havadurum
Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ

2096
10 Ocak, “çalışan gazeteciler günü” olarak kutlanıyor. Aslında bizde “gün” çok. “Allah’ın günü” bitmez.Herkes,kendine bir gün seçip, kutlayabilir!..Nitekim öyle de yapılıyor…
“Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Kadınlar Günü”, “Öğretmenler Günü” ve hatta “Deliler Günü”müz bile var…
Dedik ya;”Allah’ın Günü” bitmez! Hepimize yeter de artar bile !..
Evet şakası bir yana;”Çalışan Gazeteciler Günü” cafcaflı sözlerle kutlandı.
Türkiye ve benzeri ülkelerde,en “zor zanaat”lardan birisi de gazetecilik mesleğidir.
Çoğu kez gazeteciler, “gazetecilik” yaptıkları için,canlarından olmuşlardır.
Abdi İpekçi,Uğur Mumcu,Çetin Emeç,Metin Göktepe ve Hrant Dink !..Yakın tarihimizin,katledilen gazetecilerinden yalnızca bilinen birkaç isimdir.
Halkın haber alma,bilgi edinme hakkını kutsayan (!) sistem; “zülf-ü yâre” dokunulunca, gazetecileri hedefe koymaktan çekinmemektedir.
Çoğu kez “bir kısım medya” denilerek,gazete ve gazeteciler günah keçisi ilan edilmekte ve sistemin yarattığı tüm kötülüklerin hesabı “onlara” çıkarılmaktadır.
Basın;yaygın ve ortak tanımlama ile; yasama, yürütme ve yargıdan sonra “dördüncü kuvvet” olarak nitelendirilmektedir.
Bu nedenledir ki;sınıflara ve farklı çıkar guruplarına bölünmüş olan dünyamızda, sistemlere egemen olan sınıf ve güçler;”dördüncü kuvvet”i kontrol etmeyi varlıklarının sürekliliği açısından vazgeçilemez bir “alan” saymaktadırlar…
Bu durumun yanı sıra, “basın alanı”nın doğrudan kendisi de, “kendi içinde” farklılaşmış çıkarları barındıran devasa bir endüstri alanıdır. Patronları, baronları ve çalışan sıradan basın emekçileri ile…
Tüm ülkelerde olduğu gibi,Türkiye’de de basın tekelleri, başta “siyasi alan” olmak üzere,tüm alanlara müdahale etmektedirler.
Hükümetlerin kurulmasında,yıkılmasında basının “rolü” gözlemlenebilir bir gerçekliktir.
Haber ve habercilik,basın tekelleri açısından alınıp-satılan bir “meta” durumuna düşürülmüştür.
Gerçekleri yazan,söyleyen,halkçı ve muhalif basın kuruluşları ve gazeteciler;o dillerde pelesenk olan “yüce demokrasiler” için bir tehdit ve bertaraf edilmesi gereken bir tehlike olarak görülmekte,gösterilmektedirler.
Varlık nedenini,halkın çıkarları eksenine oturtan basın için sansür ve diğer “yaptırımlar” bir “demokles kılıcı” gibi yirmi dört saat görev başındadır…
Basın patronları ve baronları hariç (ki onlar da gazeteci sayılmaz / sayılmamalı) tüm basın çalışanları,başta iş güvencesi olmak üzere,onlarca sorunla boğuşarak,mesleklerini sürdürmeye çalışmaktadırlar…
Evet,10 Ocak “çalışan gazeteciler günü”…
Ne de çok “günümüz” var !
Hatta delilerimizin bile…
Galiba, bu “”gün bolluğu”ndan olsa gerek; topyekün “günlerimizin” “kara günlere” çevrilmek istenmesi…