havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

İnsan Hakları!..

2120
  Birleşmiş Milletlerin “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”ni kabulünün üzerinden 58 yıl geçti.
   Geçen bu uzun süreye rağmen, ‘İnsan Hakları alanında’ sorunlar hala çözülebilmiş değildir.
   Evrensel bildirgenin ruhunu oluşturan; insanca yaşama, barış, ırk ve cins ayrımcılığın artodan kaldırılması, çalışma, barınma, onur vb. vb. hak manzumelerine ulaşılamamıştır.
   Tersine kimi dönemlerde kazanılan ve fiilen uygulanabilen haklar devletler tarafından geri alınmaya çalışılmıştır.
   Özellikle ifade özgürlüğü alanında bu ihlalleri yakından gözlemleyebiliyoruz. (Fransa’nın çıkardığı soykırım yasası biz deki 301. madde gibi)
   Tüm bu ihlaller, bu alanda kurulmuş bulunan onlarca resmi, yarı-resmi, evrensel, bölgesel ve yerel örgütlere rağmen gerçekleşmektedir.
   Kısacası, insanın başka hiçbir nitelik aranmaksızın yalnızca ve yalnızca insan olmasından kaynaklı ‘hakları’ bugünde yok sayılmakta, görmezden gelinmekte ve ihlal edilmektedir.                          
   İnsan hakları alanında yapılmış ve devletlerce imzalanmış çok sayıda ulusal üstü sözleşmeye rağmen ‘hak ihlalleri yaşanmaktadır.
   Ulusal devletler çoğu kez imzaladıkları sözleşmeleri ihlal etmekte bir sakınca görmemektedirler.
   Kaldı ki, Bildirge’de söz edilen haklar, statik değişmez ve ‘tamamlanmış’ haklar ve değerler değildir. Toplumsal ilerlemeye ve sosyal gelişmelere bağlı olarak yenilenmesi ve ilerletilmesi gereken haklar ve değerlerdir. 
   İnsan hakları ihlalleri iki merkez tarafından gerçekleştirilmektedir.
   Birincisi yurttaşların ‘kendi devletlerinin’ gerçekleştirdiği ihlaller, ikincisi ise ‘sınır ötesi devletlerin’ (emperyalist devletlerin) yaptığı ihlallerdir.
   İkinci ihlaller yani emperyalist devletler, başka ülkelerin yurttaşlarını, uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak kaçırmakta ve gizli merkezlerde işkenceli sorgulara ve cezalara çarptırmaktadır.
  Ve yine başını ABD’nin çektiği emperyalist devletler ve militarist odaklar yalnızca başka ülkelerin vatandaşlarını değil, aynı zamanda uluslara karşı da; onların (ulusların) kendi geleceklerini belirleme ve yöneticilerini seçme haklarını da ihlal etmektedirler.
   Açık işgallerle gizli istihbarat çalışmaları ve operasyonlarla halkların ve ulusların iradelerine ve en temel haklarına müdahale etmektedirler.
   Emperyalizmin yarattığı, kaynaklık ettiği bir başka insan hakları sorunu ve ihlali de, savaşlardır.
   Tarihi tecrübelerden bilinmektedir ki; savaşlar, başta yaşama hakkı olmak üzere, hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı dönemlerdir.
   Bugün yakın coğrafyamızda yaşanan savaş ve savaş tehditleri hem ihlalleri ve aynı zamanda da, işgalci devletlerin, insancıl hukuku (savaş hukuku) yok sayarak sivil halka yönelik katliamlarla (yaşama hakkını yok ederek) ‘insanlığa karşı suçlarını’ ortaya çıkarmaktadır.
   Özetle söylemek gerekirse; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile kabul edilen haklar, insanlığın baskıya zulme eşitsizliğe, cins ve ırk ayrımcılığına karşı sürdürdüğü uzun tarihsel mücadelenin birikimi ve İkinci Paylaşım Savaşı’nda faşizmin yenilgisi ile elde edilen, yasalaşan ortak değerlerdir.
   Ancak bugünün eşitsizlik dünyasında insanlığın diğer tüm ortak evrensel değerleri gibi; insan hakları da tehdit altındadır.
   Özellikle ‘Yeni Dünya Düzeni!’ ‘Küreselleşme’ ve ‘Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ bu tehditleri büyütmekte ve ‘yakın tehlike’ durumuna getirmektedir.
   İnsan haklarının; ulaşılabilir, yaşanabilir, olması, gerçekleşmesi için; insan hakları ve demokrasi bilincine ve kültürüne ihtiyaç vardır. Bu kültür, ‘yukarıdan’, emperyalist-kapitalist devletlerden ve odaklardan verilmeyecektir. ‘aşağıdan’, uzun, sabırlı, özverili ve çetin mücadelelerden süzülerek oluşacak, gerçekliğe dönüşerek, yaygınlaşıp-genelleşecek bir kültürdür bu!..
   Emperyalist-kapitalist sistemlere yönelmeyen, insanlık için her türlü kötülüğün kaynağı olan bu ‘merkezleri hedeflemeyen hiçbir insan hakları mücadelesi kalıcı sonuçlar doğuramaz.