havadurum

Sosyal mesafeli 1 Mayıs!

1774

 •••Dünyada ve ülkede İşçilerin Birlik, Beraberlik Ve Dayanışma Günü 1 Mayıs çeşitli etkinlikler kutlanırken, İstanbul Taksim’de 1977 1 Mayıs’ında katledilenlerin anısına çelenk bırakmak isteyen sendika temsilcilerine polis izin vermedi. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da bulunduğu sendika temsilcileri gözaltına alındı. İşçi ve emekçilerin, ‘Birlik, Beraberlik ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ Çanakkale’de ise Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen eylemle kutlandı. CHP önceki İl Başkanı İsmet Güneşhan ile CHP İl Başkanı Metin Ümit Ural ve Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay ile sendika, parti, dernek ve STK’ların temsilci bazında katılım gösterdiği eylem, sosyal mesafe kurallarına uyularak gerçekleştirildi. DİSK adına açıklama yapan Genel İş Şube Başkanı Metin Ceylan,   21’inci Yüzyılda işçiler ve emekçiler için yaşanama bir hal aldığını belirterek, taleplerini sıraladı. DİSK-KESK, TMMOB ve TTB’nin ortak açıklamasını okuyan sağlık emekçisi SES Şube Eş Başkanı Canan Coşan ise; “İnsanca yaşamak için üreteceğimiz, yeni bir toplumsal düzeni emek ve bilimle kuracağız!” dedi. Genel İş Şube Başkanı Ceylan açıklamasında; “İşçi sınıfı mücadelesinde yitirdiğimiz bütün sınıf kardeşlerimizi, direnişlerde ve mücadelede yitirdiğimiz tüm yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz.  İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, 19. yüzyılda uzun çalışma saatlerinin kısaltılması için verilen mücadelenin sonucunda ortaya çıktı. O günlerde 1 Mayıs “8 saat çalışmak, 8 saat dinlenmek ve 8 saat canımızın istediğini yapmak” olarak ifade ediliyordu. İşte o günden bugüne 1 Mayıs Dünya işçilerinin birlik, mücadele ve dayanışmasının adı oldu. Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve hızla bütün dünyaya yayılan Covid-19 nedeniyle yüz binlerce insana virüs bulaştı, on binlerce insan yaşamını yitirdi. Covid-19 ile mücadeleyi canları pahasına yürüten sağlık çalışanları ve kamu hizmetlerini sürdürenler başta olmak üzere yaşamını kaybedenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz” dedi. 

 
“Kapitalizmden çıkış yolu arıyoruz”
Dünyanın kapitalizme uygun olmadığını ve emekçilerin çıkış yolu aradığını belirten Ceylan; “Covid-19 küresel salgını ile birlikte daha açık görüldü ki; kapitalizmin kar odaklı politikaları, artan eşitsizlikler, özelleştirilen kamu hizmetleri, ticarileştirilen sağlık ve eğitim tüm dünyada halkın sağlık durumunu ve kamu hizmetlerini olumsuz bir şekilde etkiledi ve bu politikalar insan ve çevre sağlığı açısından ciddi bir risk oluşturdu.  Devletin yüklenmesi gereken kamusal sorumlulukların pazar mekanizmalarına bırakılması ve alınıp satılan bir mal haline gelmesi sonucunda ülkelerin sosyal güvenlik ve sağlık sistemleri çöktü. Kapitalizmin kaleleri sallandı on milyonlarca işçi işsiz kaldı. Eşitsizlik üzerine kurulu kapitalist sistem içinde yaşanan krizler de sınıfsal eşitsizliği derinleştiriyor. Yaşanan her krizde olduğu gibi bu salgında da gücü ve parayı elinde bulunduranlar değil emek gücünü satmak zorunda olanlar, işçiler, köylüler, güvencesizler. Türkiye’de Covid-19’un ilk teşhis edilmesiyle birlikte bir dizi önlemler alındı, ancak çalışma hayatına yönelik yeterli önlemler alınmadı. Covid-19 ile mücadelenin en etkin yolunun evde kalmak ve teması kesmek olduğu ortadayken, aklın ve bilimin gösterdiği bu yol tam anlamıyla uygulanmıyor. Alınan karantina ve izolasyon önlemlerinden çalışanlar muaf tutuluyor. Milyonlarca işçi işe gitmek zorunda bırakılıyor. Bu nedenle Covid-19 ile mücadelede açık bir sınıfsal ayrımcılık yaşanıyor” dedi.
 
“Kapitalist zihniyeti reddediyoruz”
“Bu zincirlerinden boşalmış kapitalist zihniyeti reddediyoruz” ifadelerini kullanan Ceylan; “19. Yüzyılın işçi cehennemleri 21. yüzyılda devam ediyor.  Salgın koşullarında zorunlu olmayan işlerde işçiler ölümüne çalıştırılıyor ya da işlerine son verilip açlığa ve ölüme mahkûm ediliyor. Zorunlu işlerde işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri yeterince alınmıyor. Belediye işçileri ve aileleri salgına karşı yeterince korunmuyor. Tüm uyarılara ve feryatlara karşın özellikle inşaat, tersane, maden gibi sektörlerde işlere ara verilmiyor ve binlerce işçinin hayatı risk altına sokuluyor. Sonuç: İşçiler arasında Covid-19 pozitif oranı ülke ortalamasının üç katı. Kapanan işyerleri ya da işçi sayısının azaltılarak işlerin devam ettirilmesi nedeniyle işsizlik büyüyor ve hükümetin almadığı önlemler işçiler için bir felaket haline dönüşüyor. Ücretsiz izin dayatması getirilerek işçi günlük 39 TL’ye mahkûm ediliyor. Üstelik 3 aylık ücretsiz izin süreci sonunda işveren işçiyi işten çıkarabilecek. Bugünlerde emekçilerin önemi daha iyi anlaşılıyor. Çünkü emekçiler olmadığında yaşamın durduğunu yaşayarak görüyoruz. Kamu hizmetleri de yaşamın devam etmesi için vaz geçilmezdir. Ancak salgın hastalık, çalışmak zorunda kalan diğer işçilerle birlikte kamu hizmeti yerine getiren üyelerimizin sağlığını ve can güvenliğini de tehdit ediyor. Bu nedenle kamu hizmetlerinde çalışanların sağlığına özellikle önem verilmesi gerekmektedir.  Çünkü kamu hizmeti verenlerin sağlığı bozulursa salgınla baş edilemez. Kamu hizmetlerinin bu önemi ortadayken hala belediye işçileri arasında ayrım yapılmaktadır. Eşitsiz ve adaletsiz bir şekilde kamuya geçişleri sağlanan işçilerin özgür toplu sözleşme hakları hala askıdadır. Belediye şirket işçilerine hak ettikleri kadro hala verilmemektedir. Bu ayrımcılığı son olarak salgın koşullarında uzaktan ve dönüşümlü çalışmayı getiren yeni çalışma düzenine ilişkin 22 Mart’ta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’nde de gördük. Diyoruz ki; belediye şirket işçileri kadrolu işçilerle aynı hizmetleri yaparlar, ücretlerinin kaynağı belediye bütçesidir ve kesinlikle ayrım yapılamaz” dedi.
 
“Eşit ve adil bir bölüşüm, sosyal adalet istiyoruz”
Emekçilerin taleplerini sıralayan Ceylan; “Kriz dönemlerinde kamu sektörü işsizliğin artmasını önlemek için istihdamın korunması ve hatta yeni istihdam yaratmaya yönelik politikalar izler. Kamusal hizmetler özellikleri gereği kriz dönemlerinde de durmaz, hatta artar ve çeşitlenir.  Özel sektör işyerleri kısa çalışmaya başvuruyor, anlaşılır! Peki kamu kaynağı kullanan, ürettiği hizmetler için kar-zarar hesabı yapmaması gereken ve kamu maliyesi kuralları içinde olan belediye şirketleri neden kısa çalışmaya başvuruyor?  Belediye çalışanlarının ücretleri belediye bütçesinden karşılanmaktadır. Belediye bütçesinin gelir kısmı büyük ölçüde İller Bankası aracılığıyla ödenen vergi paylarından oluşmaktadır. Salgın döneminde bu paydan kesinti yapılmayacağı da ilan edilmiştir. Bu yüzden kısa çalışma uygulamasının var oluş amacı olan ciddi mali dar boğaz nedeniyle işçi çıkarmanın önlenmesi gerekçesi belediyelerde söz konusu edilemez. 22 Mart’ta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle kamuda çalışma düzeni belirlenmiştir. Kısa çalışma ödeneğine başvuru yapmak yerine bu genelgeye uyulmalıdır.  İşten çıkarmalar yasaklansın, ücretli izin verilsin istiyoruz. Temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde salgın süresince çalışma acilen durdurulsun istiyoruz. Sömürüsüz, baskısız, insan onuruna yaraşır bir iş, gelir ve sosyal güvenlik istiyoruz. Demokrasi istiyoruz. Eşit ve adil bir bölüşüm, sosyal adalet istiyoruz. İş güvencesi, özgür toplu sözleşme hakkı ve örgütlenme özgürlüğü istiyoruz. Belediye şirket işçilerine kadro istiyoruz. Kamusal, nitelikli, parasız ve erişilebilir sağlık ve eğitim istiyoruz. Hukukun üstünlüğünü istiyoruz. Savaşsız, şiddetsiz bir yaşam istiyoruz. Eşit işe, eşit ücret istiyoruz. Doğanın talanı ve sömürüsüne son verilsin istiyoruz. Hukuksuz olarak işinden edilenler işlerine geri dönsün istiyoruz” dedi. 
DİSK, KESK TMMOB ve TTB adına açıklamada bulunan SES  Çanakkale Şube Eş Başkanı Coşan ise; “Her türlü ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe ve ötekileştirmeye karşı eşit yurttaşlığın, yurtta, bölgede ve dünyada barışın benimsendiği yeni bir toplumsal düzen kuracağız. 2020 1 Mayıs`ında tarihin bu kırılma anında ilan ediyoruz: Birliğimizi, mücadelemizi ve dayanışmamızı böylesi bir toplumsal düzeni kurmak için güçlendireceğiz. Yeni bir toplumsal düzeni emek ile bilim ile kuracağız!” dedi. (Eren Aşnaz-Seçkin Sağlam)
 
Paylaş