Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

İSKELE MEYDAN MUHAREBESİ

2291
Geçtiğimiz hafta itibariyle uzlaşmaya varıldığı, anlaşma sağlandığı gibi görünen iskele meydan muharebesi yeniden alevlendi. Oysa sulh sağlanmış görünüyordu.
 
Belediye inşaattan vazgeçmiş, Özel İdare Anafartalar Oteli’nin yıkılmasına karar vermiş, iş meydanın düzenlenme tartışma ve çalışmalarına kilitlenmiş gibi duruyordu.
 
Sayın Çanakkale Valisi, uzlaşmadan memnuniyetini belirtiyor ve sonucu “takdir-i ilahi” diye özetliyordu.
 
Ancak 4 Mayıs tarihli Olay Gazetesi’ne bakınca; iskele meydan muharebesinin yeniden alevlendiğine yönelik haberlerle karşılaştık.  Koruma Kurulu Başkanı ile Çanakkale Belediyesi arasında bir tartışmanın ve uyuşmazlığın olduğunu öğrendik.
 
AKP Grup Başkan Vekili Cumhur Kabasakal’ın “Bir iki ay daha gecikirse ne fark eder anlayamıyorum” açıklaması işin tuzu biberi oluyordu. Başkan Gökhan ise 28 Mayıs’a kadar süre tanıdığını kamuoyu ile paylaşıyordu.
 
Belki erken ama (sürecin geldiği noktaya ve tartışmalara bakarak söylüyorum) varsayalım ki işler tekrar uzlaşma ile sonuçlandı. O nedenle biz şimdiden, nasıl bir meydan? sorusunu sormuş olalım. İskelede biraz yeşillik, üzerlerinde banka adlarının yazıldığı üç beş bankın koyulduğu bir alan mı?
Bunca kavga sonucunda herhalde böyle bir görüntü ile karşılaşmayacağız diye umutlanmak istiyorum.
 
Meydanlar, söylendiği gibi bir şehrin vitrinidir. Ancak bu tanımlama son derece genel bir soyutlamayı ifade ediyor.  Meydanların kurulduğu alan, bulunduğu noktanın, kentin diğer tüm kentsel dokusunu,  yer özelliklerinin bütünlüğü içerisinde değerlendirilmelidir. Bu da yetmez; kentin tarihini, kültür ve sanat anlayışını, mitolojik değerlerini ve hatta estetik duygu ve bilincini, ekolojisini, kahramanlıklarını, sosyal dokusunu gösteren, sunan, barındıran bir genel ve bütüncül perspektifle hazırlanmalıdır.
Ayrıca; yalnızca resmi kurumların değil, yukarıdan aşağıya değil, kent halkının, örgütlü çevrelerin tümünün katıldığı, tartıştığı, önerilen projeleri incelediği, olabildiğince kapsamlı bir katılım üzerinden şekillenen görüşlerin toplamı üzerinden bir meydan düzenlemesi yapılmalıdır.
 
Aksi tutum, katılımı ve kent iradesini yok sayan tutum, bizi yeşillendirilmiş, yeşile boyanmış, soğuk bir “resmi meydan” görüntüsüne mahkum edebilir.
 
Hele günümüzde sanatın tartışıldığı, sanata ve kültüre dair yeni kavramların, toplum hayatına yukarıdan aşağıya monte edilmek istendiği bu dönemde, kentliler olarak meydanın düzenlenmesi konusunda daha fazla duyarlı olmamız gerekmektedir.
 
“Tükürürüm ben böyle sanatın içine” diyen anlayışların, sanat eserlerini “ucube” diye niteleyenlerin devr-i iktidarında duyarlı olmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu unutmamak gerekiyor.
Buradan şunu söylemeliyiz, iskelenin Çanakkale’ye yakışan bir meydana kavuşmasına karşı değiliz.
Eğer Sermet Atadinç’in geçen hafta sorduğu ve çoğu kimse gibi benimde bilgim olmayan “Bu değişim için yapılan müdahalelerin altında hamburger savaşları var mıdır?” sorusu, gelişmelerin arka plan ilişkilerini, çıkar çatışmalarını anlamamız açısından ve aynı zamanda doğuracağı sonuçları, iskele meydanın nasıl şekilleneceğini kavramamız açısından hayati bir önem taşımaktadır.
 
Ancak, gelişmeleri değerlendiren ve varılan sonuçları olumlu bulan, Sayın Çanakkale Valisi ve meydan konusuna doğrudan müdahil olan Milletvekili Mehmet Daniş Bey’den bir de Kazdağları’ nı görmelerini, bu konu ile ilgili mağdur olması muhtemel yöre halkı ile görüşüp, tartışmalarını ve işe bir el atmalarını dilersek, fazla bir şey mi istemiş oluruz!?
 
Vali Bey’in ifadesi ile iskele konusunda gerçekleşen “takdir-i ilahi” neden Kazdağları’nın imha edilmesini engellemek için gerçekleşmesin!?
 
Milletin çıkarlarını savunanların, “biz milletimizin dediğini yaparız” diyenlerin, yöre halkının sesine, diğer canlıların çığlıklarına, kesilen ağaçların canhıraş feryatlarına kulak vererek bir “takdir-i ilahi”nin daha gerçekleşmesine tanık olmayı beklemek, gerçekçi olmayan, insani olmayan bir hayale kapılmak mı olur acaba!?
 
Samimiyetin, tutarlılığın, Çanakkale’nin bugününe ve geleceğine bütüncül bakmanın bugün açısından en temel kriterlerinin başında Kazdağları konusunda takınılacak tutum olduğu düşüncesindeyiz.
Yoksa yanılıyor muyuz!?...