havadurum

DİZİLER VE TOPLUM

2724

Yakın geçmişte hızla gelişmekte olan kitle iletişim araçları, toplumu doğrudan hedef alması sebebiyle sosyal değişmeyi derinden etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Kitle iletişim araçları amaca uygun kullanıldığında kültürün nesilden nesile aktarılmasını sağlayabilecek bir işleve sahiptir. Ancak yanlış kullanıldığında, özellikle çocukların ve gençlerin gelişiminde, dolayısıyla aile ve toplum yapısında bozulmalara neden olabilmektedir. Kitle iletişim araçları arasında yaygın olarak kullanılan televizyon, toplum içerisinde belli işlevlere sahiptir. Bunların başında haber verme özelliği gelmektedir. Bilgilerin yayılması toplumsal iletişim açısından oldukça önemlidir. Televizyon, haber vermenin hemen ardından bireylere sunduğu programlarla bir eğitim aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde birçok şeyin televizyon aracılığıyla kısa sürede öğrenilebilir duruma gelmesi eğitsel işlevinin bir göstergesidir. Üçüncü sırada ise eğlendirme özelliği göze çarpmaktadır. Ucuz ve kolay ulaşılabilir olması izleyicinin serbest zaman geçirmek adına tercihini belirlemektedir. Eğlence ve show programları, aynı zamanda dizi filmler, bu işleve hizmet eder. Bir diğer işlevi ise mal ve hizmetlerin tanıtılmasıdır. Yayınlanan programların pek çoğunda sanal reklamlar yer alır. Son olarak inandırma ve harekete geçirme işlevi karşımıza çıkar ki; bu ikisi haber verme ve reklam özellikleriyle bağdaşmaktadır. Haber verme özelliği inandırma isteği üzerine kuruludur. Reklam politikaları ise kitleleri etkileme ve ürünü pazarlama anlayışıyla donatılmıştır. Televizyon dizileri, içerisinde ana karakterler ve çok sayıda yan karakter bulunan, çoğunlukla ana karakter etrafında gerçekleşen olayları anlatan televizyon programlarıdır. Dizilerde olay örgüsü sürekli bir akış halinde devam eder. İzleyiciyi bu akış içinde tutmak için dizide kendisini bulacağı bireysel hayatlar sunulur. Televizyon simülasyon evrenine ait bir araçtır. Diziler de bu simülasyon evreninin bir parçasıdır. İzleyiciye gerçek olmayan görüntüleri gerçekmiş gibi hissettirir. Dizilerde rol alan insanlar ve hayvanlar, gerçek canlılar olduğu için dizi izlerken de bu gerçeklik noktasından hareket edilir. İzleyiciler yaşananların gerçek olduğu hissine kapılır. Toplum, zamanla, dizilerde olayların abartılarak yansıtılmasına alışmıştır. Dolayısıyla seyirci kendisini oyuncuların yerine koyarken bu abartılı durumu içinde yaşamakta, bu durumu gerçeklik zannetmektedir. Daha sonra gerçek hayatta yaşadığı olaylara, bunun abartılı halini içinde yaşadığı için, gerçeklik tepkisi verememektedir. Dizilerin olayları simüle edip gerçeklikten uzaklaştırma gibi olumsuz bir etkisi bulunmaktadır. Oran çok yüksek olmasa da dizi karakterlerini taklit eden bir kitle bulunmaktadır. Dizilerin çoğu izleyici üzerinde birtakım imgeler bırakmaktadır. Dizi karakterlerinin jest ve mimikleri, konuşma tarzı, giyim-kuşamı, saç şekli gibi özellikleri izleyiciyi etkileyebilmektedir. Günümüze kıyasla geçmiş dönemlerde dizi karakterlerinin daha fazla taklit edildiği görülmektedir. Bunun nedeni bugün artık dizi karakterlerinin yerini internet fenomenlerinin almış olmasıdır. Gençler arasında hala popüler kişilikler taklit edilmektedir. Ancak rakam %10 civarındadır ve bu grup 12-25 yaş arasındaki gençlerden (%90) oluşmaktadır. Uzun yıllardan beri evlerin başköşesine oturan hatta odaların nasıl dizayn edileceğini dahi belirleyen televizyon, önemli bir kitle iletişim aracıdır. Ülkemizin sahip olduğu hayat standartları gereği akşam işten evine gelen birey, eğlence mekanlarına gidip para harcamak yerine serbest zamanını televizyon karşısında tüketmektedir. Kanalların artmasıyla birlikte her kesime hitap eden farklı türde programlar yayınlanmaya başlamıştır. Bu anlamda televizyon bireyi evine hapsedip toplumdan uzaklaştırmaktadır. Ülkemizde dizilerin yayınlanma süresi yaklaşık 2 saattir. Birbirini takip eden olay örgülerinden oluşan diziler izleyiciyi 2 saat boyunca televizyon karşısında tutar. Dolayısıyla bu süre toplumu gerçek yaşamdan alıkoymaktadır. Evde birden fazla televizyon olması aile içindeki eksik iletişimi gündeme getirmektedir. Televizyon sebebiyle iletişimin zaten zor olduğu hanede, birden fazla televizyonla ilişkiler bir kez daha bölünmüştür. Evin içinde televizyonlarla birlikte özel alanlar oluşturulmuş, herkes kendi özel alanı içerisinde monolog bir tarza sahip olan televizyonu seyretmeye koyulmuştur. Tek televizyon bulunan evlerde aile üyelerinin dizi saatinde odada buluşması televizyonun birleştirici bir etkisinin olduğunu gösterebilir. Ancak bu durumda bireyler birbirleriyle değil, televizyon ile etkileşim halindedir. Dolayısıyla televizyon aynı odada bulunmaya sevk etse dahi aileyi birleştirici bir etki gösterememektedir.