Bizleri namerde muhtaç etmeyin!

Kazdağı köylerinden dün Çanakkale`ye gelen çok sayıda köylü basın açıklaması yaparak hükümet yetkililerine ve Çanakkale`deki yetkililere seslendi. “Bizleri namerde muhtaç etmeyin” diyen Kazdağı köylüleri, “Bizler Bergama köylülerini, Karadeniz vadilerinde sularını savunan yurttaşlarımızı kendimize örnek aldık. Mücadelemiz ve direnişimizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bizler var oldukça namertlere topraklarımızı kazdırmayacağız, Kazdağlarını namerde teslim etmeyeceğiz” ifadelerini kullandılar.

1393
 
Kazdağları`nın Etili, Kızılelma, Söğütalan, Kirazlı, Kuşçayırı, Şahinli, Elmalı, Karaköy, Yeşilköy, Çırpılar, Tongurlu, Evciler ve Kurşunlu Köylerinden gelen köylüler dün Çanakkale`de basın açıklaması yaptılar. CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, CHP İl Başkanı Hamza Karagöz, Çanakkale Çevre Platformu, Çanakkale Tabip Odası`nın da katıldıkları açıklamada, mücadeleye devam edileceği vurgulandı. Gazeteci Murat Kıray’ın “4 Mevsim Kazdağları” isimleri fotoğraf sergisine katılan köylüler adına açıklamada bulunan Karaköy sakini Ömer Eren, “Bizler Kazdağları köylüleriyiz. Çanakkale’nin Kirazlı köyünden, Çan’ın Etili, Söğütalan ve Kızılelma köyünden, Bayramiç’in Muratlar, Evciler, Kurşunlu, Karaköy, Kuşçayırı, Lapseki Şahinli köyünden, Biga’nın Elmalı köyünden insanlarız. Kısacası bizler Kazdağlarının yerlileriyiz” dedi. “Altın-gümüş madenciliği nedeni ile, yıllardır kendi topraklarımızda diken üstünde yaşıyoruz” ifadelerini kullanan Eren, “Daha sondajlar bitmeden, içme sularımız kirlendi, keçilerimiz öldü, ineklerimİz yavru attı, çocuklarımız ishal oldu, aramızdan birçok insan da karın ağrısı ishal gibi hastalıklara yakalandı. Çanakkale laboratuarlarından gelen resmi raporlarla tespit edilen su kirliliği yüzünden, yıllardır çeşmelerinden su içtiğimiz köylerimizde, para ile satın aldığımız damacana suyuna muhtaç edildik. Yılardır, kar kış demeden köy köy, çoluk çocuk yaşlılarımız ile birlikte altıncıları yöremizden kovmak için mücadele ettik, çığlık attık, yetmedi Ankara’ya Meclise gittik haykırdık, sesimizi duyun dedik, duymadılar ya da duymasızlıktan geldiler” şeklinde konuştu.
 
 
“Ceza aldık”
“Anayasa’nın 56. Maddesine dayanarak, Anayasanın bize verdiği yetkiyi yani çevremizi, doğamızı, yaşam alanımızı koruma hakkımızı kullanmaya çalıştık” diyen Eren, “Bu yüzden davalara maruz kaldık. T.C mahkemelerinden, yıllarca işçilik yaptığımız, hayvan otlattığımız, kestane ve ıhlamur topladığımız ormanlarımıza girmeme cezası aldık. Yetmedi altıncı şirketlerin isteği doğrultusunda onların hesapladığı kadar (yani 7 200 dolar) tazminata mahkum edildik. Maden şirketinin emrinde çalışmak zorunda kalan köylülerimizi, komşularımızı tamamen iyi niyetle `bu madenlerde çalışmanın hepimize, yöremize zarar vereceği` konusunda uyardık. 12 ay 15 gün hapis cezası aldık, hatta çocuklarımızın sosyolog gözetimine alınacağı tehdidi ile karşı karşıya bırakıldık. Kurşunlu köyünde, evlerimizin tepesinde, köyümüzün hemen üstündeki, Killik tepeyi üzerimize yıkmayın, madeni gidin başka yerde çıkarın dedik; açlık grevi ile yetkililere ve kamuoyuna imdat çağrısı yaptık, buna rağmen konu dava aşamasında olduğu halde, maden hala çalışıyor, üzerimize kayalar, toz toprak yağıyor. Bu da yetmiyormuş gibi `madene direndik, karşı koyduk, yani anayasada yazan görevimizi yaptık` diye hakkımızda davalar açıldı” ifadelerini kullandı.
 
 
“Bizleri namerde muhtaç etmeyiniz!”
Eren, AKP`lilere de seslenerek, “Kazdağları`na, Çanakkale`ye sahip çıkmak sizin de göreviniz değil mi?” dedi. Eren, “Bizim yaşadığımız, savunduğumuz topraklar, dağlar Çanakkale ve yöresinin su kaynaklarının oluştuğu yerdir. Batak Ovasını sulayan Karamenderes Çayı , Biga Ovasını sulayan Kocabaş Çayı , Gönen Çayı , Mıhlı Çayı , Çanakkale’nin içme ve kullanma suyunu sağlayan Atik Hisar Barajının su kaynakları bizim yaşadığımız yerlerdir, Ağı dağı ve Kayalıdağ, Balaban Tepesi bu bölgededir. Bu yüzden Kazdağlarını hep birlikte korumalıyız. Bugüne kadar bu konuda hiç sesini çıkarmayan hükümet partisi ve yetkililerine sesleniyoruz. İçtiğiniz suya , soluduğunuz havaya , yediğiniz besinlere Çanakkale’ye sahip çıkmak sizin de göreviniz değil mi? Bizler Bergama köylülerini, Karadeniz vadilerinde sularını savunan yurttaşlarımızı kendimize örnek aldık. Mücadelemiz ve direnişimizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bizler var oldukça namertlere topraklarımızı kazdırmayacağız, Kazdağlarını namerde teslim etmeyeceğiz” şeklinde konuştu.
 
 
“Çalışmalar derhal son bulmalıdır”
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ise konuşmasındaMücadeleye devam ediyoruz. Buradaki şu görüntü bile ne demek istediğimizi gayet güzel anlatıyor. Ta Evciler`den, Kurşunlu`dan, Karaköy`den, Çırpılar`dan hemşehrilerimiz gelmişler, bu mücadelede nerede olduklarını ortaya koyuyorlar. Sadece kendileri için değil, doğum büyüdükleri toprakları korumak için, sadece kendi sağlıkları için değil, gelecek kuşaklar için de mücadele ediyorlar. Artık `ben yaptım oldu`, `ben devletim yaparım` anlayışından kurtulmamız lazım” dedi. “Bir kere Kazdağları`ndaki siyanürle altın işletmesi, bir daha söylüyorum araması değil, siyanür ile altın işletmesine giden yolda, arama çalışmalarının derhal durdurulması gerekiyor” diyen Gökhan, “Oradaki insanların kafasının içindeki şüpheyi derhal ortadan kaldırması lazım, eğer devlet devletse. Onun için biz özellikle yabancı sermaye şirketlerinin burada vahşice, altın elde etmek için yaptığı çalışmalara son vermelerini istiyoruz. Devletin de buna engel olmasını istiyoruz. Çanakkale`nin, sadece Çanakkale`nin değil, bütün Biga Yarımadası`nda en temel yaşam kaynağımız olan suyun kirletilmesinin gelecek kuşakların da sonu olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha arama safhasında bile sularımızın kirlendiğini ve bunların nelere yol açtığını hepimiz görüyoruz. Bu yolda mücadele eden arkadaşlarımıza karşı yapılan hoyratça davranışları şiddetle kınıyorum. İnsanlar özgürce yaşam alanlarını korumak için yaptıkları mücadeleye, devletin kurumları, yargısı bir de ceza veriyor. Bu insanlık dişi birşey, bu demokratik ülkelerde olmayan birşey, bu insan haklarına aykırı birşey. Bu noktada insan hakkı ile, kul hakkı ile karşı karşıyayız. Bu doğa hepimize ait, bu doğayı tahrip etmek, buradan alacağımız 3-5 kuruş menfaat için sağlığımızı, geleceğimizi yok etmek, Allah katında da makbul değildir. Bunların gözleri öylesine para bürümüş ki hiçbir şeyden korkmuyorlar. Ama siz orada, biz burada bu mücadeleyi yürütmeye sonuna kadar devam edeceğiz. İnşallah bu beladan kurtulacağız” şeklinde konuştu.
 
Soydan`dan diktatörlük benzetmesi
CHP Milletvekili Serdar Soydan da sert ifadeler ile AKP iktidarını eleştirdi. Soydan,Burada bir mücadele var. Bu mücadele ayakkabı kutularına para koyma mücadelesi değil, bu bir yaşam mücadelesidir” dedi. “Bu, orada yaşayan insanların, ekmeğini, suyunu, havasını, çocuklarının geleceğini kurtarma çabasıdır” ifadelerini kullanan Soydan, “El koyma çabası değildir. Bin yıldır sahip oldukları, dedelerinden gelen toprakta yaşamlarını sürdürme mücadelesidir. Ama hani bir söz vardır; `Dağdan gelip bağdakini kovmak` diye. Bu nedir? dersen. Buna Kazdağları`nı örnek verebiliriz. Sen dünyanın öbür ucundan geleceksin, bu hükümet sana Kazdağları`nı yok etmek için yetki verecek, ruhsat verecek, sen o Kazdağları`na el koyacaksın, geçimini sağlayan insanları topraklarından kovacaksın. İşte bu dağdan gelip, bağdakini kovmaktır. Bu da yetmedi mahkemeye vereceksin, sonra da bu ülkenin parasıyla değil, kendi ülkenin parasıyla ceza verdireceksin. Bu nerede olur? Bu demokrasinin olmadığı bir ülkede olur. Bu diktatörlükle yönetilen bir ülkede olur. İşte hep bunun mücadelesini veriyoruz. Türkiye`de demokrasi yok olmuştur, Türkiye`de özgürlükler yok olmuştur. Artık herşey başbakanın iki dudağı arasına girmiştir. Kendi yaptığı hırsızlıkları yok edebilmek için, kendi çocuklarının hırsızlıklarını yok edebilmek için kanun çıkarma telaşındalar. Ama toprağını, havasını, suyunu savunan, sadece kendi geleceğini değil, çevrenin geleceğini, o bölgede yaşayan insanların geleceğini, hatta dünyanın geleceğini savunan insanlara bu ızdırabı çektiriyorsunuz. Bu ancak diktatörlükle yönetilen ülkelerde olur. Türkiye böyle bir dönemdedir. Ama bu insanlar her türlü baskıya rağmen mücadelelerini sürdürmektedirler. Ben bu mücadelenizde sizleri kutluyorum. Sizleriniz yanınızdayız. Belediye başkanlarımızla, milletvekillerimizle, genel başkanımızla sizlerin yanınızdayız” dedi.
Paylaş