havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Akil adam Ülgür Gökhan

1642
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan geçen hafta gazetemize yapmış olduğu açıklamalara göre CHP içersinde akil adamlık rolüne soyunmuş gözüküyor.
Böyle bir ihtiyaç CHP için gerçekten hayatiyet kazanmıştı.
Bu girişim parti örgütünden, milletvekillerinden ne kadar cevap bulur, bunu hep birlikte göreceğiz.
Gökhan’ın bu girişimini de iyi okumak gerekir, şimdiden bazılarının yaptığı gibi, bu konuda manipülasyonlar içersine girmek geri dönüşü imkansız bazı hasarlar yaratabilir.
Böylesi bir rolün üstlenilmesi bir zorunluluk haline gelmişken, bundan sonrası içinde gerekenlerin yapılması aynı şekilde önemlidir.
Çanakkale CHP hakkında düşüncelerimi, gözlemlerimi belirli periyotlarla gündeme getirdim.
Temel olarak dikkat çekmiş olduğum konu; örgüt yönetimlerinin siyasal mücadele alanında sessiz olması noktasıydı.
Siyasal partiler ne zaman sesiz kalıp, siyaset üretmek konusunda kısırlaşırlarsa orada kaynayan dedikodu kazanı sürekli zarar üretir.
Hele birde bu olumsuzluklar siyaset malzemesi haline getirilirse önemli tahribatlar oluşur.
Başkan Gökhan bu sürecin bir algı boyutundan ibaret olduğunu dile getirmektedir, bunun telafisi kolaydır; yeter ki CHP içersindeki diğer kanaat önderleri, akil insan rolünü üstlenecek diğer kişiler ve her şeyden önce yönetim kadroları  bu konuda harekete geçsin.
CHP’si, yerelde mücadele eden, siyasi çözümler üreten üyelerini mücadeleye kanalize eden dinamik örgüt kimliğine büründüğü sürece var olan yada algı düzeyinde olan bir çok olumsuzluğu  çok çabuk aşabilir.
Mücadelenin olduğu yerde bu tip dertler olmaz.
Gökhan’ın girişimi değerlidir,aynı zamanda  yıllardır Çanakkale halkının birikim ve tercihlerine sahip çıkma adına anlamlıdır.
Çanakkale halkının güvenine layık olma gerekçelendirilmesi, kişisel davranmama anlamında önemli bir mesajdır.
Toplumsal sorumluluklar; CHP yöneticilerine, partinin ileri gelen unsurlarına daha farklı görevler yüklemektedir.
Bunun bilincinde olmak; derlenip toplanmak için atılacak adımların yarısını atmak demektir.
Bozcaada’da neler oluyor.
Bozcaada ilimizin turizm potansiyelinin göz bebeğidir.
Bozcaada’nın değerlerinin gerektiği gibi korunması son derece önemlidir.
Bozcaada vizyonunu bağcılık şarap ve turizm adası noktasında belirlemiştir.
Şu günlerde yoğun bir şekilde inşaat alanındaki tartışmalarla gündeme gelmektedir.
1996 yılında Akvaryum Koyu’nda imara açılan bölgelerde 2010 yılında verilen izin ile başlayan inşaatlar ve henüz yürürlüğe girmemiş 1/25000 lik  imar planındaki  düzenlemelerle adanın bir beton yığına dönüşmesi kaygısı Bozcaadalılar tarafından dile getirilmektedir.
Bunun üzerine Belediye Başkanı  Mustafa Mutay’ın açıklamaları ile böylesi bir riskin olmadığı ifade edilmesine rağmen; başlayan inşatlara izin verilmesinin mantığı ile  yaşanabilecek bir riskin varlığı da ayrıca bir gerçekliktir.
Doğal sit olarak belirlenmiş bir bölgede başlayan inşaatlar çok da masum gelişmeler değildir.
Bu konuda belirleyici olacak olan Bozcada halkı olacak ve betonlaşma riskine karşı durdukça bu girişim engellenecektir.
Halka rağmen bir şey yapılamaz, yapılmış olsa bile ergeç yapanlar hesabını vermek zorunda kalacaklardır.
Her yerde olduğu gibi Bozcaada’da  yaşam alanlarına, doğasına sahip çıkanlar bir şekilde karalanmaktadır.
Gezi direnişi sonrası daha bir anlam kazanan halkın muhalefeti bugün Bozcaada Forumu olarak hayat  bulmuşken, Bozcaada forumunun betonlaşma riskine karşı sürdürdüğü duyarlık için kişisel rant suçlamasında bulunan  Başkan Mutay bu iddialarına açıklık getirmelidir.
Kimdir bu rant peşinde olanlar, adasına sahip çıkmak isteyen, koruma düşüncesi ile hareket eden bu insanlara çamur atmak bu konuda yaşanılabilecek riskleri görmezden gelmek anlamına gelir ki ,yakından bildiğimiz ince bir taktiktir.
Bozcaada Belediye Başkanı Mustafa Mutay suçladığı bu insanların kim olduğunu açıkça kamuoyu ile paylaşmalıdır.
Gerçeklerin açığa çıkması her zaman faydalıdır.
Bozcaada bugün esas olarak alt yapı sorunlarını çözmek konusunda adım atmalı, aynı zamanda şarapçılık ve bağcılıkla  kimliklenmiş bir turizm adası olma noktasında seferber olmalıdır.
Klasik turizm yatırımları ve son zamanlarda gündeme getirilen Kruvaziyer liman yatırımı Bozcaada’ya faydadan çok zarar getirecektir.
Yatırım politikaları stratejik  kimlik üzerinden planlanmazsa yıkıcı sonuçlar yaratırlar.
İşte bunun için demokratik katılım süreçleriyle oluşturulmuş  halkın tercihlerinin göz önünde bulundurulduğu stratejik politikaların belirlenmesi ve  gelişim planının buna göre yapılması sürdürülebilir kalkınma için olmazsa olmaz bir şarttır.
Bazen de insanlar yapımdan ziyade yıkımı savunurlar, yıkımda gelişmenin bir basamağı olabilir.
Tıpkı Anafartalar Otelinin yıkılması, kazanılacak meydanın durumu gibi.
Anafartalar Otelinin yıkımına az bir süre kala, benim de yıkımdan yana bir başka tercihim olacak.
Anafartaların yıkımından sonra, Vakıflar İşhanı’nın yıkımı da ne güzel olur.
Darısı Vakıflar İşhanı’nın  başına diyelim.
Bugüne kadar yıkıcı, bölücü yaftalamalarıyla ilerici devrimci çevreleri  karalayanlara da böylece bir mesaj vermiş olayım…