havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ

2226
“Kadın sorunu” diye tanımlanan sorun, toplumların sınıflara bölünmesinin ürettiği, derinleştirdiği ve genelleştirerek günümüze değin yaşattığı bir sorundur.
Tarihin kaydettiği tüm sömürücü toplumsal sistemler ve onun bir üstyapı kurumu olan “erkek egemen kültürü” kadına yönelik her türlü eşitsizliğin, cins ayrımcılığının ve kadın bedenini metalaştırmanın da kaynağı ve “belirleyeni” olagelmiştir.
Ancak, bütün bu ekonomik, sosyo-kültürel tarihsel çerçeve ve kuşatılmışlık kadınları, emekçi kadınları “teslim alma” noktasında tam ve kesin zaferini ilan edebilmiş değildir.
Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısı emekçi kadın hareketinin tarih sahnesine belirgin olarak çıktığı, günümüze değin devam edecek/eden mücadelelerinde başlangıcını oluşturmuştur.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; artık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, “gerçek anlamına” ve “tarihsel referanslarına” uygun olarak kutlanma yoluna girmiştir.
Ve yine özellikle de, doksanlı yılların başından itibaren ülke genelinde olduğu gibi, ilimizde de, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü kutlamaları bir gelenek haline gelmiştir.
Çanakkale’de yirmi yıla akın bir süredir; sendikalar, ve diğer emek örgütleri, bu örgütlerin kadın üyeleri alanlara çıkarak, taleplerini ortaya koymaktadırlar.
Umuyoruz ki; 2008 8 Martı da, bu geleneğe uygun olarak kutlanır.
Bu konuda KESK’in sorumluluğunun büyük ve önemli olduğunu söylemeliyim.
8 Martların geleneksel hale gelmesinde emeği ve katkısı olan KESK ve önceli sendikal platformlar (KÇSP), bugün açısından da sorumlu davranmak zorundadır.
Cins ayrımcılığını, sömürü ve eşitsizliği; sosyal-şovenizmi ve savaş kışkırtıcılığını “kutsamayan” hiçbir sendika yöneticisi “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”ne sırtını dönemez.
Ülkemiz emekçilerinin yaşadığı ağır sorunlar, kadın emekçilerin “özgün” sorunları, her türlü “küçük kaygı” ve “hesap”dan daha önemlidir.  
“Emekçi Kadın Sorunu” ise; “emek sorunu”nun “emekçilerin genel sorunu”nun özel, özgün  ve daha ağırlaşmış bir yönü ve biçimini oluşturmaktadır.
Bu kısa belirlemeden nasıl bir sonuç çıkarmalıyız. Birincisi; emekçilerin sorunları çözülmeden emekçi kadınların sorunu çözülemez.
İkincisi; emekçi kadınların sorunları çözülmeden de, genel olarak “kadın sorunları” diye tanımlayabileceğimiz sorunlar çözülemez.
Buradan çıkarmamız gereken pratik-politik sonuçları ise şöyle ifade etmek, sanırım yanlış olmaz.
Kadınlar kendi talep ve mücadelelerini, emekçi kadınların talep ve mücadeleleri ile birleştirmek görev ve sorumluluğu ile karşı karşıyadır.
Emekçi kadınlar da talep ve mücadelelerini; emekçiler genel sorunları, talep ve mücadeleleri ile bütünleştirmek, diğer sınıf kardeşleri ile aynı saf ve çizgide yer almak zorundadırlar.
Eşit, özgür ve insanca yaşanacak bir gelecek, buralardan yürünerek kurulabilir.