havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Deveyi hamuduyla, kovanı arısıyla...

Bugünkü siyasal koşullarda, pek kullanılmayan bir sözü hatırlatalım; "Bal tutan parmak yalar.." Bu söz devlet katında ya da eş değerli bazı mevkilerde bulunanların tolere edilebilecek, anlayışla karşılanabilecek, küçük bir takım yararlanmaları olayına halkın anlayışını yansıtan, belki onun hoş karşılayabileceği ölçülerin sınırını çizen bir söz olarak anlatılabilir.

6957

 

 

 

Ama şimdi öyle mi? Maşallah götüren deveyi hamuduyla,  kovanı, bırakınız peteğini arısıyla birlikte götürüyor!… Eee tabi bunlar, şiştikçe şişiyor!… Siyasi obezleri yüz metreden tanır hale geldi millet!...

 

Okuyoruz, dinliyoruz… Sırtına iktidara yaslamış belediyelerin, en hafif ifadeyle israflarını… Ama aslında çalıp çırpmalarını, yalayıp yutmalarını, ellerine ne geçtiyse kapıp kaçmalarını ve benzeri iddiaları hepimiz duyuyoruz...

 

Şunu anlarız; insanlar, samimi olarak iktidar partisinden yana olabilir, ona inanabilir, ona oy verebilir, belirli dönemlerde, onun politikalarını en doğru politikalar olarak benimseyebilir. Bu bir yurttaş tavrı olarak değerlendirilebilir ve bu yurttaşların tercihlerinin değişmesi için, demokrasi içerisinde bir çalışma sürdürülebilir ve bu olağan bir sosyal-politik ilişkiye tekabül eder. Ancak günümüzde iktidar politikalarına inanmadığı halde çıkarı için, her türlü menfaat sağlamak için iktidara yanaşan yanaşmalık, onun yanında duruyor görünen yandaşlık, bugün akıl almaz bir çürüme, örneğini sergilemektedir. Normlar hiyerarşisi bozulmuş, etik değerler aşınmış, yalanın ve manipülasyonun haddi var hesabı yok. Eskiden sövüp saydıkları, aşağıladıkları, hakaret ettikleri insanlara, bugün övgüler dizerek, Napolyon’un ifadesiyle, “Mükemmel, kusursuz, döneklik” örneklerine de tanıklık etmekteyiz. Yani kusursuz olan tek davranış döneklik, elbetti bazıları için!

 

Şimdi buradan baktığımızda, İstanbul seçimlerini, favorisi olarak görünen Ekrem İmamoğlu için, bu çökmüş, inandırıcılığını yitirmiş, medya pespayeliğinin, niçin bütün ölçüleri bir yana bırakıp, bütün utanmazlıkları ile montaja, manipülasyona yöneldiklerini anlayabiliyoruz…

 

Şimdi, (Pazar akşamı) bir tartışma olacak, ne cımbızlamalar, ne ucuzluklar, ne utanmazlıklar ve ne çürümüşlükler tezgahının kurulmak isteneceğini-istendiğini şimdiden tahmin edebiliriz; Ekrem İmamoğlu’nu zayıf düşürebilecek, hangi sözü, cümlesi kesip montajlanabilecek diye ince hesaplamalar…

 

Aslında hiç kimse kazanılmış bir seçimin, inandırıcı ve ikna edici olmayan gerekçelerle yenilendiğini unutmuyor, unutmayacak ve herkes ya da büyük çoğunluk, bu anlayışla sandıklara gidecek!

 

Biliyoruz, İstanbul, artık sadece İstanbul değil, İstanbul Türkiye’dir… Bütün çelişkilerin düğümlendiği ve seçimlerin sonuçlarının bu çelişkilerin evrilebileceği yeni sonuçlarla ülkenin bütünü adına yeni kanalların, yeni yönelimlerin ve olanakların açığa çıkacağı bir süreci de ortaya çıkaracaktır.

 

Hiçbir şey, hiç kimsenin yanına kar kalmayacak, bugün olmasa yarın, hukuk önünde, demokrasi içerisinde bir hesaplaşma kaçınılmaz olacaktır.

 

Türkiye’nin içinde bulunduğu basınçtan kurtulmasının yolu, insanlığın bugüne dek biriktirdiği, hak, hukuk, özgürlük ve demokratik değerlere yeniden ulaşabileceği bir mücadele ile olanaklı kılınabilecektir ancak!... Sanılmasın ki, iktidarın eteğine tutunarak, devlet olanaklarını sonuna kadar kullanarak, şiştikçe şişen siyasi obezler yaptıklarının hesabını vermeyecekler… Her şey o kadar açık ve herkesin gözü önünde gerçekleşiyor ki, kimse kendini, demokratik ve hukuksal zeminlerde hesap vermekten kurtaramayacaktır.

 

Yeni öyle deveyi hamuduyla, kovanı arısıyla yalayıp yutma dönemleri elbette sona erecek ve halkın malını, emeğini, alın terini, çalıp çırpanlar hesap vermekten kurtulamayacaklar…

 

Ha bir de bunca hayhuyun arasında, itiş-kakışın içersinde Fatih Portakal sahne aldı. Be evlat elinde ne var ne yoksa şu görüntüleri yayınla da biz de görelim bakalım… Yoksa senin sonun da “Kabataş görüntülerini gördüm” diyen İsmet Berkan’ın yükseldiği o itibar seviyesinin(!)  düzeyinde olur. Hadi korkma, elinde ne varsa, açıklamak sorumluluğu ile karşı karşıyasın, öyle RTÜK falan diyerek kıvırtamazsan Bay Fatih Portakal!