havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

İnsan Hakları

2525
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin üzerinden elli yedi (57) yıl geçti. Ancak, insanlık hala bildirgede söz edilen hakları fiilen kazanmış değildir.
Bilindiği üzere, İHEB’si İkinci Paylaşım Savaşı sonrası ve faşizmin yenilgisi üzerine oluşan uluslar arası koşulların bir sonucu olarak kabul edilmiştir. Artık insan hakları, evrensel bir norm kazanarak, gelen bir çerçeve içersine alınmıştı. Söz edilen hakların uygulanması başka koşulları gerekli kılsa bile, bildirge; kabul edildiği yıllarda ileri bir adımı ifade etmekteydi…    
Evrensel Bildirge’nin kabul edilmesi ile, Birleşmiş Milletler’in kuruluşu (1945) aynı tarihsel zorlamanın ve koşulların ürünüydü.
Faşizmi yenen hakların ve ulusların, uluslar arası ilişkilerin yeniden düzenlenmesi, emperyalist haksız savaşlara karşı duyulan tepki; eşitlik, adalet ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması istemi, BM’in kuruluşuna ve Evrensel Bildirge’nin kabul edilişinin genel atmosferini oluşturuyordu. Bir başka özel ve önemli unsur ise, SSCB ‘den sonra yeni sosyalist devletlerin ve halk demokrasilerinin kurulmuş olmasıydı… Sosyalizmin dünya ölçeğinde kazandığı itibar, halkların yükselen mücadele isteği ve morali; İHEB’nin kabulünün temel nedenleri olarak söylenebilir…
İnsan Hakları Bildirgesi, halklar ve yurttaşlar adına ileri bir adımı ifade ederken, emperyalist devletler ve gerici iktidarlar tarafından “kuşku” ile yaklaşılan manzumeler olarak görülüyordu…
Bugün, yani Bildirge’nin üzerinden elli yedi yıl geçmesine rağmen, insan hakları hangi düzeyde yaşama geçirilerek güvence altına alındı? İnsan onuruna yakışan, eşit ve adaletli bir düzen kuruldu mu? BM, uluslar arasında eşit ilişkiler sağlayabildi mi? Daha önemlisi savaşları önleyebildi mi?
Ne yazık ki, bu sorulara verilecek yanıtlar olumsuzdur.
Emperyalist devletler ve özellikle ABD, bırakın İHEB’ni, tüm uluslar arası sözleşmeleri hiçe sayarak bir korsan gibi davranıyor, savaşlar çıkarıyor, ülkeleri işgâl ediyor, sivil halkları katlediyor; yasaklanmış kimyasal silahlar kullanarak çevreyi ve doğayı yok ediyor. Her gün yeni bir savaş suçu işliyor.
Gizli işkence merkezleri kuruyor, casus uçaklarla uluslar arası hukuk kurallarını hiçe sayıyor.
İşkence ve her türlü ayrımcılık devam ediyor.
Dünyada işsizlik ve yoksulluk artıyor.
Çalışma hayatı zorlaştırılıyor. Çalışanların örgüt kurmaları baskılarla karşılanıyor.
İnsanlık bunca sorunu yaşarken, insan haklarının gerçekleşmiş olduğundan söz edemeyiz.
Dünyanın zenginler ve yoksullar diye ikiye bölündüğü koşullarda insan haklarının gerçekleşmesi koşullara bağlı kalacaktır.
Maddi servetlerin, dünyanın tüm halkları ve insanlık tarafından eşitçe paylaşıldığı gün, insanın onuru ve hakları hayat bulmuş olacaktır…