havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ÇANAKKALE’DEN DİYARBAKIR’A BARIŞ KÖPRÜSÜ!...

2002
Çanakkale Belediyesi ile Diyarbakır Sur Belediyesi arasında imzalanan “Kardeş Şehir Protokolü” nedeniyle her iki Belediye Başkanını ama öncelikle Ülgür Gökhan’ı kutluyoruz.
 
Bu protokolün, Newroz Bayramı’nda imzalanmış olması, Newroz kutlamaları sırasında alanda açıklanmış olması ayrıca ve özel bir önem taşımaktadır.
 
Gaz ve barut kokularının etrafa yayıldığı, şovenizmin kışkırtılmak istendiği, alanların terörize edildiği, kitlelerin provokasyon umacası ile korkutulduğu bir dönemde imzalanan bu Kardeşlik Protokolü örnek bir davranış olarak, alkışı fazlasıyla hak ediyor.
 
Her iki Belediye Başkanı, Kardeş Protokolü’nü anlattıkları konuşmalarında; barışa, demokrasiye, antiemperyalizme, birlikte yaşamanın gereğine, dillerin, kültürlerin ve halkların eşit haklara dayalı ortak yurttaşlık temelinde yaşamasının gereğine ve önemine vurgu yaptılar.
 
Bu konuşmalar ve yapılan açıklamalar, şiddet ve çatışma ikliminin, halkları düşmanlaştırıcı politikaların, yaşama geçirilmek istendiği günümüzde son derece değerli, ışık tutucu, önemsenmesi gereken tutumlar olarak altı çizilmelidir.
 
Sayın Ülgür Gökhan, bir anlayış olarak ifade ettiği “Barış kültürümüz olsun!” söylemini şimdi son derece önemli bir tarihsel dönemeçte hayata geçirmenin adımlarını cesaretle atmış görünüyor.
Barış; bir kültür olarak, halklar içerisinde ve arasında derinleşip, yaygınlaşmadan, günlük ilişkilere yansımadan; ilkeler ve değerler düzeyine yükselmeden, kalıcı kılınamaz. Bu nedenle de Çanakkale’den Diyarbakır’a uzanan “barış köprüsü”, kardeşleşme duygu ve düşünceleri, barışın bir kültür olarak derinleşip, genişlemesine önemli bir katkı sunacaktır.
 
Asıl önemli olan; imzalanmış olan kardeş şehir protokolünün bir “protokol” olarak kalmamasıdır.
İki şehir arasında sanat, kültür akışını sağlayacak kanalların çoğalmasına, projelerin hayata geçirilmesine olanaklar yaratmaktır.
 
Halklar arasında oluşturulmak istenen, şoven barikatların aşılması ve yok edilmesi; dillerin ve kültürlerin yakınlaşması, buluşması, kardeşleşmesi, birlikte yaşamı güçlendirici etkinliklerin çeşitlendirilmesi, özellikle günümüzde yaşamsal öneme sahiptir.
 
Ülkede sürdürülen egemen politika, özellikle son dönemlerde şiddet ve çatışma dilini, baskıları yoğunlaştırmıştır.
 
Ve yine özellikle Newroz kutlamalarının yasaklanması üzerinden, provokatif bir sindirme, korkutma ve baskılama amacına yönelindiği gözlemlenmiştir.
 
Oysa, ülkenin ihtiyacı olan şey; çatışmaların yoğunlaştırılması değil… Şoven saldırganlık değil… Baskı ve yasaklamalar değil…
 
Ülkenin gerçek ihtiyacı; barış dilidir…
Barış kültürünün yaygınlaştırılmasıdır…
Demokrasi ve özgürlük alanlarının genişletilmesidir…
Dillerin ve kültürlerin, tam hak eşitliğine saygıdır…
Barış elinin uzatılması ve barış dilinin egemen kılınmasıdır…
Barış, savaştan daha kolay elde edilebilir.
Halkların, ülkenin, bölgenin ve insanlığın çıkarına olan, barışı gerçekleştirmektir…
Barış köprüleri kurmaktır…
Tıpkı, Çanakkale ile Diyarbakır arasında kurulduğu gibi…
Çanakkale Belediyesi ile Sur Belediyesi arasında inşa edildiği gibi…
Ülgür Gökhan ile Abdullah Demirbaş’ın dostça sıkışan ellerinde görüldüğü gibi…
Bu coğrafyaya BARIŞ yakışır!...