Zamanın ruhuna ne kadar uygun!
57. Alay yürüyüşü yıllar önce bir grup Çanakkaleli izcinin barış duygularıyla başlattığı bir etkinlik olarak, yıllar içinde devlet tarafından organize edilen barış duygularının yerine militarizmin etkisiyle şekillenen bir etkinliğe dönüştü.
Öyle bir noktaya taşındı ki; Anzakların şafak ayini töreni yaptığı saatlerde adete bir gövde gösterisi yapılır hale geldi.
Özelikle son yıllarda yürüyüşe katılan gençlere hamaset dolu söylevlerde bulunuluyor ve en sonunda yürüyüş tekbir ve Allahüekber nidalarıyla yapılan bir yürüyüşe dönüştürülerek amacından saptırılmış oldu.
Her zaman yaptığımız gibi bu etkinlikte değerini yitirmişti, çünkü artık devlet aklının egemen olduğu onun tarafından organize edilen, militarist duyguların pompalandığı bir etkinliğe dönüştürülmüştü.
Gençlerin kendi inisiyatifleriyle bir araya gelip, barışa katkı sağlamak adına düzenledikleri etkinlik gitmiş, yerine devasa organizasyonlarla taşınan onbinlerce gencin, 1915 Çanakkale Savaşlarının emperyalist çıkarlar adına halkların nasıl birbirine kırdırıldığı gerçeğini yok etmek adına savaş üzerinden kurgulanan hamasetten öte bir anlam taşımayan bir etkinlik gelmişti.
Bu etkinliği izleyen vatandaşlar ‘ bu nasıl bir barış anlayışıdır,
Anzak törenlerine katılanlara korku salmak için mi bu etkinlikler yapılmaktadır’ değerlendirmesi 57. Alay yürüyüşünün gelmiş olduğu noktayı çok iyi özetlemektedir.
Bunun yanında her türlü hamaset ve Allahüekber ve tekbir sesleriyle sürdürülen bu yürüyüş artık başka bir şeye hizmet eder hale getirildi.
Böyle olduğu içinde bu yıl, basına yansıyan; yürüyüş sonrası o bölgede bırakılan kirliliğin hali de pek çok şeyi açığa çıkarmaktadır.
Belirli bir program dahilinde bölgeye getirilip yapılan etkinlik sonrasında gençlerin o alanı böylesine pislik içersinde bırakması her şeyden önce kendi eylemlerine inanmadıklarının göstergesidir.
Belli bir bilinç ile hareket eden kitleler hiçbir zaman çevrelerine böylesine bir zarar vermezler.
Çevreyi bu denli hor kullanıp çöplerini oraya bırakıp gitmek her şeyden önce medeniyetten uzaklaştırılmış bir ruh halinin sonucudur.
İşte o çöpler, bir kez daha bu etkinliğin gözden geçirilmesini zorunlu kılan gösterge olmuştur.
Hala barışı kavrayamamış, intikam ve nefret duygularıyla hareket eden bir anlayış ile gençlerimizi seferber etmek geleceğimizi karartmaktan başka bir anlam taşımaz.
Bu yılki 57. Alay yürüyüşünde bu gerçeği yaşadık.
Tıpkı, ‘Ermeni soykırımı algısını önleme diplomasisi’ olarak organize edilen 24 Nisan kutlamalarında yaşadıklarımız gibi.
Her iki olayda da ortak bir özellik var; tarihin gerçeklerini yok sayarak bazı amaçlara ulaşmak için her şey mubah görülmektedir.
Bu yaklaşım zamanımızın ruhuna aykırıdır.
Gün geçtikçe yaşadıklarımız işin içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.
Hukuk’un yok edildiği, bir mahkemenin almış olduğu bir kararı diğer mahkemenin ret ettiği günleri yaşar hale geldik.
Bu durum siyasal iradenin, hukuk sistemini yok ederek egemenliklerini sürdürme girişiminin, yeni bir ihtiyaç halidir.
Sistem tıkanmıştır, yönetemezlik krizi had safhada yaşanmaktadır.
Şimdi demokrasi, özgürlüklere ve haklarımıza daha çok sahip çıkma zamanıdır.
Yeni yaşam için sorumluluk almak zamanıdır.
7 Haziran seçimleriyle bugüne kadar yok sayılanların mecliste insanca bir yaşamdan yana var olmaları adına %10 barajını yıkarak yeni yaşam için yapılacak başlangıç tüm ezilen mağdur edilen kesimlerin umudu haline gelmiştir.
Bu umudun büyütülerek gerçekleştirilmesi aydınlık günlerin habercisi olarak yeni bir yaşam için vazgeçilmez bir çağrıdır.
Bu çağrıya kulak verelim; kısır, anlamsız tepkiler ile soyut ve niyet okumadan öteye gitmeyen anlayışların getirdiği spekülasyonlara bu çağrıyı kurban etmeyelim.