havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

İSTANBUL’DA GAZZE GÖRÜNTÜLERİ

1993
Diyelim ki; 1 Mayıs gününü unutmuş, Taksim Meydanı adını hiç duymamış bir ‘dünya vatandaşısınız’ ve her gün yaptığınız gibi televizyonunuzu açmışsınız…
Ekranda bir görüntü beliriyor. Bir bayan sokak ortasında boylu boyunca uzanmış yatıyor… Sağa-sola kaçan insanlar ve onları kovalayan polis görüntüleri…
Ekrandaki görüntüler ilginizi çekiyor ve izlemeye devam ediyorsunuz…
Bir polis geliyor yerde yatan bayanın yanına; ‘Evet!’ diyorsunuz ‘şimdi bir ambulans çağıracak ve yardımcı olacak’ Başka bir şey oluyor; polis, yerde yatan bayanın kafasına bir tekme savurarak geçip gidiyor…
Şaşırıyorsunuz!..
Sonra görüntüler devam ediyor; bir başka üniformalı polis daha geliyor…
‘Şimdi’ diyorsunuz, ‘ bu kez ambulans çağıracak’ diye beklerken, yerde yatan kadın, polis copuna hedef oluyor… Ve görüntüler devam ediyor…
‘Evet’ diyorsunuz, ‘Burası ya Gazze veya Bağdat olmalı!’…
‘Evet’ diyorsunuz; kanınız donarak, ‘manzara işgal edilmiş bir ülke manzarası!..’
Eğer, ‘dünya vatandaşı’ değilseniz ve Türkiyeli bir yurttaşsanız, ‘olayın’ İstanbul’dan 1 Mayıs manzaraları olduğunu biliyorsunuz.
Evet,’hukuk’ kavramının az-çok egemen olduğu bir ülkede; yerde yatan bir yurttaşa, bir polisin yapacağı ilk şey; bir ambulans çağırarak, onu en yakın sağlık kuruluşuna ulaştırmak olurdu/olmalıydı…
İnsani ve ahlaki değerleri bir yana bıraksak bile, bu, hukukun ve yasaların gereğidir.
Peki, bu kin ve nefretin kaynağı nedir?
Tek cümle ile söylemek gerekirse; Bu bir sınıf kinidir; emek ve emekçi düşmanlığı üzerinden yaratılmış bir öfkenin ve nefretin sonucu ve ürünüdür…
Bu kadarla da kalmıyor, görüntüler…
Hastaneler, sendika binaları, partiler; caddeler ve sokaklar, gaz bombalarının hedefi oluyor…
Sanki faşizm yılları…
Sanki ülke yönetiminde; Mussolini, Hitler ya da Franko var!..
Evet, başa dönelim; Türk-İş, DİSK ve KESK’in, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama talepleri üzerinden yaratılan gerilim!..
Söyleyenden başka kimsenin inanmadığı provokasyon masalları…
Son akşam, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu’nun, hükümetin politikalarına ‘iliştirilmiş’ işçi ve emekçilere ihanet anlamı taşıyan açıklamaları…
Umarız, AKP ve Tayyip Bey; Mustafa Kumlu’nun, bu katkısını karşılıksız bırakmayarak kendisini yerel seçimlerde muhtar adaylığını ile payelendirir…
2008 1 Mayıs’ı aynı zamanda, AKP Hükümeti’nin emek ve emekçi düşmanı yüzünü açığa çıkarmakla kalmamış; demokrasi söylemlerinin de bir palavra olduğunu ortaya koymuştur…
İşçi ve emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışmalarından duyulan korku; siyasi iktidarın tüm söylemlerini, yalanlarını yerle bir etmiştir…
Sonuç olarak; siyasi gericiğe, baskı ve zulme rağmen; sendika yönetimine çöreklenmiş ‘ burjuva ajanı’, sınıf içindeki ‘Truva atı’ rolünü üstlenmiş ihanetçiliğe rağmen emek güçleri ‘ moral üstünlüğü’ kazanmışlardır. 
Taksim, eninde-sonunda emeğin ve emekçilerin, yani ‘ayakların’ gücü ve sloganları ile ‘ bayram arenası’ olacaktır…
Bu, böyle biline!...