havadurum

ÇED toplantısı yankıları sürüyor

Merkeze bağlı Kirazlı Köyü ile Çan’ın Kızılelma Köyü’nde ÇED toplantısı öncesinde halk ile jandarma arasında yaşanan olaylar ve ÇED toplantılarının gerçekleşmesine ilişkin çeşitli sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleri görüşlerini kamuoyu ile paylaştılar...

755
Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant, Kızılelma ve Kirazlı halkının tepki gösterdiği altın şirketleri ve işbirlikçilerine karşı zafer kazanıldığını söyledi. Hem çevrecilerin hem de köy halkının tepkilerine neden olan ÇED toplantılarına gözlemci olarak katılan Çanakkale Barosu ise, bilgilendirme toplantılarının yapılma koşullarının Anayasal hakların ihlaline sebebiyet veren bir tarzda gerçekleştirildiğini açıkladı. Yöre halkına gösterdiği hassasiyet nedeniyle teşekkür eden Çanakkale Tabip Odası Başkanı Nihat Gülhan da, kamu adına mesleki sorumlulukları gereği sonuna kadar yöre halkının ve Çanakkale halkının yanında yer alacaklarını ifade etti.
 
 
“Hukuki platformda takipçisiyiz”
Kirazlı Köyü ve Kızılelma Köyü’nde yaşananların ardından açıklama yapan Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant; yöre halkının her zaman yanında olduklarını ve konunun takipçisi olacaklarını belirterek; “Kazdağı ve yöre halkı, birçok köyden gelen yurttaşlar ve Çanakkale`den gelen ‘yaşam hakkı ve yaşam alanları savunucuları’ ile birlikte, kolluk kuvvetlerinin tüm engellemelerine rağmen, Çan`ın Kızılelma ve Çanakkale`nin Kirazlı köyünde tepkilerini ortaya koymuşlardır. Çanakkale`de Biga Yarımadası`nda `altıncı şirketlere ve işbirlikçilerine karşı yine zafer kazanmışlardır. Çan`ın Kızılelma ve Çanakkale`nin Kirazlı köylerinde, aynı gün içerisinde üç ayrı ÇED toplantısı, yangından mal kaçırırcasına gerçekleştirilmek istenmiştir. İlgili köylerde planlanan `Altın Madenciliği` faaliyetleri etki alanı itibarı ile en az çevredeki diğer köyleri ilgilendirdiği gibi, su havzası özelliği (Atikhisar Barajı) sebebi ile Çanakkale ilimizi de doğrudan ilgilendirmektedir. Çan`ın Kızılelma köyündeki madencilik faaliyetleri, su kaynakları açısından başta Söğütalan köyü olmak üzere Çan`ın diğer köylerini ilgilendirdiği gibi komşu Bayramiç Karaköy ve tüm Derekolu köylerini de ilgilendiriyor. Çanakkale Kirazlı Köyündeki madencilik faaliyetleri, Karaibrahimler, Cazgırlar, Söğütgediği, Ortaca, Alanköy ile birlikte Çanakkale`nin içme kullanma ve tüm zirai faaliyetlerinde kullandığı Atikhisar Barajı doğrudan ilgilendiriyor.
 
Tüm bunlar ortada iken dün gerçekleştirilmek istenen toplantılarda, komşu köylerin ve yöre halkının yan yana gelmesi engellenmiş, yöremizde altın madenciliği istemiyoruz haykırışlarına rağmen, komşu köylerden insanların ve Çanakkale`den gelen yaşam savunucularının önüne jandarma barikatı kurularak içeriye girmeleri engellenmiştir. Tüm bu gelişmeler bugün yerel basınımızda ve ulusal ajanslarda çok açık bir şekilde yer almıştır. Kirazlı köyünde birçok vatandaş toplantının yapılacağı salona girememiş, yetkililer toplantı yapıldı ve halk bilgilendirildi diye tutanak tutmuşlardır. Çanakkale Barosu temsilcisi, köy muhtarı ve ben Hicri Nalbant Çanakkale Ziraat Mühendisleri Odası adına, altın şirketi elemanları, kamu görevlileri ve şirketin kiralık tuttuğu elemanlarla birlikte konunun asıl muhataplarını toplantı salonuna almadan toplantı yapmışlardır diye tutanak tutturduk. Kimsenin şüphesi olmasın tüm yaşam savunucularının ve yöre halkının içi rahat olsun, konunun hukuki platformda takipçisiyiz” dedi.
 
“Biz hukuk devletiyiz”
Nalbant sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu yasa dışı ve hukuk dışı uygulama hakkında yetkililer ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı dünkü açıklamamızda paylaşmıştık. Çanakkale Barosu Çevre Komisyonu avukatlarımız bu konudaki hazırlıklarını tamamlamak üzeredirler. Buradan şunu sormak istiyoruz, dün her iki köyde yaratılan gerilim kimlerin işine yarayacak? Kolluk kuvvetlerimiz, hem de her zamankinden farklı bir şekilde robocop giysileri ile kimi korumuşlardır? Halka rağmen, halkın haklı haykırışlarına rağmen, halk hiçe sayılarak yapılmak istenenler nedir? Kazdağı ve yöresinde Çanakkale`de çok yararlı faaliyetler planlıyorsunuz da `Halk bunu anlamıyor` mu? Yoksa, havasını, suyunu, toprağını, çocuklarının geleceğini savunan insanlara karşı ortaya koyduğunuz engellemeler ve barikatlar neyin ifadesi? Tüm bunları kim savunacak kim açıklayacak?
 
Bizler, sonsuza kadar bu topraklarda yaşayacağız. Onlar sekiz, on yıl sonra buradan gittiklerinde arkalarında kirletilmiş topraklar, hava ve su bırakacaklar, zehir yığınları ile yüzlerce yıl bizler yaşamak durumunda kalacağız. Yörede ve dağlarımızda arsızca; hayasızca dolaşan, Kanadalılar Amerika`lılar, şirketleri ve yerli işbirlikçileri Çanakkale`mize ve ülkemize ne hayırlar getirecekler açıklasınlar. Sayın Çanakkale Valisi`nin yazılı ya da sözlü talimatı gereği yöre halkının ve konudan doğrudan etkilenecek insanların önüne set koyan, engelleyen zihniyet toplum ve kamuoyu önünde yargılanmış, kararı çoktan verilmiştir. Biz talimat genelge devleti değiliz biz hukuk devletiyiz. Her şeye rağmen hakkımızı hukuka uygun kullanacağız”
 
ÇED toplantılarına bir tepkide Baro’dan: “Anayasal haklar ihlal edilmiştir”
Çanakkale Barosu, Kazdağlarında yapılması planlanan altın işletmeciliği ile ilgili ÇED toplantılarında, toplantıların hukuksal prosedüre ve usule uygun yapılıp yapılmadığı hususunda gözlemci olarak yer almak üzere karar aldı. Karar doğrultusunda Kızılelma ve Kirazlı, ÇED Bilgilendirme Toplantısına Baro çevre komisyonu üyelerinden Av. Didem Okuk katıldı.
 
Gelişmeleri değerlendiren Çanakkale Barosu yaptığı açıklamada “Herkese açık olması gereken bir toplantıya ilgililerin ve katılımcıların girişinin engellenmiş olması hem anayasal hakların ihlali, hem de yapılan engellemelerin hukuka aykırı olması anlamına gelir” dedi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Gerek Didem Okuk’un vermiş olduğu bilgi doğrultusunda gerekse yerel medyadan edinmiş olduğumuz izlenimler neticesinde toplantının yapılma koşullarının Anayasal hakların ihlaline sebebiyet veren bir tarzda gerçekleştirildiği kanaatindeyiz. Arkadaşımızın raporunda yer alan bilgilere göre; ilk toplantı yeri olan Kızılelma Köyü’ne gidildiğinde aşırı bir kolluk gücüyle karşı karşıya gelinmiştir. Ancak şunu söylemekte fayda görüyoruz ki gidilen yerlerde Baroya karşı ne kolluk güçlerinden ne halktan ne de madenci gruptan bir tepki ya da engelleme olmamıştır. Bu nedenle 3 gruba da Baromuz adına teşekkür ederiz. Bize gösterilen engellemesiz yasal hak kullanımının, aynı şekilde bu hakka haiz olan halka da gösterilmesini temenni ederiz.
 
Kızılelma Köyü’ne gidildiğinde araçlar ve halktan sadece Jandarmanın izin verdikleri içeri girebilmiş, diğerlerinin içeriye girebilmesi ancak Çevre İl Müdürü’nün “dışarıda bir kişinin kalması halinde dahi bu toplantının yasaya uygun olmayacağı” beyanı üzerine mümkün olmuştur. Dışarıdakilerin de içeriye alınması ile engelleme ile başlayan toplantı yasal hale getirilmiş olsa bile hiçbir zararı olmayacak halka karşı büyük bir kolluk gücü karşısında ve korku içerisinde, orantısız bir güç gösterisi karşısında gerçekleştirilmiştir. Oradan hareket ile Kirazlı Köyü’ne gidilmiş, burada da orantısız kolluk gücü ile karşılaşılmıştır. Burada dışarıda bekleyen halk hiçbir şekilde içeriye alınmamış sadece madencilerin getirmiş olduğu şahıslar içeriye girebilmiştir. Kirazlı Köyü, 15-20 hanelik bir köy olmakla birlikte bu köyün çevresindeki halkın yanı sıra her ne noktadan gelirse gelsin herkesin bu toplantılara katılma, dinleme ve beyanda bulunma özgürlüğü mevcuttur. Bu durum, öncelikle anayasal olarak düşüncelerini özgürce beyan etme özgürlüğü ile birlikte anayasal seyahat özgürlüğünü içine alan maddelerde açıkça yer almaktadır. Bir anlamda oraya gelen kişilerin seyahat özgürlüğü engellenmiştir.
 
Çevre İl Müdürümüzün beyan ettiği gibi de orada toplanan ahaliden bir kişinin dahi engellemesi neticesinde toplantı mahalline alınmaması ÇED Raporu’nun usulüne uygun gerçekleşmemesine sebebiyet verir. Çanakkale Barosu sadece gözlemcidir. Yapılan bu ÇED toplantılarına tarafsız olarak ve sadece gözlemde bulunmak amacıyla katılmıştır. Her ne kadar tarafımıza karşı kötü ve aksi bir tutum sergilenmemiş dahi olsa herkese açık olması gereken bir toplantıya ilgililerin ve katılımcıların girişinin engellenmiş olması hem anayasal hakların ihlali, hem de yapılan engellemelerin hukuka aykırı olması anlamına gelir. Bizim Çanakkale Barosu olarak amacımız yapılan toplantıların hukuksal prosedüre ve anayasaya uygun olarak yapılıp yapılmadığı hususlarında sadece gözlemde bulunmak ve gerçekleri zikretmekten ibarettir.”
 
 
“Sağlıklı bir çevrede yaşamak haktır”
Kızılelma ve Kirazlı köylerinde yaşanan gelişmelerin ardından Çanakkale Tabip Odası Başkanı Nihat Gülhan, yöre halkına gösterdiği hassasiyet sebebiyle teşekkür etti. Çanakkale Tabip Odası olarak yöre halkının ve Çanakkale halkının yanında yer alacaklarını açıklayan Gülhan; “Son aylarda ve özellikle dün, yöremizdeki yaşam hakkı ve yaşam alanları savunucusu yurttaşlarımızı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Haklar Sözleşmesi ve Anayasamızdan aldıkları güçle sergiledikleri haklı mücadelelerinden dolayı kutluyor ve teşekkür ediyoruz. Anayasamıza göre sağlık haktır! Sağlıklı bir çevrede yaşamak haktır!
 
1948`de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi`nin 25. maddesi;  “Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir diyerek en temel hak olan "yaşam hakkı" çerçevesinde Sağlık Hakkı`na yer vermiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin bir devamı ve onu açımlayan bir belge niteliğinde olan ve devletlerin kabul ve imzasıyla o ülkeye ait bir "ulusal iç hukuk kuralı" haline gelmiş bulunan "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi"nin 12. maddesi de sağlık hakkını "Sağlık Standardı Hakkı" başlığı altında şöyle düzenlemiştir; “Bu sözleşmeye taraf devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır.  Bu sözleşmeye taraf devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir; a) Var olan doğum oranının ve bebek ölümlerinin düşürülmesi ile çocukların sağlıklı gelişmelerinin sağlanması;  b) Çevre sağlığını ve sanayi temizliğini her yönüyle ileriye götürme; Salgın hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü” 
 
BM sözleşmesi ve anayasamızın sağlık hakkı ve sağlıklı çevrede yaşama hakkı maddelerine atıfta bulunarak Çanakkale Tabip Odası olarak iki gün önce kamuoyunu ve yetkilileri uyarmıştık. Şöyle ki; “uluslararası altın ve metalik madencilik şirketleri, Çanakkale ve Balıkesir bölgesinde bulunan, Kaz Dağı ve çevresindeki altın cevherini çıkarabilmek amacıyla çalışmalar yapmaktadır. Anayasamız, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğunu belirtirken, çevreyi geliştirme, çevre sağlığını koruma ve çevre kirlenmesinin önlenmesini hem devlete hem de vatandaşa yerine getirilmesi zorunlu olan bir görev olarak vermektedir. Bu nedenle doğa ve insan yaşamı üzerinde olumsuz yönde risk oluşturabilecek bir faaliyete ekonomik değeri düşünülerek izin verilmesi, Anayasamızın çevrenin korunması ile ilgili hükümlerine aykırıdır. Ayrıca Anayasa’nın vatandaşa ve devlete verdiği görevler hepimiz için bağlayıcı niteliktedir. Ağı Dağı ve Kirazlı Köyü bölgesi, hem Çanakkale merkezin hem de çevrede bulunan birçok yerleşim alanının su kaynaklarını beslemektedir. Yani çok önemli su havzalarıdır. Şehrimizin kullandığı Atikhisar Barajının su rezervleri bu bölgelerdeki yer altı ve yer üstü sularından beslenmektedir. Madencilik faaliyetleri ile ortaya çıkacak olan, ağır metaller(arsenik, kurşun, cıva, çinko, kadmiyum gibi) özellikle su ve toprak kirliliği yaratacak, Çanakkale ilinin en az 100.000 nüfusun içme, kullanma ve zirai faaliyetlerinde kullandığı Atikhisar Göletini kirletecek, sonuç olarak kronik hastalıklara ve özellikle de kanser hastalıklarına zemin hazırlayacaktır.
 
Çanakkale Tabip Odası olarak, yukarıdaki gerekçelerle bu bölgede yapılacak altın madenciliği işletmeciliğinin yaratacağı çevre ve insan sağlığı sorunlarının, beklenen ekonomik getirisiyle karşılaştırıldığında tahmin edilemeyecek kadar fazla olduğunu düşünmekteyiz. En önemlisi de yaratılacak bu çevre sorunlarının geri dönüşümsüz olmasıdır” demiştik.  Son aylarda ve özellikle dün, yöremizdeki yaşam hakkı ve yaşam alanları savunucusu yurttaşlarımızı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Haklar Sözleşmesi ve Anayasamızdan aldıkları güçle sergiledikleri haklı mücadelelerinden dolayı kutluyor ve teşekkür ediyoruz.   Bu haklı mücadelede, Çanakkale Tabip Odası olarak kamu adına mesleki sorumluluğumuz gereği yapacaklarımız ile beraber, ayrıca yurttaş sorumluluğumuzla sonuna kadar yöre halkının ve Çanakkale halkının yanında yer alacağız” dedi.
Paylaş