ÇOMÜ'de 2. Palabıyık vakası!

3405

 ÇOMÜ’lü öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Akın’ın Cumhuriyet rejimine karşı söyledikleri büyük tepkilere neden oldu. 1924 yılında Çanakkale ve Bursa’da camilerin genelev yapıldığı iddiası ile cumhuriyet rejimine karşı kinini ortaya döken Akın, “15 Temmuz karşıtlığı”nı kendine şemsiye yaparak, hilafet özlemini de dile getirdi. Lozan ile hilafetin kaldırıldığını bunun da İngiltere’nin isteği ile yapıldığını ifade eden Akın, camilerin genelev yapıldığını; “12 Haziran 1924’te camiler kapatılıyor düşünebiliyor musunuz? Camiler satılıyor. Çok özür diliyorum, affınıza sığınıyorum, Çanakkale’de ve Bursa’da genelev kullanılan camiler var. Ahır olarak kullanılan camiler var. Türkiye’de camileri kapatıyorlar müessese olarak” sözleri ile iddia etti. ÇOMÜ İlahiyat Fakültesi Dekanlığı ise, Akın’ın sözlerini kişisel görüşleri olduğunu, ÇOMÜ’yü bağlamayacağını açıklayarak, söz konusu açıklamaların “İfade özgürlüğü” olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi…

 
Palabıyık’ta da sessiz kalınmıştı!
FETÖ’cü olduğu iddiası ile ihraç edilen, 2012 yılında dönemin Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hamit Palabıyık, yerel bir gazetede “Çanakkale`de değişim direncinin nedenleri” başlıklı yazısında, Çanakkalelileri hedef alarak, “Aylaklar, şarapçılar, ayyaşlar” gibi benzetmelerde bulunmuştu. Palabıyık da, bugünün Akın’ı gibi ortalığı karıştırmış ve başta kent halkı olmak üzere birçok kesimin tepkisini çekmişti. O dönemde herkes pürdikkat “üniversite ne diyecek?” diye beklemişti. Üniversite ise, 15 maddelik bir açıklama yapmış, Palabıyık’ın görüşlerinin üniversiteyi bağlamayacağını, ifade özgürlüğü olduğunu söylemişti. Palabıyık için yapılan 15 maddelik açıklama, bugün benzer bir minvalde, ama üç maddelik bir açıklama ile tekrarlanmış oldu.
 
ÇOMÜ sessiz kaldıkça Çanakkale hakarete uğruyor!
Sedat Laçiner döneminin, korunan, gerici akademisyenlerinden biriydi Palabıyık ve Çanakkale halkına hakaretler yağdırmıştı. Hesabı sorulamadı! Sırf onun gibi düşünmüyor, yaşam tarzı onun gibi değil diye “ayyaş ve şarapçı” olmuştu Çanakkale halkı. Bugün de, Çanakkale üzerinden cumhuriyet rejimi hedef alındı. Hilafetin İngiltere istediği için kaldırıldığını, bu yetmezmiş gibi Bursa ve Çanakkale’de camilerin genelev yapıldığını söyledi meczup-gerici bir akademisyen. ÇOMÜ yine, 2012 yılında Palabıyık’ta olduğu gibi, 2018 yılında Akın olayında da “Kurumu bağlamaz, ifade özgürlüğü” diyerek kenara çekildi. “Ayyaş ve şarapçı” Çanakkale halkı, 1924’te camileri geneleve çevrilirken de kafası güzeldi herhalde Yrd. Doç. Dr. Abdullah Akın’a göre! 
 
 

“Meczup akademisyen” tepki çekmeye devam ediyor 

Geçtiğimiz gün ÇOMÜ TV’de katıldığı programda ‘Cumhuriyet’in ilk yıllarında Çanakkale ve Bursa’da camilerin genelev olarak kullanıldığı’ hakaretinde bulunan ÇOMÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Akın’a sert tepkiler gelmeye devam ederken,  ÇOMÜ İlahiyat Fakültesi Dekanlığı tarafından konu ile ilgili açıklama yapıldı. Dekanlık tarafından yapılan açıklamada Akın’ın iddialarının kurumu bağlamadığı ifade edilerek; “Ne kurum, ne de öğretim elemanları olarak kimsenin iddialarının ‘savcılığı’nı üstlenecek durum ve konumda değiliz” denildi.  Birçok siyasi ve kurum ise Akın’a sert tepki göstermeye devam etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve CHP Milletvekili Muharrem Erkek ve CHP Çanakkale Milletvekili Bülent Öz, Akın’ın iddialarını meclise taşıyarak Akın için Hükümet’e ‘ÇOMÜ’de öğretim görevliliğine devam edecek mi? sorusunu yönelttiler. Aynı zamanda Bal-Göç Başkanı Tarihçi Ahmet Uslu’ Akın sözlerini ‘ahlaksızca ve cahilce’ olarak nitelerken,  Eğitim İş Sendikası Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu tarafından Akın ile ilgili;  “ÇÖMÜ yönetimine başvuruda bulunup olayın soruşturulmasını ve üniversite ili ilişkisinin derhal kesilmesini isteyeceğiz. Bu yalancı, iftiracıdan yargı önünde hesap sorulacaktır” açıklaması yapıldı. 
 
“Akın’ın sözleri bizi bağlamıyor”
Akın’ın Çanakkale ve Türkiye’de büyük tepki toplayan iddialarına ÇOMÜ İlahiyat Fakültesi Dekanlığı tarafından yapılan açıklamada Akın’ın açıklamalarının Fakülte olarak kendilerini bağlamayacağı belirtilerek; “ÇOMÜ İlahiyat Fakültesi olarak ilke, prensip ve düsturlarımızı buradan tekrar hatırlatmakta yarar görüyoruz. Gerek klasik tarih, gerekse yakın tarih ile ilgili kişisel görüşlerini ortaya koyan öğretim elemanlarının görüşleri, fikirleri, yorumları ve yaklaşımları tamamen ve hususi olarak kendilerini bağlar ve ne kurum olarak, ne de akademik çerçeve olarak akademisyenlerimizin görüşlerinin ifadesi olarak değerlendirilemez.  Ne kurum, ne de öğretim elemanları olarak kimsenin iddialarının ‘savcılığı’nı üstlenecek durum ve konumda değiliz. Akademisyenlik her şeyden ve her durumdan önce ‘ön kabul’lerden soyutlanmayı ve ortaya atılan iddiaların delillendirilmesini ön şart kabul eder. Bu da iddia sahibini, sahiplerini bağlar ve iddialar delillendirilinceye dek, ortaya atılanlar ancak şahsi, sübjektif, indi ve tek taraflı görüş, fikir, yorum ve yaklaşım olarak kabul edilirler. Akademik iklim, düşünce üretimi, fikir yürütme, perspektif ortaya koyma gibi hususlarda kontrol, teftiş, hegemonya ve ‘yapılması-yapılmaması gerekenler’ şeklindeki despotik tutum ve refleksleri yadsır ve reddeder. Bu bağlamda kimlerin neler konuşacağı, nasıl ve ne tarz görüşler ortaya atacağı gibi hususlar bu iklimin dinamitlenmesi olarak kabul edilmesi gerektiğinden, kişilerin değişik ortamlarda dile getirdiği iddialar, görüşler, yorumlar, hatta ‘safsatalar’ bile korunması gereken bu iklimin bir gereği olarak görülmelidir. Bununla birlikte kişiler, ortaya attıkları iddialar ile ilgili olarak şahıslar veya hukuk açısından sorumlulukları kendilerini bağlar ve kurumsal olarak herhangi bir sorumluk ve savunma yükümlülüğünü baştan ve ilkesel olarak reddederiz” denildi.   
 
“ÇOMÜ Rektörünü, YÖK Başkanı ve herkesi göreve davet ediyorum”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek ve CHP Çanakkale Milletvekili Bülent Öz, Akın’ın sözlerini TBMM’ye taşıyarak sert şekilde eleştiride bulundular.   Akın’ın ÇOMÜ’de Öğretim görevlisi olarak çalışmaya devam edip etmeyeceğini soran Erkek;  “Tarihimizin en önemli kahramanlıklarının destanlarının yazıldığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ön sözünün yazıldığı toprakların adıdır Çanakkale. Çanakkale Savaşları da tarihe “Centilmenler Savaşı” olarak geçmiştir ve Çanakkale’de Onsekiz Mart Üniversitesinde bir öğretim görevlisi çıkıyor, maalesef tarihî gerçekleri çarpıtarak, Çanakkale’de camilerin genelev olarak kullanıldığını söyleyebiliyor, Çanakkale Savaşlarında yaralıların diri diri gömüldüğünü söyleyebiliyor.  Ben tek bir soru sormak istiyorum: Binlerce akademisyenin, öğretim görevlisinin ihraç edildiği bir dönemde bu kişi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde görev yapmaya devam edecek mi? Eğer edecekse o zaman cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine ve cumhuriyeti kuranların manevi şahsiyetine ağır hakaretler savunuluyor demektir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörünü, YÖK Başkanı ve herkesi göreve davet ediyorum” dedi. 
 
“Bu kendini bilmez derhâl görevden alınmalıdır” 
Akın’ın sözlerinin yalan ve iftira olduğunu belirten Milletvekili Öz; “Sayın Başkan, adının önüne ‘akademisyen’ sıfatı iliştirilmiş kendini bilmez biri, her zerresi şehit kanıyla sulanmış Çanakkale’mize, millî mücadelemize ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz şehitlerimize alenen hakaret etmiştir. Atatürk döneminde camilere, medreselere ve eski eserlerin onarımına ne kadar para ve kaynak ayrıldığı, uzman ekip tahsis edildiğine dair belgeler, Bakanlar Kurulu kararları ve Meclis tutanakları varken, camilerin genelev ve ahır yapıldığına dair alçakça iddiaları neye dayanarak açıklamıştır? Sözde akademisyenin söyledikleri yalandır, iftiradır. Bu iftiracı nasıl olur da hâlâ cumhuriyetin ön sözünün yazıldığı Çanakkale’mizin üniversitesinde “hoca” sıfatıyla ders vermektedir? Bu duruma göz yummak konusu suç olan iftiraları kabullenmek anlamına gelmez mi? Bu kendini bilmez derhâl görevden alınmalıdır” dedi. 
 
“Söz konusu şahsın bir tarih bilgisi yoktur”
Akın’ın iddialarının tarihsel olarak gerçeği yansıtmadığını belirten tarihçi Uslu;  “ÇOMÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Akın isimli uzmanlık alanı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi olmasına rağmen bilgisi olmadığı konularda cahilce, ahlaksızca konuşarak ikbal hesabı yapmaktadır. Ahlak ve Din kültürü edepli olmayı gerektirir. Topluma yanlış bilgi vermemeyi, her ağzına geleni söylememeyi gerektirir. Söz konusu şahsın bir tarih bilgisi yoktur.   Sevr antlaşması Çanakkale zaferinden sonra değil, 1. Dünya savaşından yenik ayrılmamız üzerine imzalanmıştır. Yakılan yıkılan camiler Anadolu’yu işgal eden devletlerin eseridir. Tarih bilmeyen şahsın Milletler arası genel hukuk kurallarından haberdar olması mümkün olmadığı için ‘Montrö’ antlaşmasını kafasına göre yorumlamaktadır. Türkçe ezanı Birleşmiş Milletler üye olmaya şart koşan bu şahsiyet Türkçe ezanın 1932’de okunmaya başlandığını bilir; ama BM üyeliğimizin 1945 olduğunu bilmez.   19 Mayıs 1915 hücumu ile 16 bin şehitten ve şehit ve gazilerimizin hatırasına hakaret etmektedir. 19 Mayıs saldırısında 25 Nisan Günü ateşkes  yapılmış ve şehitlerimiz gömülmüştür. 16 bin şehit olduğunu bu şahıs nereden öğrenmiştir? Tarihçi bir meslektaşı yok mudur ki bu kadar saçmalayabilsin. Bu muhterem şahıs Lozan’ın gizli maddelerinin olduğunu ve bildiğini iddia ediyor. Lozan bir antlaşmadır. Rüyada değil yazılı metinde ve ilgili devletlerin imzası ile olur. Devletlerarası hukukta her devletin antlaşmayı imza ve kabul şekli farklıdır.  Bu muhteşem şahsın bunları bilmemesi çok normal. Üniversitemizin Tarih bölümünden yine üniversitemizin Uluslararası İlişkiler Fakültesi öğretim elemanlarından Sevr, Lozan ve Montrö ve BM konusunda bu şahsiyete bilgi vermelerini talep ediyorum” dedi. 
 
“Üniversitemizde böyle bilgisiz nobranların yeri olmamalıdır”
Akın’ın iddialarına sessiz kalmayacağı açıklamasında bulunan Eğitim İş yönetim Kurulu ise; “ÇOMÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Akın, üniversitesinin televizyon kanalı ÇOMÜ TV’de 20 Şubat tarihinde yayınlanan programda saçma sapan iddialarda bulunarak karanlık zihninin çarpıklığıyla langur lungur konuşmuştur. Abdullah Akın 1924 yılında Çanakkale ve Bursa’daki bazı camilerin genelev olarak kullanıldığını iddia etmiş ayrıca Çanakkale Savaşlarında yaralı askerlerin de canlı canlı toprağa gömüldüğünü söyleyerek Atatürk’ü ima edip hedef göstermiştir. Tarihle yakından uzaktan herhangi bir ilişkisi bulunmayan ÇOMÜ İlahiyat Fakültesinde İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretim Üyesi olan bu zat haddini aşarak meczupluğa soyunmuştur. Bilgisiz, başıboşluk ve boş boğazlığın ayyuka çıkmasına müsaade edenler er ya da geç bunun hesabını verirler. Atatürk’e, kurucu değerlerimize dil uzatanlar cezasız bırakılmamalıdır. Eğitim İş Çanakkale Şubesi olarak bu nobran öğretim üyesi ile ilgili ÇOMÜ yönetimini göreve davet ediyoruz. Bu kişi derhal görevden alınmalı ve soruşturulmalıdır. Bilim yuvası olması gereken üniversitemizde böyle bilgisiz nobranların yeri olmamalıdır. Çanakkale halkı bu başıboş boşboğazların barınmasına izin vermez. Eğitim İş olarak bu kişi hakkında ÇÖMÜ yönetimine başvuruda bulunup olayın soruşturulmasını ve üniversite ili ilişkisinin derhal kesilmesini isteyeceğiz. Eğitim İş böyle bir yobazlığa sessiz kalmayacaktır. Bu yalancı, iftiracıdan yargı önünde hesap sorulacaktır” ifadelerine yer verdi. 
(Seçkin Sağlam)
Paylaş