Anzaklar dedeleri için gözyaşı döktü

Gelibolu Yarımadası Anzak Koyu’nda düzenlenen Şafak Ayini’nde, Çanakkale’ye savaşmaya gelen Anzak askerlerinin torunları, dedelerini anarken gözyaşlarına hakim olamadı. Çanakkale Kara Savaşları’nın 97. yıldönümü etkinliklerinin ikinci gününde “Ata`nın Yolunda 57. Alay Yürüyüşü`` gerçekleştirilirken, Anzaklar’ın torunları ise, 97 yıl önce dedelerinin büyük yenilgiye uğradığı Gelibolu topraklarında şafak ayininde duygusal anlar yaşadılar.

686
 
“Onlar yabancı topraklardaki yabancılardı”
Törende, “Şafakta bile gölgeler bu felaket dolu günün üzerine düşüyordu” diyen Avustralya Başbakanı Julia Gillard; “Burada öylesine yabancı ve bir o kadar da tanıdık bu kumsallar ve tepelerde, daha sonra büyük bir lider olacak kişi önderliğinde, yetenekli bir düşman yatmış bekliyordu. Yarımadanın bu dar bölgesindeki bir milyon kişinin ölümlü mücadelesinde bir savaş dünyası tanımlanıyordu. Müttefikler için bu, daha büyük bir stratejik amaç uğruna, büyük güçlerin ve imparatorluk kuvvetlerinin savaştığı bir milletler çatışmasıydı. Türkler için bu, Atatürk`ün askerlerine sadece savaşmayı değil ölmeyi emrettiği toprakların ve vatanın mukaddesatının savunmasıydı” dedi.
 
 
Dedeleri gibi kırık bulgur çorbası içip, şafak vakti yola çıktılar
Yaklaşık 15 bin kişi, 57. Piyade Alayı`nın 1915`te katettiği yolu şafak vakti yürüdü. Çanakkale Kara Savaşları`nın 97. yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Valiliği, Türkiye İzcilik Federasyonu ve Ulusal Öğrenci Konseyi`nce ``Ata`nın Yolunda 57. Alay Yürüyüşü`` düzenlendi. Geceyi hazırlanan kamplardaki çadırlarda geçiren ve sabahın erken saatlerinde uyanan öğrencilere Türk Kızılayı tarafından dağıtılan ve 57. Alay askerlerince de içtiği belirtilen kırık buğday çorbası ikram edildi.
 
 
Çanakkale Kara Savaşları’nın 97. yıldönümü etkinliklerinin ikinci gününde “Ata`nın Yolunda 57. Alay Yürüyüşü`` gerçekleştirilirken, Anzaklar’ın torunları, 97 yıl önce dedelerinin büyük yenilgiye uğradığı Gelibolu topraklarında şafak ayini düzenledi. Soğuk hava şartlarından korunmak ve ayine katılmak üzere geceyi uyku tulumlarında geçiren Anzaklar’ın torunları, 97 yıl önce Saros Körfezi’nden Gelibolu’ya çıkarma yapılan Anzak Koyu’nda toplandılar. Ayin saatine kadar tören alanına kurulan dev ekranlardan Çanakkale Savaşı belgeseli ve yapılan röportajlar izlendi. Müzik dinletisinin ardından tören kıtasının yerini almasıyla tören başladı.
 
 
 
 
“Onlar yabancı topraklardaki yabancılardı”
Avustralya Başbakanı Julia Gillard, törende, “Onlar yabancı topraklardaki yabancılardı” diyerek başladığı konuşmasında, insanların “Dünyanın ucundan uzaktaki korkunç bir savaşı sona erdirme umudu içinde geldiğini, ancak bunun gerçekleşmediğini” söyledi.
 
“Şafakta bile gölgeler bu felaket dolu günün üzerine düşüyordu” diyen Gillard, şöyle konuştu: “Burada öylesine yabancı ve bir o kadar da tanıdık bu kumsallar ve tepelerde, daha sonra büyük bir lider olacak kişi önderliğinde, yetenekli bir düşman yatmış bekliyordu. Yarımadanın bu dar bölgesindeki bir milyon kişinin ölümlü mücadelesinde bir savaş dünyası tanımlanıyordu. Müttefikler için bu, daha büyük bir stratejik amaç uğruna, büyük güçlerin ve imparatorluk kuvvetlerinin savaştığı bir milletler çatışmasıydı. Türkler için bu, Atatürk`ün askerlerine sadece savaşmayı değil ölmeyi emrettiği toprakların ve vatanın mukaddesatının savunmasıydı. Ve burada savaşan ulusumuzun, müttefiklerimizin ve Türklerin askerleri öldüler. Yaş, rütbe veya cesaret ayrımı göstermeyen korkunç ölümler... 130 binden daha fazla asker bu yerde hayatlarını kaybetti. Bunların üçte ikisi Türk tarafından, 8 bin 700`ü ise Avustralya`dandı.”
 
Gillard, Gelibolu Yarımadası`nın fedakarlık ve kayıplarla kutsandığına işaret ederek; “Burası aynı zamanda şerefle parlayan bir yerdir ve bu, şereflerin en göz alıcısıdır. Rakiplerin eşitlik ve saygı içinde karşılaştığı, nitelik ve davranışlarıyla belirli bir asalet kazandıkları yerdir” diye konuştu.
 
“Türkler bizim kayıplarımızı onurlandırdılar”
 Başbakan Gillard, Çanakkale Savaşları`nın 8 ay sonra başladığı gibi şafakta sona erdiğini, 20 Aralık 1915`te saat 3.57`de son Avustralyalı askerin de sessizce Gelibolu Yarımadası`ndan ayrıldığını söyledi. “Rakiplerinin zor elde ettikleri ve hak ettikleri zaferi kıskanmadılar” ifadesini kullanan Gillard, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilgiden daha büyük bir pişmanlık duygusunu, dostlarını geride bırakmak zorunda oldukları için yaşadılar. Bu nedenle Avustralya ve Yeni Zelanda komutanı General Godley, Osmanlı kuvvetlerinden Anzak mezarlarına saygı gösterilmesini isteyen bir mesaj bırakmıştı. Ancak böyle bir çağrıya gerek yoktu. Türkler bizim kayıplarımızı onurlandırdılar ve onlara kendi evlatları gibi sahip çıktılar. Ve daha sonra tarih sayfalarında nadir görülen bir şey yaptılar. Bu yere mağlupların onuruna `Anzak Koyu` adını verdiler. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti`ne büyük bir gönül borcumuz bulunmaktadır. Hiçbir millet mabetlerimizi daha iyi koruyamaz ve bu kutsal ziyaretlerimize daha cömertçe ev sahipliği yapamazdı.”
 
“Burada, Avustralya`yı vatan olarak kabul etmeyi öğrettiler”
Avustralya Başbakanı Julia Gillard, değerli bir rakibin daha da büyük bir dost olduğunu kanıtladığını söyledi. Gillard, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye`nin ev sahipliği sayesinde, bu kıyılardan ayrılanların en içten şekilde ümit ettikleri şeyi yapıyoruz. Geri geliyoruz. Her zaman geri geleceğimiz gibi. Bundan sonra bir anlam ifade edecek en iyi ve tek hediyeyi vermek için, anmamız için... Anzakların savaşta yaptıklarını anıyoruz. Ve barış zamanında ulusumuzu şekillendirmek için yaptıklarını. Burada, bizlere başka bir yeri değil, Avustralya`yı vatan olarak kabul etmeyi öğrettiler. Burada Avustralya`ya özgü okaliptüs yaprağı ve akasyanın şekli ve kokusunu özlediler, gülün ve karaağacın değil. Weipa ve Woolloomooloo, Toowoomba ve Swan Hill isimli yerleri hatırladılar. Ya da Albany`den gemileri ayrılırken, bir çoğunun yaşadıkça görebileceği son Avustralya toprağı olan Clarence Dağı görüntüsünü.” Gillard, bunun bir Anzak efsanesi olduğunu ve her Avustralyalıya ait olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle tamamladı: “Kökenleri yalnızca ilk yerleşenlere kadar uzananların değil, aynı zamanda benim gibi göçmenlerin ve Avustralya hikayesinin tamamını özgürce sahiplenenlerin de... Savaş kahramanlıkları, ata topraklarına duydukları sevginin en derin bir ifadesi olan Avustralya yerlilerinin de... Ve çocuklarına anlatacak bir değil iki kahramanlık hikayesi olan Türk-Avustralyalıların da... Hepimiz hatırlıyoruz, çünkü hepimiz Anzakların bizim için kazandıkları özgürlüğü yaşıyoruz. Buraya deneyimsiz ve yabancı olarak gelen ve büyük fedakarlıkları ile -ölümsüz bir cesaret anıtı inşa etmiş- olan bu yurttaş askerler. Bugünün sonunda bu şafak karanlığa dönecek. Fakat güneş onların cesaretli davranışlarının üzerinde hiçbir zaman batmayacak. Şimdi ve her zaman, onları hatırlayacağız.”
 
Guy; “Yeni Zelanda`nın tek kimliğinin doğuşu Gelibolu”
Çanakkale Kara Savaşları`nın 97. yıl dönümü anma törenleri kapsamında Gelibolu`daki Anzak Koyu`nda yapılan `Şafak Ayini` töreninde konuşan Guy, Gelibolu Yarımadası`nın kutsal topraklarında, Hükümet ve Yeni Zelanda halkı adına hitap etmenin kendisi için bir şeref olduğunu söyledi. “Kutsal mekan”ın birçok Yeni Zelandalı ile ilişkili olabilen bir kavram olduğuna işaret eden Guy, “Maori kültürü, toprağı, canlı bir varlık, halk ve arazi olarak algılar diye konuştu. Guy, törene katılan Avustralya Başbakanı Julia Gillard`a hitaben, “Başbakan Gillard, Yeni Zelanda Parlamentosu`na geçen yıl 16 Ocak`ta yaptığınız konuşma sırasında `Avustralyalı`nın ve Yeni Zelandalı`nın kanının döküldüğü her yerde, toprak kutsaldır` sözlerinizden biz de sizi anımsamaktayız” dedi.
 
Bakan Guy, Gelibolu`nun bütün Yeni Zelandalılar için kutsal bir yer haline geldiğini ifade ederek; “Askerlerimizin ve kayıplarımızın cesareti ve hemen bir yüzyıl öncesinde onların burada maruz kaldıkları zorluklar, canlı bir biçimde tarih kitaplarımıza geçmiş ve ulusal ruhumuza kazınmıştır. Gelibolu, yaygın bir şekilde Yeni Zelanda`nın tek kimliğinin doğuşu ve milliyete doğru giden yolda önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir” diye konuştu. “Bu mücadelenin insan kaybı ve batı cephesindeki savaş, küçük ülkemizde dokunulmamış hiçbir topluluk bırakmadı” diyen Guy, şöyle konuştu: “Anılar halen her köyün, ülkenin topraklarının her bir köşesinde duruyor. Onların üzerinde dağlanmış adlarının uzun listeleri, bizim genç Yeni Zelanda toplumunun kanlı çatışmadan bıraktığı derin yara izlerinin bir kanıtıdır. Ancak bu dehşet verici kısımda söz ettiğimiz gibi, Gelibolu savaşının silahlı erlerinin 1915`te hayal edebildiğinden daha olumlu gelişmelerin de bir başlangıç noktası olduğu aklımızdadır.”
 
“Hiç kimse bize bunun böyle olacağını söylemedi”
Nathan Guy; “Bugün Türklerin cömertliği, misafirperverliği ve bu yıl dönümünü gerçekleştirmede gösterdikleri kayda değer destekleri için yaptıkları ev sahipliği sayesinde içtenliklerini sürdürmek adına bu fırsatı değerlendirmek istediklerini” bildirdi. “Sizlere, egemen topraklarınızdaki kutsal yerlere ulaşma imkanı verdiğiniz ve burayı koruduğunuz için ayrıca minnettarız” diyen Guy; “Ne var ki burası Türkiye`den dünyanın yarısı kadar uzakta olan bizler için de ayrıca özel kalmaktadır” ifadesini kullandı. Guy, durmaksızın süren ateş altında, birçok insanın hududa bile gelemeden vurulduğunu belirterek, şunları söyledi: “Hayatta kalan birlikler, hemen sonrasında acımasız bir şekilde yaralılar ve ölülerle dağılmış kıyıda kendilerini hareketsiz halde bırakılmış olarak buldu. Yeni Zelandalı şair Alistair Te Ariki Campbell şöyle yazdı: `Yola çıktığımızda gözlerimizde parlayan maceranın ışığı o gün tükendi. Çiftliklerdeki, madenlerdeki, şehirlerdeki, halk okullarındaki genç adamlarla biz, geniş kan bataklıklarında ve yaralı bedenlerimizle öldük. Hiç kimse bize bunun böyle olacağını söylemedi`. Kayalık ve çukurlarda savaşmaya çalışanlar, önlerindeki yeri Türk savunmasının öfkesi kadar düşmanca buldular. Askerlerin memleketlerinden gelen mektuplar, sekiz ay boyunca Gelibolu`da katlandıkları yoksunluklarda engele takılmıştır. Yiyecek ve su sıkıntıları, hava şartları, kaynaşan sinekler, güçten düşürücü hastalıklar, keskin nişancılar ve topçuların durmak bilmeyen yaylım ateşleri insanların sığ siperlerindeki dostlukların sığındıkları yerlerdi."
 
 
 
Dedeleri gibi kırık bulgur çorbası içip, şafak vakti yola çıktılar...
“Ata`nın Yolunda 57. Alay Yürüyüşü”
Yaklaşık 15 bin kişi, 57. Piyade Alayı`nın 1915`te katettiği yolu şafak vakti yürüdü. Çanakkale Kara Savaşları`nın 97. yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Valiliği, Türkiye İzcilik Federasyonu ve Ulusal Öğrenci Konseyi`nce ``Ata`nın Yolunda 57. Alay Yürüyüşü`` düzenlendi. Geceyi hazırlanan kamplardaki çadırlarda geçiren ve sabahın erken saatlerinde uyanan öğrencilere Türk Kızılayı tarafından dağıtılan ve 57. Alay askerlerince de içtiği belirtilen kırık buğday çorbası ikram edildi.
 
Çorba dağıtımının ardından Gelibolu 18. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ferhat Özgen tarafından yürüyüşün startı verildi. Yaklaşık 8 kilometrelik yürüyüşe öğrenci grupları, üniversiteliler ve izcilerden oluşan 15 bin kişi katıldı. Grup üyeleri marşlar söyleyip, ellerindeki Türk bayraklarını sallayıp zorlu parkuru tamamlamaya çalıştı. Yürüyüşü tamamlayan grup, Conkbayırı`nda düzenlenen törene geçti. Buradaki törene, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Yalçın Ataman, Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna, Çanakkale Belediye Başkan Vekili Celal Karakaş ile kaymakamlar ve bağlı birliklerin komutanları katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı`nın okunmasının ardından, Niğde Üniversitesi temsilcileri, geçen yıl teslim aldığı temsili sancağı Çukurova Üniversitesi temsilcilerine verdi. Atatürk Anıtı`na Vali Tuna, Orgeneral Ataman ve Gençlik Konseyi üyeleri tarafından çelenk sunuldu. Öte yandan, tören alanında 57. Piyade Alayı`nı temsil eden ve o dönemdeki üniformaları giyen askerler de yer aldı.
 
 
 
Lone Pine’deki tören
Çanakkale Kara Savaşları`nın 97. yıl dönümü etkinlikleri kapsamında, Gelibolu Yarımadası`ndaki Anzak Koyu`nda düzenlenen “Şafak Töreni”nin ardından, Avustralya Lone Pine (Tek Çam) Anıtı`nda Avustralya`nın ev sahipliğinde tören gerçekleştirildi. Avustralya Başbakanı Julia Gillard, törendeki konuşmasına, “Tarihi ve zorlu bir toprağa, bugün karaya çıktılar. Genç ve deneyimsizdiler. Çok azı profesyoneldi, çoğu muharebeye yeniydi. Kendilerine Avustralya İmparatorluk Kuvvetleri deniyordu. Fakat 240 günlük bu cehennem sona ermeden önce, ölümlüler arasında yeni bir isime sahip oldular Anzaklar...” diyerek başladı.
 
Gillard, Austerlitz ve Waterloo gibi üstün savaş nişanlarına sahip Fransız ve Britanyalı silah arkadaşlarının aksine Anzakların, bel bağlayacakları ya da kendilerini savunacakları bir geleneğe sahip olmadığını belirterek; “Daha büyük bir şey yaptılar, bir tane yarattılar. Yeni bir ulus için yeni bir hikaye. Bu bizim hikayemizdir ve bize aittir. Çünkü onlar her türlü geçmişe ve inanca sahip insanlardı. Çanakkale Savaşları sırasında Gelibolu Yarımadası`nda bulunan gazeteci Charles Bean`in “Avustralya`nın ulus bilinci 25 Nisan 1915`te doğmuştur” dediğini anımsatan Gillard, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Burada, bu kıyılarda... Böylesine kayalık, böylesine sert ve böylesine vatandan uzak... Anzaklar buraya geldiğinde bizim ulusal bağımız yeniydi. Milletimizin yasaları ve kurumları 1901 yılında oluşturuldu. Fakat burada, 1915`de, onun ruhu ve özüne damga vurulmuştur. Bizleri izleyen dünyanın gözleri önünde bu, bizim ilk ulusal eylemimizdi ve yalnızca devlet adamları ya da diplomatların değil, sıradan askerlerin gerçekleştirdikleri bir eylem.”
 
 
 
“Üç günlük şiddetli çatışma bu toprağı kana boğmuştur”
Gillard, 97 yıl önce Lone Pine`deki muharebenin 8 bin 700 Avustralyalının hayatına mal olduğunu belirterek; “Avustralya`nın savaş zamanındaki her on kaybından biri yarımadanın bu dar bölgesinde gerçekleşmiştir. Ve bu coğrafyanın hiçbir yerinde Lone Pine`dekinden daha şiddetli bir çatışma olmamıştır. Üç günlük şiddetli çatışma bu toprağı kana boğmuştur. Gelibolu`daki 9 Viktorya Haçı Madalyası`nın 7`si burada kazanılmıştır” diye konuştu.
 
Gelibolu Yarımadası`na bir zaferi kutlamak için gelmediklerini anlatan Gillard, ``Bugün buraya Anzakları ve umuyorum az da olsa bizleri de tanımlayan değerlerin onuruna geldik. Ateş altında gözü kara bir cesaret, alaycı bir mizah anlayışı, bir doğaçlama dehası... Ve kopmaz bir dostluk bağı. Çabuk bir zaferin kolaylıkla ortaya çıkaramayacağı nitelikler`` dedi. 
 
“Bu kıyılarda zafer mümkün değildi”
Gillard, “Bulundukları bölgede zafer kazanılmadığını, ancak bu yerde zorlu bir ders çıkarıldığını ve anlam kazanıldığını” belirterek, şunları söyledi: “Anzaklar buradan zafer kazandıkları batı cephesine ve Filistin`e gittiler. Ve son tahlilde hüküm, 1915 yılı Anzak Günü`nden 1918 ateşkes gününe kadar geçen süre zarfında verilmelidir. Ve bugün Ben Roberts Smith`in burada olmasının oldukça güçlü bir şekilde gösterdiği gibi, bu yakın zamandaki çatışmalara kadar bir yüzyıldan fazla süredir aralıksız devam eden bir silahlı mücadele geleneğidir. Bu kıyılarda zafer mümkün değildi. Anzakların hiçbir zaman geçemeyecekleri bir sınavdı. Onlar daha büyük ve daha zorlu bir sınavı geçtiler. Avustralya İmparatorluk Kuvvetleri 1. Tabur`dan Teğmen Noel McShane`in gelecek kuşaklardan istediği gibi, `Umarım Avustralya`da sizler, bizlerden utanç duymuyorsunuzdur. Biz kendi payımıza düşeni yaptık ve hiçbir şekilde suçlanmamalıyız`. Hayır. Hayır, biz sizlerden utanç duymuyoruz. Çünkü bu yerde hiçbir utanç yoktur. Gurur duyuyoruz. Müteşekkiriz. Ve hiçbir zaman unutmayacağız.”
 
Törende konuşmaların ardından ülke temsilcileri, Avustralya Anıtı`na çelenk koydu. Türkiye adına çelengi Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna bıraktı. Saygı duruşunun ardından Türkiye ve Avustralya milli marşlarının çalındığı törene çok sayıda davetli katıldı. Öte yandan Gillard, tören alanına gelişinde vatandaşları ile bir süre sohbet edip fotoğraflar çektirdi.
 
Conkbayırı’ndaki tören
Çanakkale Kara Savaşlarının 97. yıl dönümü anma etkinlikleri kapsamında Conkbayırı`nda bulunan Yeni Zelanda Anıtı`nda tören düzenlendi. Yeni Zelanda Gazi İşleri Başkanı Nathan Guy, törende yaptığı konuşmada, birlikte olmalarını sağlayan anma yerinin, 1915 yılının ağustos ayının sıcağında Yeni Zelandalılar tarafından desteklenen gözü pek ama başarısız olmuş birinin mekanı olduğunu söyledi. Conkbayırı`ndaki Tepebaşı`nın, 8 Ağustos 1915 gecesinde cesur bir şekilde Yeni Zelanda Wellington Taburu Piyade Birlikleri tarafından alındığını belirten Guy; “Bu kuvvetler, 8 Ağustos`a yaklaşan günlerdeki korkusuz gece istilalarında vadileri koruyan kilit noktalarını yakalamıştı” dedi. Guy, Conkbayırı`nın Yeni Zelanda kuvvetlerinin, Gelibolu mücadelesinde son büyük itici gücün taktik hedefi olduğunu ifade ederek; “Harekatlar, Gelibolu`da sonuç veren noktaları ve oradaki askeri kaybı işaretlemesine rağmen, bu durum çok daha önemli bir ilerlemedeki kilit başlangıç noktalarından biriydi. Conkbayırı taarruzu, oluşan Yeni Zelanda kimliğinin esas anlarından birini simgeleştirmektedir. O kimlik yayılmıştır ve Yeni Zelandalıların, Avustralyalılar ve diğer uluslardan gelen arkadaşlarıyla birlikte kol kola edindikleri birçok deneyimi ve değerini içermektedir” diye konuştu.
 
Yeni Zelandalıların, ”Dünyanın bir ucundan” geldiğine işaret eden Guy, şunları söyledi: “Derin adımların ve Anzak`ın öyküsünün içinde, bu genç insanlar Dominion`nun yeni şehirlerinden, eyalet kasabalarından, köylerinden ve kırsal mezralarından geldiler. Dünyanın bir ucundan gelenlerin ortak kökleri Yeni Zelandalıları savaş alanında birbirine bağladı. Savaştılar ve Wellington Taburu, Auckland ve Otago taburları ve Maori Taburu`nda kendi eyaletlerinden gelen arkadaşlarıyla birlikte öldüler. Ve biz bugün, birçok Yeni Zelandalının, bu genç insanların yattığı yerlerde bu olayları anarken, Yeni Zelanda`nın bir sonraki nesli de kendi ana vatanlarındaki anıtlarda onlara hitaben fedakarlıklarını sunmaktadır.”
 
Bakan Guy; “1914`te bir milyon insandan daha az kişinin yaşadığı Yeni Zelanda`nın 1. Dünya Savaşı`na katılımının oldukça büyük bir şey ve yaşadığı deneyimin de oldukça sarsıcı” olduğunu dile getirdi. Guy, 100 bin kişilik Yeni Zelanda Seferi Kuvvetleri`nin 58 bin kişilik kaybı olduğunu, 20 ile 40 yaş arasındaki ortalama her üç Yeni Zelandalıdan birinin öldürüldüğünü ya da yaralandığını söyledi. Bugün genç Yeni Zelandalıların, Gelibolu`da atalarının zamanına ait şerefli geleneklerine, özveri ve cesaretle hizmet vermeyi sürdürdüğünü anlatan Guy; “Yeni Zelanda`nın savunma personeli, çıkarlarımızı korumakta ve Afganistan, Timor-Leste, Solomon Adaları, Mısır, Orta Doğu, Güney Sudan, Irak ve Güney Kore`de alınan küresel taahhütlerdeki barışın korunmasına yardım etmektedir” dedi.
 
Barış dualarının okunduğu tören, bir dakikalık saygı duruşu, Türkiye ve Yeni Zelanda milli marşlarının çalınması ve ülke temsilcilerinin Yeni Zelanda Anıtı`na çelenk koymasıyla sona erdi. Türkiye adına Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna anıta çelenk bıraktı.
 
Yeni Zelandalılar Türklere saygı duyuyor
Bakan Guy, Yeni Zelanda askerlerinin, kendi ülkesini savunmada mücadele veren Türklerin cesaretlerinden ve askeri yeteneklerinden ötürü onlara büyük saygı duyduğunu bildirdi. Savaştan sonra, Gelibolu`daki uzlaşmanın yolunu açan tümen komutanı ve daha sonraki zamanda Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu olan Mustafa Kemal`in savaş alanında sarf ettiği yüce sözlerinin Wellington`a geri dönerken Yeni Zelandalıların kulaklarında yankılanmaya devam ettiğini ve hiçbir zaman unutulmayacağını dile getiren Guy; “Her iki cephedeki acı ve kayıpları hatırlamak için, uluslararasındaki farklılıkların savaşa gerek kalmadan çözülebileceği bir dünya için çalışmaya kendimizi adamamıza izin verin. İşte bu, burada savaşan ve hayatını kaybeden insanlarımızı en şekilde onurlandırmanın yoludur” şeklinde konuştu. Şafak törenine Türk Silahlı Kuvvetleri adına katılan iki subay, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk`ün 1934`te Çanakkale Savaşları`nda yaşamlarını yitiren yabancı ülke askerlerinin ailelerine yönelik sözlerini Türkçe ve İngilizce olarak okudu. Tören, iki dakikalık saygı duruşunun ardından Türkiye, Avustralya ve Yeni Zelanda milli marşlarının okunması ve alana çelenklerin konulmasıyla sona erdi.
Paylaş