Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Zam

1650
Elektrik ve doğal gaza yapılan zamlar, dar gelirlileri kara kara düşündürüyor. Biliyorlar ki önümüzdeki günlerde iğneden ipliğe bir zam furyası ile karşı karşıya kalacaklar. Şimdilik tepkileri, "keşke oyumuzu AKP’ye vermeseydik" ile sınırlı.
 
ÇOMÜ öğrencileri de yemek zamlarından muzdarip. Onlar halkın bir adım önünde; zamların geri alınması için mücadele ediyorlar. Skeçler yazıyorlar, oynuyorlar, yemekleri boykot ediyorlar, haklarına sahip çıkıyorlar.
 
Bu haklı talepleri temelinde birlikteliklerini pekiştirirler ise, başarıya ulaşmamaları içinde hiçbir neden yok. Bu konuda yönetim tarafından bazı ince taktikler ile mücadelenin içi boşaltılmaya çalışılsa da…  
 
Zamlara karşı verilecek mücadele sistem savunucuları tarafından her zaman tehlikeli görülmüştür.
Kitlelerin en çok seferber olabileceği taleplerin başında gelen zamlara karşı olma durumu diğer ülke halklarının da deneyimi ile ortadadır.
 
Bunun için sistem hemen savunma mekanizmasını çalıştırır, bu alandaki tepkilerin önünü almak için gündem değiştirme, çeşitli entrikal girişimler, fiili baskılar gibi bir çok argümanını devreye sokar.
ÇOMÜ’de de bu mekanizma insani duygular üzerinden, gençliğin dayanışma, yardımlaşma duyguları üzerinden kurgulanmaktadır. 
 
Zammın gerekçesi, ihtiyacı olan daha çok öğrenciye burs vermek olarak açıklanmış, sonrasında zammın geri çekilmesi için ilave burs verilen öğrencilere bursun geri çekilmesi alternatifi getirilerek adeta bel altından çalışılmıştır.
 
Böylece zamma karşı olanların, ihtiyacı olan öğrencilerin burs almalarına karşı olması gibi bir algı yaratılmaya çalışılarak ince bir taktik izlenmektedir.
 
Öğrenciler  “yemezler, ekmeğini kap sen de gel” sloganı ile yemek boykotuna başlamışlar ve idarenin bu ince taktiğini boşa çıkarmak için mücadelelerini “öğrenciler müşteri değildir” talebi ile daha temel bir alana taşımışlardır.
 
Öğrencilerin zamma karşı mücadeleleri ince taktikler ile ne kadar gözden düşürülmeye çalışılsa da haklı olan öğrencilerdir.
 
Haklı olan kazanır.
 
Geçen haftadan 
Geçen hafta okulların açılması ile kayıt sırasında alınan bağışlara, okul ihtiyaçları için velilerden istenen yeni bağışlar eklenince vatandaşın tepkisi arttı.
 
Milli Eğitim yetkilileri bu iddiaları araştıracaklarını bildirmelerine rağmen şikayetler durmak bilmiyor.
 
Bir velinin bu konudaki yakınması şöyle:
“Bugünkü okul haberinize benzer bir olayda Zübeyde Hanım Anaokulu’nda yaşanıyor. Okul öncesi eğitim kurumları yönetmeliğinde açıkça yasaklandığı halde velilerden para toplanıyor. Ben bu olay üzerine çocuğumu okuldan aldım.”
 
Bir başka veli de şunları yazıyor:
“Bilindiği gibi Fen Lisesi geçtiğimiz yıl yeni binasına taşındı ve ikinci dönem eğitim-öğretim büyük ölçüde aksadı. Ancak geçen sürede gözle görülür pek iyileşme de yok galiba.
Okula giden yaklaşık 1 km.lik tali yolda aydınlatma yok, özellikle havanın erken karardığı kış günlerinde yakındaki çoban köpekleri okula yürüyerek gitmek zorunda olanlar için tehlike oluşturuyor. Maalesef 6 aydan fazla zaman geçmesine rağmen hiç kimse UEDAŞ`a yol aydınlatması yaptıramadı veya yaptırmadı. Okulun su sorunu giderilemedi. Belediye tankeri ile su taşınıyor. Oysa okula su getirecek kuyu açılıp su getirildi ama nedense çalışmıyor veya çalıştırılamıyor.
 
Okulun web sayfasındaki iletişim bilgilerinde telefon numaraları bile halen güncellenmemiş. Ha okul aile birliğinin topladığı parayı sorarsanız 4 yıl için 1000 TL.civarında.”
 
Yaşananlar gösteriyor ki  ‘Paralı eğitim’ ülkemizin bir gerçeğidir.
Kimse bunu gizlemeye çalışmasın, komik oluyor.
 
Geçen haftaya damgasını vuran olaylardan biri de hakkında taciz iddiası bulunan müdürün mahkemesi idi.
Mahkeme önünde yapılan basın açıklamasında öne çıkan bir konu var ki; kamu vicdanını yaralamaktadır.
Müdür görevinin başında olmasına rağmen, tacize uğrayan bayan bir başka yere geçici görev ile sürülmüştür.
Kadınlar üzerindeki şiddet ve taciz’in oldukça yoğun olduğu ülkemizde bir kez daha görüyoruz ki bu sistem kadına dönük baskının kaynağıdır.
Öyle olmasa idi; bu kadar kamuoyuna mal olmuş, lafta dahi olsa kadına karşı şiddet ve tacize her fırsatta karşı olduğu belirtilen koşullarda gelişme bu boyutta olmaz idi.
Her zaman vicdan sahibi, haktan, adaletten yana olan yöneticilerimiz olmuştur.
Bu olayı yakından takip ettiğini bildiğimiz Çanakkale Valisi’nin gerekeni yaparak vicdanları rahatlatacağını umuyorum.