Şener; “Gazeteci temiz kalmalı”

Hrant Dink cinayeti ile ilgili kaleme aldığı kitapta Cemaat`in emniyet teşkilatındaki üst düzey isimlerini ve ilişkilerini deşifre eden, ardından da Oda TV davası kapsamında tutuklanan ve 376 gün Silivri Cezaevi`nde kaldıktan sonra tahliye edilen Gazeteci-Yazar Nedim Şener, `Basın Ahlakı` konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye`deki basın ahlaki ve gazetecilik mesleğinin geldiği son durumu değerlendiren Şener; “Türkiye`de her makam ve bütün kurumlar kirlenebilir. Ama gazeteci temiz kalmak zorunda” dedi.

585
 
 
Gazeteci-Yazar Nedim Şener, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği`nin organize ettiği `Basın Ahlakı` konulu söyleşiye konuşmacı olarak katılmak üzere Çanakkale`ye geldi. Türkan Saylan Belediye Sosyal Tesisleri`nde düzenlenen etkinliğe CHP Kepez Belde Başkanı Birol Arslan, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Çanakkale Şube Başkanı Prof. Dr. Kenan Kaynaş`ın yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı`nın okunmasıyla başlayan söyleşide konuşan Gazeteci-Yazar Nedim Şener, basının en ahlaksız olduğu bir dönemden geçtiğini söyledi. Şener; “Konumuz basın ahlakı ama aslında zor bir konuda konuşma yapacağım. Çünkü, basının en ahlaksız olduğu bir dönemden geçiyoruz. O yüzden basın ahlakından nasıl söz edeceğimi çok bilemiyorum. Gazeteci en başta toplumun bilgi alma hakkına ilişkin görevini yerine getirirken bütün çıkar ilişkilerinden uzak olması gereken insan demektir. Gazetecilik mesleğinde ahlaksızlık almış başını gidiyor. Bunu sadece kişisel ahlak açısından söylemiyorum. Ahlaksızlığı besleyen parasal çıkar ilişkileri en başta. Aslında biz, toplumda güvenilirlik olup olmadığını sizden aldığımız bilgilerle teyit edebiliyoruz” dedi.
 
 
Türkiye`de şaşırtan güvenilirlik araştırması
17 Aralık yolsuzluk operasyonu ile birlikte Türkiye`de yapılan güvenilirlik araştırmasında şaşırtıcı sonuçların çıktığına dikkat çeken Şener, yolsuzluk operasyonunun yaşandığı Türkiye`de toplumun hükümete olan güveninin bu araştırmada %44 oranında çıkmasına şaşırdığını söyledi. Toplumun basına karşı olan güvenilirlik oranının ise %19 olduğuna dikkat çeken Şener; “17 Aralık`tan itibaren yolsuzluk operasyonlarıyla beraber Türkiye`de bir çok araştırma yayınlandı. Bunların içinde ilginç olan şuydu. Türkiye`de kurumlara güven araştırması yayınlandı. Bu kurumların içinde Cumhurbaşkanlığı genel olarak %50 oranında bir rakama sahipti. Yani Cumhurbaşkanlığı makamına görevini yapıyor diyenlerin oranı %50 idi. Bu aslında yüksek bir oran değil. Toplumun diğer yarısı da Cumhurbaşkanına güvenmediğini gösteriyor. Ama bununla beraber o ankette hükümete olan güvenin %44 olduğunu gördüm. Bu gerçekten şaşırtıcı. Çünkü, 17 Aralık operasyonları yaşanmış, tapeler ve ayakkabı kutulu görüntüler ortaya çıkmıştı. Buna rağmen %44 civarında bir güven rakamı ortaya çıkmıştı. Muhalefete duyulan güven ise %29`larda görünüyordu. Yani bu da beni çok tedirgin etti. Çünkü, muhalefet yolsuzluktan pay almamıştı ve toplumun taleplerini dile getiren ya da isteklerini dile getiren bir söylem içindeydi ama git gide güven muhalefete de azalmış” diye konuştu.
 
 
“Gazeteci temiz kalmak zorunda”
Türkiye`de her makam ve bütün kurumların kirlenebileceğini ancak gazetecinin temiz kalmak zorunda olduğunun altını çizen Şener; “Bütün bunların içerisinde basına duyulan güven ise %19`du. Yani Türkiye toplumunda 5 insandan bir tanesi ancak basına güveniyor. Geri kalanları güvenmiyor. Yolsuzlukta artık zirve yapılmış bir dönemde hükümete %44 güveniliyorsa, yargıya %26 güveniliyorsa, muhalefete %29 güveniliyorsa, basına niye %19 güveniliyor? İşte bu bizim kendi kendimize sorgulamamız gereken bir rakam. Çünkü, gazeteci toplumun gözünde en temiz olması gereken kurum. Yani, Türkiye`de her makam ve bütün kurumlar kirlenebilir. Ama gazeteci temiz kalmak zorunda fakat anlaşılıyor ki toplum buna inanmıyor. Gazetecilerin güvenilir insanlar olmadığını söylüyor ve sadece %19 oranında bir güven rakamı çıkıyor. Ve bu bize aslında basın ahlakının nerede olduğunu ve gazeteciliğin hangi seviyede kaldığını gösteriyor. Dolayısıyla tabi bu süreci yaşatan biz gazetecileriz. Bunlar toplumun durduk yere kafasında oluşan fikirler değil” dedi.
 
 
“Toplum, elbise değiştirir gibi görüş değiştiren gazetecilere güvenmez”
“Eğer bir gazeteci daha dün ak dediğine bugün kara diyorsa, yüksek maaşlar peşinde o gruptan bu gruba transfer oluyorsa, elbise değiştirir gibi görüş değiştiriyorsa tabi ki toplumun güveni olmayacaktır o insanlara” diyen Şener; "Ama bunu yaratan en önemli sebep şu; bir kere medya da gazete patronlarının tutumları ve görüşleri bunda çok belirleyici faktör. Yani bugün hükümete yakın gazetecilere bakın, hepsi hükümetle iş yapıyor. En son hükümete yakın bir büyük gazete, hükümet tarafından ortaklık yapısını nasıl oluşturulduğunu görüyorsunuz. Aynı zamanda bu kişiler, 3. havaalanının ihalesini alan insanlar. Ama sorduğunuz zaman, bu kendiliğinden gönüllü yapılmış bir alışveriş ve ortaklıkmış gibi sunuluyor. Ama ortaya çıkan tapeler gösteriyor ki, bu aslında oluşturulmuş bir kurgu. Onun dışında diğer medya grupları da TMSF`den (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) alınan gazeteler, isim haklarıyla beraber oluşturulmuş hükümete yakın medya gruplarıdır. Dolayısıyla bu alışveriş işinde olduğu zaman medya patronu, sizden haber değil sadece propaganda ister. Bugün bakın medyanın %50`si civarında olan kısma, tam olarak propaganda amaçlı çıkar ve operasyon amacıyla çıkan gazete yığınları haline dönüştü” şeklinde konuştu.
 
 
“İki yüzlülükte sınır tanımayan bir tutum sergiliyorlar”
Gülen cemaatine bağlı gazetelerin iki yüzlülükte sınır tanımayan bir tutum sergilediğine dikkat çeken Şener şu şekilde konuştu: “Bunların dışında yine hükümetin bir dönem ortağı olan Gülen cemaatine bağlı gazetelere bakıyorsunuz. Onlar daha düne kadar gerçekten ak dediklerine bugün kara diyen iki yüzlülükte sınır tanımayan bir tutum sergiliyorlar. Onlarda kendilerince muhalefet ettiklerini sanıyorlar ama güvenilirlikleri sıfıra düşmüş durumda. 17 Aralık operasyonlarıyla beraber bir anda cemaat ve cemaat medyası Türkiye`de yolsuzluk olduğunu fark ediyor. Ne olduysa 17 Aralık`tan sonra bir anda onlar kahraman rolünü oynamaya başladılar. Hükümete muhalif olan bazı gazeteler yani bizim çalıştığımız gruplar var. Bunlarda hükümet tarafından hedefe konmuş durumda. Seneye bir program yapsanız, ben emekli bir gazeteci olarak aranızda olabilirim. Çünkü, anlaşılıyor ki Başbakan bağımsız gazetecilik yapanlara karşı çok büyük bir tutumu var. Eleştiriye son derece kapalı bir tutumu var.”
 
“Gazetecilik yapmanın önünde bir çok engel var”
Gazetecilik görevini yerine getirmeye çalışan basın mensuplarının önünde bir çok engel olduğunu kaydeden Şener; “Doğru dürüst gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Bütün amacımızda topluma bir bilgiyi açık ve net bir şekilde yazmaktır. Ama bunun önünde inanın, hapis cezası ve tazminat davaları var. Şimdi yeni gündeme gelen MİT Yasası var. İşsizlik tehlikesi var. Otosansür var bunun ötesinde sansür de var. Türkiye`de gazetecilik yapmanın önünde bir çok engel var. Buradan size temiz haber yazılması ya da size gerçek haberin verilmesi git gide daralıyor. Türkiye`nin en güvendiği gazeteciler şu anda neredeler? Bu gazeteciler, sadece haber kanalında haber sundukları zaman bile o medya televizyonuna para kazandıran insanlar. Ama hiçbir patron onları para kazandırsalar dahi çalıştırma cesaretine sahip değiller. Neden? Çünkü artık `Alo Fatih` dönemi. Hatta `Alo Fatih`e gerek yok artık. Siz kendiliğinizden zaten neyi haber yapıp neyi haber yapmayacağınızı kendiniz buna karar verebiliyorsunuz. İşte biz buna oto sansür diyoruz. Yani hükümet o derece güvendiği isimlerin medyada yer almasını istiyor. Dolayısıyla bu sansür ortamının büyüyeceğini görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
 
“Gazetecileri kötü bir dönem bekliyor”
Şener sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Gazetecilerin ahlaki değerlerindeki yozlaşma, para için herşeyi yapabilecek duruma gelmeleri, devletin gerçekleri örtme pahasına yasalarla gazetecilere yönelik baskıları, bence önümüzdeki dönem gazetecilik açısından son derece kötü günlerin bizi beklediğini gösteriyor. Bu tabi korkaklığı da beraberinde getirecek. Ya da siz isteseniz de istemeseniz de bir tarafın adamı olacaksınız. Birbirlerine en ağır hakareti yapabilen insanlar ertesi hafta aynı programlarda karşılıklı al gülüm ver gülüm programlar yapabiliyorlar. İnsanlar bunun üzerine sinirden televizyona yumruğumu atasım geliyor diyor. Televizyon sektöründeki bu yozlaşma ve ahlaksızlıkta toplumu da çürüten ve zedeleyen bir hale getirmiş oluyor. Twitter`i da kapatırım diyenler, en son elimizdeki imkan olan sosyal medyayı da kapatmaya ve yok etmeye çalışıyorlar.” Şener, basın ahlakı ve gazetecilik mesleğinin geldiği son durumu değerlendirdikten sonra katılımcıların kendisine yönelttiği sorulara cevap vererek, okuyucuları için kitaplarını imzaladı.
Paylaş