havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

GENÇLİK VE PROVOKASYON

2073
Türkiye son on gündür, Akdeniz Üniversitesi`nde yaşanan silahlı saldırı olayını ve alnı "zülfikar" dövmeli provokatörü (!) tartışıyor.
Daha önceleri ve çeşitli üniversitelerde yaşanan bıçaklı, satırlı, sopalı kavgaları biliyoruz.
Sanıyorum son yıllarda ilk kez, bir üniversite yerleşkesinde silah kullanılıyor.
Bu  durum, belki de tehlikeli bir aşamanın ilk işareti olarak değerlendirilebilir.
Tabi durum böyle olunca; soyut bir provokatör ve provokasyon tartışmalarını da gündeme getirdi.
Sanki, bir yerlerde "uyuyan" bir provokatör ansızın provokasyon yaratma isteği ile, beline silahını takmış, üniversitede arz-ı endam eylemiş.
Bu bakış ve yorumlar; olayı magazinleştirmeden ve gerçek tehlikeyi gizlemeden öte bir anlam taşımaz.
Şu belirlemeyi yapmakta yarar var; provokasyonu önlemenin ve provokatörleri etkisiz kılmanın yolu; doğru bir eylem çizgisine ve örgüt yapılanmasına sahip olmaktan geçer.
Türkiye`nin yakın tarihi, aynı zamanda bir provokasyon tarihidir.
` 77 1 Mayıs katliamı, Maraş, Çorum olayları; Sivas Madımak katliamı, 12 Eylül öncesinde tanık olduğumuz, yaşadığımız sayısız provokatör ve provokasyon örnekleri sunmaktadır.
Provoke edilen en temel alanların başında üniversiteler ve üniversite gençliği gelmektedir. Gençliğin özellikle de üniversite gençliğinin dinamizmini, ülke sorunlarına karşı ilgisini bilen ve üniversite ortamının kitleselliğinden de yararlanmak isteyen "provokasyon merkezleri" bu alanlara özel bir önem (!) veregelmiştir.
Bugün gençliğin iş ve güvenli gelecek sorununu çözmeyen sistem; gençliği kamplaştırarak, çatıştırarak etkisizleştirmeye, çalışmaktadır.
Siyasal- toplum sistem; gençliğin değişim/dönüşüm talebini, yeni bir gelecek kurma ihtiyacını ve onun yaratıcı enerjisini burjuva kanallarda eriterek, kurulu düzenin  ömrünü uzatmanın bir aracına dönüştürme hesabını sürekli yapmaktadır.
Üniversite yönetimleri; ne yazık ki; yanlı tutumları, olaylara nerede ise "zaptiye mantığı" ile yaklaşımları nedeni ile, gençliğin düşebileceği tuzaklara karşı uyarıcı-aydınlatıcı bir rol oynamaktan oldukça uzaktır.
Çoğu üniversite ve yurtlar; yine neredeyse işgal altında olmasına karşın; ilgili ve yetkili çevreler, "üç maymun" u oynamaktadırlar. Onlar bilmiyor, görmüyor ve duymuyorlar...
Sonuç olarak ve toparlayarak ifade etmek gerekirse; Akdeniz Üniversitesi`nde yaşanan saldırı olayı; zamanlama, ülke gündemi ve üniversiteler üzerinde yapılan tartışmalar dikkate alındığında, yeni bir "konsept"i işaret etmektedir.
Ülke sorunlarının yoğunlaştığı ve ağırlaştığı, klasik ve "sistem içi" çözümlerin geçersizleştiği ve bir bütün olarak siyasal/toplumsal düzenin tıkandığı bir dönemeçte, oluyor bu gelişmeler!...
Darbe çığırtkanlığına  cüret edildiği, bir süreçte olduğumuzu da göz ardı etmemeliyiz.
Gençlik hedeftedir!
Kendisine ait olamayan, bir senaryonun figuranları yapılmak istenen üniversite gençliği, bu oyunları boşa çıkarmalıdır.
12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası ile öğretici derslerle doludur.
Özerk, bilimsel, çağdaş ve katılımcı bir üniversite talebi; özgür bir tartışma ortamı ve geleceği birlikte kurma; üniversite gençliğinin birleşeceği eksen olmalıdır.