talep olarak demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin gerçekleşmesine ulaşıncaya dek!...

                Son olarak; deniliyor ki neden ABD’de, Almanya’da, Japonya’da faizler 0 oluyor da bizde yüksek anlamında sözler… Biz de basit bir soru soralım; neden bizim seçimlerimiz, hükümet değişiklikleri, başbakan değişikliği, cumhurbaşkanı değişikliği; ABD, Almanya, Japonya, Fransa vs. gibi ülkelerin para birimlerini etkilemiyor!? Neden böylesine dönemlerde adı geçen ülkelerin para birimleri tepetaklak yuvarlanmıyor!? Eğer bu soruya cevap verebildiğimizde ve her sorunu arka planındaki tarihsel, ekonomik gerçeklikleri anlayabildiğimizde niçin bizde faizlerin kaçınılmaz olduğunu ve adı geçen ülkelerde farklı bir seyir izlediğini anlayabiliriz. Bilinmelidir ki ekonominin yasaları niyetlerle, bağırıp çağırmalarla, talimatlarla değişmiyor. Etkilenebiliyor ama asla değişmiyor. Sorun görünenden biraz daha derinde, sorun sistemin işleyiş biçiminde, sorun kapitalizmin merkez ülkeleri ile bağımlı çevre ülkeler arasındaki ilişkide gizlidir. Çözüm; tam da bu sistemlerin kökten değişimindedir.