"Demokratik iktidar yerel demokrasilerle oluşur"

824

 Çanakkale Belediyesi katkıları ile ’Yerel Demokrasi’ konulu söyleşi ve imza günü Cumartesi günü Prof. Dr. Türkan Saylan Sosyal Tesisleri’nde yapıldı. Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Çanakkale Barosu Başkanı Bülent Şarlan, CHP İl ve İiçe Başkanlarının da katıldığı söyleşiye vatandaşlar da yoğun ilgi gösterdiler.  Konuşmacılar Gazeteci Yazar Kadri Gürsel ve Araştırmacı Yazar Ali Mert Taşçıer düzenlenen söyleşide yerel yönetim ve demokrasisinin ülke demokrasisine giden yolda önemine değindiler. Türkiye’nin bütün sorunlarının birer krize dönüştüğü, bu bağlamda yerel demokrasi ve yönetimlerin büyük bir önem kazandığını belirten gazeteci yazar Gürsel, demokrasinin yaşatılması açısından yerel yönetimlerde demokrasinin çok önemli olduğunu ifade ederek; Çanakkale Belediyesi’nin de bunların başında yer yer aldığını belirtti. ‘Erdoğanizm’ olarak adlandırdığı ‘reisçilik’ döneminin bitme aşamasına geldiğini belirten Gürsel, “Bu iktidarın gideceği, mevcut imkanlarla ayakta kalamayacağı kesindir” dedi. 17 yıllık iktidar sürecinin son evresinde olduğunu ifade eden Gürsel; “Bu dönemi, özellikle 4’üncü dönem yani darbe sonrası dönem bugün iktidarın gidici olduğunu söylememize imkan veren bütün olumsuz dinamikleri yaratan dönemdir” dedi. Yerel yönetimlerin yerel demokrasi için olmazsa olmaz olduğunu belirten Araştırmacı Yazar Taşçıer ise; “Bu kültürel birikimi sağlayacak yerler, demokrasinin motor gücü sağlayacak yerler yerel yönetimlerdir” dedi. Halkın yerel yönetimlere bakarak geneli değerlendirdiğini ifade eden Taşçıer, “Yerel yönetimlerin çok önemli bir özelliği var. Mahalli Müşterek İlişkileri Halkın Seçtiği Organlar Vasıtası ile yerine getiren birimlerdir. Yani yerel olacak, ortak ihtiyaç olacak, müşterek olacak ve halkın seçtiği organlar vasıtası ile bunlar yerine getirilecek” dedi. Bir yerde bir yönetim varsa burada bir ‘rant’ında olduğunu dile getiren Taşçıer, önemli olanın bu rantın kimin yararına kullanılacağı olduğunu ifade ederek;  “Örneğin, Özgürlük Parkı’nın olduğu yere rezidans mı dikeceksin? Yoksa bütün halkın kullanımına açacak bir park mı yapacaksın? Bu doğrudan demokrasi ile ilişkilidir” dedi. Taşçıer; “Yerel yönetimlerde siz ne kadar başarı sağlarsanız genel yönetimlerde de bunun etkisini o kadar görürsünüz. Yerel yönetimlerde bu hizmetleri yaptık, bunları gerçekleştirdik ve genel iktidara da adayız denilebilir” dedi.

 
“Demokrasinin yaşatılabildiği yegane alanlar yerel yönetimler olarak kaldı”
Gürsel; “Yerel demokrasinin tezahürü yaşanıyor. Bundan daha iyi mekanın olabileceği kanaatinde değilim. Türkiye’de sadece ekonomik değil, siyasi ve yönetememe krizi var, toplumsal bir kriz var. Türkiye’nin bütün sorunları birer krize dönüşmüş halde. Bu bağlamda yerel demokrasi ve yönetimler büyük bir önem kazanıyor. Ne yazık ki ülkemizde bugün demokrasinin yaşatılabildiği yegane alanlar yerel yönetimler olarak kaldı. Geçmişte sorunlu bir demokrasi vardı merkezi yönetim açısından baktığınızda bugün bir demokrasi yok. Muhalefetin kazanmış olduğu belediyelerde demokrasi yerel düzeyde yaşatılıyor. Demek ki demokrasinin yaşatılması açısından yerel yönetimlerde demokrasi çok önemli. Bu açıdan bakmamız lazım. Çanakkale belediyesi de bunların başında yer alıyor” dedi. 
 
 “Erdoğanizm artık sonuna yaklaşmaktadır”
“Erdoğanizm artık sonuna yaklaşmaktadır. Türkiye’de ‘reisçilik dönemi’ bitmektedir” ifadelerini kullanan Gürsel; “Bu iktidar, 17 yıllık mevcut iktidar 5’inci final sezonunu yaşıyor. 31 Mart-23 Haziran yerel seçimleri sonrasında başlayan dönem artık bu iktidarın son dönemidir. Bundan sonra Türkiye’nin nelerin beklediğini, bugün ve önümüzde kalan dönemde ortaya çıkacaktır. Bu iktidarın gideceği, mevcut imkanlarla ayakta kalamayacağı kesindir. Türkiye’deki tüm demokratik güçlerin ülkeye daha fazla zarar vermeden vuku bulması için ellerini taşın altına koyması gerekiyor. Bu gözleme dayalı bir tespittir. Bu iktidarın 4 ile 6 yıllık süreler içerisinde değerlendirdiği dönemleri var. Bugün, içinde bulunduğumuz dönem 5’inci final dönemi. Bu iktidar bu kadar uzun süre gelmişse bunun bir nedeni vardır. Nedeni de sürekli ittifaklarını ve pozisyonlarını değiştirerek bugüne kadar gelmesidir. Ergenekon, Balyoz, ODA TV ve yargının bir silah olarak kullanılması bir dönemin karakteristiğidir. Bu dönem AKP ve Fettullah işbirliği döneminin başarıya ulaştığı bir dönemdir. Bunun ardından 3’üncü dönem geldi. Buda İslamcılar arasında bir savaş dönemidir. Mit krizi ile başlayan süreç, 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişimine kadar devam etti. Fettullahçıları tasfiye süreci başarısız darbe girişiminin ardından fırsat bilinerek yeni bir rejim getirme girişimi ile sürdü. Bu dönem, özellikle 4’üncü dönem yani darbe sonrası dönem bugün iktidarın gidici olduğunu söylememize imkan veren bütün olumsuz dinamikleri yaratan dönemdir. Bu dönemde iktidar bir olağanüstülük halinin vermiş olduğu fırsatı en kötü şekilde kullandı ve adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediği bir yönetim biçimini ülkeye empoze etti. Fevkalade bir yönetim anlayışını ortaya çıkaran, güç paylaşımını imkansızlaştıran, gerçek denetlenebilir koalisyonları imkansızlaştıran, bütün gücü tek kişinin elinde toplayan bir sistem. Bugün içinden geçtiğimiz ekonomik kriz ve durgunluk hali bu sistemin sonucudur. Bu durgunluk ve kriz hali de neticede geldiğimiz noktada bir zincirleme reaksiyonla muhalefet de artık ittifaklar politikasını öğrenip uygulama yeteneğine kavuştu. 15 Temmuz 2016 sonrası dönem müesses bir nizam üretemeden sonlandı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen sistem müesses sisteme dönüşmemiştir. Bu sistem ülkenin içinde bulunduğu krizi yaratmıştır” dedi.  
 
“Demokrasinin motor gücü sağlayacak yerler yerel yönetimlerdir”
Yerel demokrasinin ülke demokrasisi açısından önemini anlatan yazar Taşçıer; “Bizim gibi toplumlarda kahraman arama alışkanlığı var. Bir dönem Türkiye’de demokrasi için yeni Anayasa şart. Bu ülkede 1961 Anayasası vardı. Dünyanın en iyi Anayasalarından biri idi. Ancak Türkiye’ye demokrasi gelmedi. Yerel yönetimlere daha fazla yetki ve sorumluluk verirseniz demokrasi gelir. Tek başına bir Anayasa’yı kahramanlaştırmak yetmiyor. Ancak, yerel yönetimlerin yetkisini ve aynı oranda mali gücünü arttırıyorsunuz, küçük tek adamlar çıkmaya başlıyor.  Demek ki bunun birde kültürel boyutu var. Bu kültürel boyutu atlamamak gerekiyor. Yerel yönetimler, yerel demokrasi için olmazsa olmazdır. Bu kültürel birikimi sağlayacak yerler, demokrasinin motor gücü sağlayacak yerler yerel yönetimlerdir. Devasa projeler, yatırımlar, inşaat sektörüne yapılan yatırımlar… Yerel yönetimlerden kasıt bunlar değil. Yerel yönetimlerde daha geniş bir perspektife uzanması gerekiyor. Bu anlamda 31 Mart seçimlerine ve hukuksuz bir biçimde iptal edilerek yenilenen 23 Haziran seçimlerine baktığımızda Türkiye’de nüfusun ve nüfusla birlikte değerlendirildiğinde ekonomik kesimin çok bir kesimi Millet İttifakı tarafından yönetilen belediyelere geçti. Milet İttifakını oluşturan bileşenlerin kazandığı belediyelere baktığımız zaman Türkiye’nin büyük bir kısmını yönetiyor diyebiliriz. Buradan nasıl bir sonuç çıkartmalıyız? Yerel yönetimlerin çok önemli bir özelliği var. ‘Mahalli Müşterek İlişkileri Halkın Seçtiği Organlar Vasıtası ile Yerine Getiren Birimlerdir’. Yani yerel olacak, ortak ihtiyaç olacak, müşterek olacak ve halkın seçtiği organlar vasıtası ile bunlar yerine getirilecek… Bu 3 temel unsuru elimize aldığımıza zaman doğal olarak ‘halk, yereldeki yöneticinin ne yaptığına bakarak geneli değerlendirir’. Böyle bir tablo ortaya çıkıyor. Belediye Başkanı sırtına heybeyi almış Karakılçık buğdayı ekiyor. Buradan yetişen buğdayı alıp kreşlerde, yardım götürdüğü unsurlarda ekmek olarak kullanacak. Çiftçi, yereldeki belediyesi hangi partide ise iktidara geldiğinde de bu politikaları devam ettireceğini düşünür. Bu hizmet boyutu, ancak birde demokrasiyi çok yakından ilgilendiren boyutu var oda ‘rant’. Bir yerde bir yönetim varsa burada bir rant vardır. Önemli olan sizin bu rantı kimin yararına ve nasıl kullanacağınızdır. Bu demokrasi için en önemli kıstaslardan biridir. Örneğin Özgürlük Parkı’nın olduğu yere rezidans mı dikeceksin? Yoksa bütün halkın kullanımına açacak bir park mı yapacaksın? Bu doğrudan demokrasi ile ilişkilidir. Siyaset ve özellikle yönetim bir tercih meselesidir. Ben burayı kimin yararına kullanacağım, buranın maddi değerini kiminle paylaşacağım? İşte yerel demokrasi tamda böyle bir şey. Ben tercihimi Özürlük Parkı’na 3 müteahhit arkadaşım için rezidans yapıyorum mu diyeceksiniz? Yoksa ben tercihimi halktan yana kullanıyorum mu diyeceksiniz? Her şey burada belli oluyor. Yerel yönetimlerde siz ne kadar başarı sağlarsanız, genel yönetimlerde de bunun etkisini o kadar görürsünüz. Yerel yönetimlerde bu hizmetleri yaptık, bunları gerçekleştirdik ve genel iktidara da adayız denilebilir” dedi.
(Eren Aşnaz)
Paylaş