Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Zaman her şeyin ilacıdır.

7 Haziran seçimlerinde halkların kırmızı kartını gören AKP hükümeti bugün meşruiyetini kaybetmiş bir hükümet olarak ülkemizi felaketin eşiğine getirmiştir. Bu süreçte ona can simitliği yapan MHP'sininde önemli payı vardır. "Seni başkan yaptırmayacağız" ilkesiyle seçimlere katılarak demokrasinin önündeki seçim barajını yerle bir eden demokrasi güçlerinin birlikte hareket etiği HDP'ye dönük olarak sürdürülen saldırılar; yaşanılan siyasal durumu çok net olarak ortaya koymaktadır.

1114

7 Haziran’dan sonra neler oldu, şöyle bir hafızamızdan geçirelim.

Her şey çok açık; tek adam diktatörlüğüne ülkeyi götürmek isteyen irade bunu gerçekleştiremeyince hassas noktamız olan şiddet ve savaş sarmalını Kürt sorunu üzerinden yakıcı bir hale getirerek yeni bir oyun planı içersine girmiştir.
Bu süreçte MHP, AKP’nin sıkıştığı her noktada can simidi olmuştur.
TBMM başkanlığı seçiminden tut,terör olaylarının araştırılması için araştırma komisyonu kurulması önerisinin reddine kadar  almış olduğu tutum AKP’yi kurtarıcı bir role dönüşmüştür.
Bununla da yetinmeyerek son olarak açıkça ötekileştirici düşmanlaştırıcı bir üslupla HDP ve HDP’ye oy verenler hedef haline getirilmiştir.
Tüm plan HDP’yi kriminalize ederek baraj altına düşürmek planıdır.
Ancak HDP, barış için bu ülkenin ciddi gereksinimi olan bir partisidir.
Barışın savunulması savaşın sonlandırılması şiddet ve ayrımcılığa son verilmesi açısından HDP’nin çabaları son derece değerlidir.
7 Haziran’dan itibaren geçen yaklaşık 2 aylık sürede her şey yerli yerine oturmuştur.
“Seni başkan yaptırmayacağız” şeklindeki yaklaşımdan rahatsız olanlar açıkça ‘çözüm, barış ve çatışmasızlık durumu’  kalmamıştır diyecek kadar fütursuzca şiddet ve savaş yanlısı bir tutum aldılar.
Sözde terör ve şiddete karşı olduklarını her fırsatta hamasi  nutuklarla dile getirenler mecliste kurulacak araştırma komisyonuna karşı çıkmışlardır.
Daha da ileri giderek “şerefsizler” gibi bir yaklaşımla demokratik gelenekleri yok sayarak düşmanlaştırma ve bunun üzerinden yaratılacak çatışmanın zeminine çimento olmuşlardır.
Sermaye kendi düzenini, sürdürmek için savaş politikalarından medet umar haldedir.
Bu durum; kendilerinin, yaklaşan sonunun işaretidir.
Daha dün, daha iyi yaşam koşulları ve daha iyi ücret için kamu emekçilerinin taleplerini gündeme taşıdıkları demokratik protesto güvenlik güçlerinin şiddetine maruz kalmıştır.
Savaş demek daha çok sömürü demektir.
Savaşa, şiddete karşı tepki vermek barış güçlerinin iradesini görünür kılmak günümüzün en önemli görevi haline gelmiştir.
 
Son yolculuğunda Levent abimizin öğrettikleri 
Çevremizdeki yakınlarımızı, sevdiklerimizi bir bir kaybediyoruz.
Cenazelerde şimdilerde artık daha sık bir araya geliyorsak; biraz düşünmek gerekecektir.
Levent abinin cenazesinde herkesin dilinde; ‘ne kadar seveni varmış ne kadar kalabalıktı’ sözleri vardı.
Ancak ben bu düşünceler karşısında bir başka gerçekliğe takıldım.
Değerlerimizin, dostluklarımızın, dayanışmamızın her geçen gün yıprandığı bir dönüşümü yaşadığımız bu süreçte sahte göz yaşları bir trend haline geldi diye düşünmeden geçemedim.
Sağlığında, zor günlerinde, unuttuğumuz kişiler hakkında cenazelerinde dökülen gözyaşları ancak timsah gözyaşları olabilir.
Işıklar içersinde uyu Levent abi, seni unutmayacağız… Aramızdan ayrılırken bile bize bir ders verdin…