Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Gelen gazlıyor, giden gazlıyor.

1065
En sonunda bu da oldu; halkın temsil edildiği belediye meclisinde belediye zabıtaları taleplerini dile getiren yaşam savunucularına gaz ile saldırdı.
Güvenlik güçleri, özel güvenlik derken şimdi de zabıta memurları.
Ülkede şiddet kültürü dalga dalga yayılıyor.
Artan şiddet uygulamaları sanmayın ki bu sistemi ayakta tutmaya yetecek…
CHP’li belediyenin ağaç katliamından sonra, vatandaşın gösterdiği tepkiye karşı belediye meclis salonunda zabıtalar tarafından yapılan gazlı saldırı bardağı taşıran damla olmuştur.
CHP genel merkezinin bu konudaki tavrı şimdi çok önemlidir.
Bu olay karşısında tavrını belirlemeli ve savunduğu değerler konusundaki samimiyetini ortaya koymalıdır.
Bu gelişme siyasal sonuçları ağır olabilecek bir gelişmedir.
Kurumlar zaten en etkili zararları kendi bünyelerindeki uygulamaların sonuçlarına bağlı olarak almaktadırlar.
Kentte olan bazı gelişmelere bakıyorum; kendi partisinin belediye başkanını asılsız, hiçbir dayanağı olmayan gerekçelerle karalama bombardımanına tutanlar, yine katılımcı demokrasi adına ve katılımcı demokrasinin uygulama mekanizmaları konusunda söylevleriyle öncülük yapanlar şimdi bu kurumları tukaka ilan ediyorlar.
Çanakkale’deki zemin gerçekten çok oynak.
Kimin dost kimin düşman olduğu ayrımının son derece zor olduğu bu kaygan zeminde ülkedeki emek mücadelesi motivasyonun yarattığı dinamizm de olmasa işimiz gerçekten zor.
Kapitalist sistemin savunucuları vahşi sömürü düzenin halk üzerindeki etkilerini göz ardı etmek, üzerini örtmek için türlü türlü taktiğe başvursalar da emekçiler her geçen gün bu uygulamalara karşı seslerini daha çok yükseltmekteler.
Kapitalist sistem ekonomik uygulamalarıyla emekçiler üzerindeki saldırılarını yoğunlaştırıyor.
2015 bütçesi, bu saldırıların yeni bir programı olarak önümüzde.
Büyüme oranını %4 olarak belirleyip gelir artışını %12olarak bütçelendiren bir uygulama yeni vergiler ve yeni zamlar demektir.
Kendilerine 1000 odalı saraylar yapanlar vatandaşa gelince cimri tüccar rolü oynamaktadırlar.
Öylesine zalimleşiyorlar ki; açlık sınırlarının altında maaş verdikleri emeklilerin bile maaşlarına göz dikmiş durumdalar.
2015 yılında vergi adı altında yeni kesintiler yapmaya hazırlanıyorlar.
Asgari ücrete, kamu çalışanlarına komik zamlar ile emekçilerin yaşam koşullarını her geçen gün daha yoğun bir yıkıma doğru götürüyorlar.
Özelleştirme uygulamaları ile kamunun kaynakları peşkeş çekilerek çalışanlar sokağa atılıyor.
Soma’da 301 işçi hayatını kaybettikten sonra şimdide 2500 işçinin işine son verildi.
Demokrasi ve özgürlük alanında sürdürülen saldırılar ekonomik alanda da tüm fütursuzluğuyla sürdürülmekte, emekçiler için hayat çekilmez bir noktaya getirilmiş durumdadır.
Saldırı ve şiddeti temel politika olarak uygulayan siyasal irade tam bir açmaz içersindedir.
IŞID çetelerinin ülkemiz topraklarını kullanarak sürdürdüğü saldırıyı protesto edenlere saldıran bir iradenin IŞID’e karşı olduğu düşünülebilir mi ?
Yatağan termik santrali ve kömür madenlerinin özelleştirilmesi karşısında direnişe geçen işçilerin tepkilerini yok sayarak özelleştirme uygulamalarının destekçisi olan bir irade emekçinin çıkarlarını savunabilir mi?
301 maden işçisinin ölümüne neden olup, sağ kalan işçileri de kapı dışarı koyan siyasal irade halkın çıkarlarından bahsedebilir mi?
2015 yoksullaştırma bütçesine karşı insanca yaşam koşulları için tepkimizi gösterelim.
13 Aralıkta Ankara’da yapılacak mitingde; zamlara yoksullaşmaya, işsizliğe, sefalet ücretlerine karşı olduğumuzu haykıralım.
DİSK ve KESK tarafından 13Aralık Ankara miting çağrısı insanca yaşam çağrısıdır; “Bütçe gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermelidir. Kadınların ekonomik kaynaklara, kamusal hizmetlere, eğitime, sağlığa ve sosyal koruma haklarına adil ve eşit bir şekilde erişimi sağlanmalıdır. Kamu harcamaları işsizliği, yoksulluğu gidermelidir. Emeklilikteki sefalet ücretlerine son verilmelidir. Asgari ücret, işçinin ailesi ile birlikte tüm zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde düzenlenmelidir. Emekçiler ve küçük esnaf üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, sermaye üzerindeki vergi yükü arttırılmalıdır” talepleriyle sürdürülecek mücadeleyi görünür kılmak için daha çok çaba göstermeliyiz.