havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

CİNAYET İKLİMİ

2272
Danıştay’a yapılan silahlı saldırı ve işlenen cinayet; doğurduğu – doğuracağı sonuçlar açısından olduğu kadar, arkaplan örgüt ilişkileri ve tarihsel öncelleri açısından da büyük önem taşımaktadır.
Bugüne değin, ülkemizde yaşanan siyasi cinayetler, katliamlar ve provokatif sansasyonel eylemler ya hiç aydınlatılmamış veya yüzeysel çözümlerle geçiştirilerek, kamuoyu yanıltılmıştır.
‘77 1 Mayıs katliamından 12 Eylül darbesine, 12 Eylül’den Susurluk Çetesi’ne, ‘bin operasyon yaptık’ diyenlere ve Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, A. Taner Kışlalı olaylarının hiçbirisi çözülmedi...
‘Faili meçhuller’, gözaltında kayıplar, aydınlatılmadı.
Yetmedi! Katillerin ceplerine kırmızı pasaportlar konuldu, adlarına ‘görevli’ belgeleri düzenlendi...
Yetmedi! Katillere ‘şerefli’ payeleri verildi. Hem de başbakanlar tarafından!..
Katiller, korunup-kollanarak, ‘uygun zamanlarda’, ‘uygun hedefleri’ vursunlar diye, ‘el altında’ beslenip saklandılar!..
Yetmedi!.. linç girişimcileri ‘duyarlı vatandaşlar’ denilerek ödüllendirildiler...
Şiddet, ilköğretim okullarına kadar girdi... Çocuklar cinayetlere kurban edildi...
Üniversitelerde, tartışmanın yerini zorbalık aldı.
Farklı düşünce ve davranışlar, zorla-zorbalıkla yok edilmek istendi...
İfade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma hakları kısıtlanarak; baskı ve şiddet günlük hayatın belirleyicisi haline getirilmek istendi...
Hukukun üstünlüğü, demokrasi; demokratik gelişme yolu kapatılarak; ‘terörle mücadele konsepti’ egemen hale getirildi...
Linç rüzgarları estirenler, sanki bir ‘cinayet iklimi’ oluşturmayı hedeflediler.
Ve yine, sanki ‘taşlar bağlandı, köpekler salıverildi’.
İşte bu, siyasal-kültürel atmosfer içerisinde Danıştay’ın değerli üyeleri, muhtemelen örgütlü bir alçağın kurşunlarına hedef oldular.
Peki, bu saldırı ve cinayet hangi siyasal-toplumsal gelişmelere yol açar?
Bu soruya geçmeden önce, cinayeti kınayan ve hukukun üstünlüğüne gönderme yapan siyasiler neyi hedefliyor?
Açıktır ki; onlar bugüne değin hukuk ve hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik bir ülke yaratma konusunda, parmaklarını bile kıpırdatmayan zevatlardır. Demokrasi ve hukuk konularında samimiyetleri (!) halk tarafından bilinmektedir.
Bu nedenledir ki; cenaze törenlerinde tepki sloganları ile karşılaştılar.
Olası toplumsal-siyasal gelişmelere gelince; birincisi, birçok çevrenin haklı olarak dikkat çektiği gibi, halkın, laik-şeriatçı olarak bölünme tehlikesi ve bunun üzerinden yeni gerilim noktalarının yaratılma olasılığıdır.
İkincisi, ABD emperyalizminin Ortadoğu projeleri için manevra alanını genişletme olanağına zemin yaratmasıdır.
Bu iki temel eksene bağlı olarak, yeni saflaşmalar, yeni konseptler kaçınılmaz olarak gündeme gelebilir.
Her çevre (siyasi çevre) şimdiden oluşan tepkiyi, kendi pozisyonunu güçlendirmek için yedekleme çabasına girdiler bile...
Erken genel seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi için de, olası tepkiler değerlendirilecektir.
Danıştay’ı hedef alanlar, bu sonuçları hesaplamış olsunlar veya olmasınlar; iktidar odakları, bu cinayetin sonuçlarını, kendi mevzi ve pozisyonlarını güçlendirmek için atlamayacaklardır.
Emekçiler açısından tutulacak yol tektir: öncelikle bu cinayetin tüm bağlantıları ile aydınlatılması ve suçluların cezalandırılması.
Hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik bir ülke talebinden vazgeçilmemesi.
Toplumun laik-şeriatçı bölünmesinin önüne geçirilerek, birliğin ve kardeşliğin sağlanması çabası olmalıdır.
Kontrgerillalar dağıtılmalı, işlediği cinayetlerin hesabı sorulmalıdır. Emperyalizmin Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırma çabalarına karşı uyanık olunmalıdır.
‘Terörle Mücadele Yasası’ değil, hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokratik yönetimdir, Türkiye’nin temel gereksinimi!...
Katillere ve ‘cinayet iklimi’ oluşturanlara lanet olsun!...