Danıştay'ın 5 üyesi; "Cumhurbaşkanı yetkisi sınırsız değildir"

398
İstanbul Sözleşmesi`nin Cumhurbaşkanı kararnamesi ile iptal edilmesine karşı Çanakkale`den açılan davada Danıştay`ın iki üyesinin karşı oyu ile iptal istemi reddedilmişti. Danıştay Onuncu Dairesi`nin, CHP İl Kadın Kolları Başkanı Sibel Erol, Çanakkale Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy, Çanakkale Halkevi Başkanı Deniz Öztürk ile bir grup kadının açtığı davadaki kararına ilişkin 15 üyeli İdari Dava Daireleri Kurulu`na itiraz edildi. Avukat İnci İncesağır vekalet ettiği davada, İdari Dava Daireleri Kurulu`nun 5 üyesi ret kararına karşı oy kullandı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu`nun 27 Aralık 2021 tarihindeki toplantısında Tetkik Hâkimi Mehmet Celal Uzunkaya`nın itirazın reddinin gerektiğini belirtmesinin ardından kurul üyelerinin kararlarına yer verildi. 5 üyenin karşı oy kullandığı kararda, 9 üye ve Tetkik Hakimi, oy çokluğu ile başvuruya ret kararı verdi. 
 
9 üye; "Cumhurbaşkanı uluslararası antlaşmalardan çıkma yetkisine sahip" 
Kararı oy çokluğu ile reddeden 9 üye ise, Anayasa uyarınca onaylama yetkisini uhdesinde bulunduran Cumhurbaşkanının onaylamayı uygun bulma kanunu üzerine bir milletlerarası antlaşmayı onayıp onaylamama konusunda takdir yetkisine sahip bulunduğunu ifade ettiler. Üyeler, "Milletlerarası antlaşmaların iç hukuka aktarılması konusunda asıl yetkinin Cumhurbaşkanına tevdi edilmiş olması karşısında, Cumhurbaşkanının milletlerarası antlaşmaları sona erdirme veya bu antlaşmalardan çıkma yetkisine de sahip olacağı sonucuna ulaşılmaktadır" dediler... 
 
"Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmemiştir"
Dava konusu Cumhurbaşkanı kararının dayanağını teşkil eden 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi`nin 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme" ile 3. fıkrasında yer alan "uygulamasının durdurulduğu ve sona erdiği tarihler; Cumhurbaşkanı kararı ile tespit olunarak Resmi Gazete`de yayımlanır" maddesine atıfta bulunularak, "Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmemiştir" denildi. 
 
"Cumhurbaşkanı yetkisi sınırsız değildir"
Kurul üyeleri, Ziya Özcan, Hasan Odabaşı, Muhsin Yıldız, Hasan Önal ve Bilge Apaydın imzalı karşı oyda, Cumhurbaşkanı kararname çıkarma yetkisinin sınırsız olmadığına vurgu yapılarak, "Dava konusu kararın, uluslararası hukuka uygun olmasının, kararın iç
hukukumuza da uygun olduğu sonucunu doğurmayacağı açıktır. Cumhurbaşkanı Kararının iç hukukumuza uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Anayasa`da Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisi verilmekle birlikte bu yetki sınırsız değildir. Yasalardan farklı olarak Anayasa`da kararnameyle düzenlenecek konular sınırlandırılmıştır" denildi. Kurul üyeleri yetki yönünden getirilen bu sınırlamaların Anayasa`nın 104. Maddesinde belirtildiğine dikkat çektiler. 
 
"Kamu Hukuku" vurgusu...
5 kurul üyesi, kamu hukukunun genel ilkelerinden olan "yetkide ve usulde paralellik ilkesi"ne atıfta bulunarak, "Bir işlem hangi usule uyularak tesis edilmişse aynı usule uyularak geri alınması, kaldırılması veya feshedilmesi gerekmektedir" dediler. "yetkide ve usulde paralellik ilkesi" gereğince de TBMM`nin onayladığı bir uluslararası antlaşmanın feshinin de ancak TBMM`nin kararı ile yürürlükten kaldırılması veya sona erdirilmesi ya da yeni bir yasa çıkarması sonrasında alınacak bir Cumhurbaşkanı kararı ile mümkün olabileceği ifade edildi. kurul üyeleri, "Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararında yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır" dediler. 
 
"Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz"
Kurul üyeleri, Anayasanın "Kanun önünde eşitlik" baslıklı 10. Maddesine atıfta bulunarak, "Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" ilkesini ifade ettiler. Anayasada, kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunun açıkça belirtildiğine işaret eden kurul üyelerinden Ziya Özcan ve Muhsin Yıldız, "Devlet, eşitlik ilkesini yasama geçirme konusunda yükümlü kılınmıştır. Anayasa hükmü,
Devletin bu eşitlik ilkesine saygılı davranması ya da bozucu etkilerden kaçınmasının ötesinde, yasama geçirilmesi için eyleme geçmesini, tedbir almasını, gerekirse pozitif ayrımcılık yapmasını emretmektedir" dediler. 
 
"Takdir yetkisindeki keyfilik hukuk devleti ihlaline neden olur"
Danıştay Kararı`nda İstanbul Sözleşmesinden neden çekinildiği konusunda hukuken geçerli bir gerekçeye yer verilmediğinin altını çizen kurul üyeleri, Özcan ve Yıldız, idareye tanınan takdir yetkisinin kullanımı mutlak ve sınırsız olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı olduğunu ifade ettiler. Yetki, şekil ve konu ögeleri yanında takdire dayanan işlemlerin de yargı denetimine tabi bulunduğunun kuşkusuz olduğunu belirtiler. Özcan ve Yıldız, "Bu anlamda idareye tanınan takdir yetkisinin kullanımı `keyfilik`ten ziyade kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olmak zorundadır. Aksi bir düşünce Hukuk Devletinin ihlali sonucunu doğurur" değerlendirmesine yer verdiler. 
 
Kasım ayında da benzer bir dava açılmış, CHP ve İyi Parti başta olmak üzere, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının açtığı davada da aynı kurul üyeleri alınan karara karşı oy kullanmışlardı. İkinci karar ise 27 Aralık tarihinde yayınlanarak, geçtiğimiz günlerde tebliğ edildi.
(Seçkin Sağlam) 
Paylaş