Pedagog
2000 yılından sonra doğan "Z Kuşağı" veya "Kristal Çocuklar" olarak da isimlendirilen, bilişimin içine doğmuş ve teknoloji ile son derece barışık, ancak son derece kırılgan olan bu kuşağı anlamakta güçlük çekmekteyiz.
Henüz ne istediklerini, nasıl düşündüklerini anlayamıyoruz. Yaşadıkları hıza ailelerinin uyum göstermesi zor oluyor. Çevremizde bu kuşağa ait çocukları olan ebeveynlerin kafalarını kurcalayan onlarca soru var…
Tüketim toplumu içinde büyüyen “Z Kuşağı” temsilcileri, kendinden önce gelen tüm kuşaklardan çok farklı düşünmekteler. Bu çocuklar zihinsel ve psikolojik açıdan çok hızlı gelişim göstermekteler, dolayısı ile öz güvenleri inanılmaz derecede gelişmiş durumda. Ailelerinin korumacı davranışlarına karşın, bağımsız olmayı tercih ediyorlar. Buna rağmen içe dönük bir dünyaları var ve kolaylıkla arkadaşlıklar kuramıyorlar ve ekip çalışmasına da pek yatkın değiller. Örneğin, arkadaşları ile birlikte ödev yapmak, onlar için resmen eziyet. Ama eğitime önem veriyorlar ve sosyal statü onlar için değerli. Büyük bir kesimi analitik düşünüyor ve teknolojinin yardımı ile her türlü bilgiye kolaylıkla ulaşıyorlar. İletişimi genellikle sosyal medya veya benzer iletişim kanalları ile sağlıyorlar. Tüketim çağında dünyaya geldikleri için, teknoloji ve lüks onlar için vazgeçilmez ihtiyaçların başında gelmektedir.
İyi eğitim görmeyi, bireyselliği, ifade özgürlüğünü, yaratıcılığı, inovasyonu, bilgiye çabuk erişimi, uzmanlığı, empati yapılmasını önemsemektedirler. Dünyada yaşananların farkındadırlar, inanılmaz bir özgüvenleri vardır, kendilerini iyi derece ifade ederler, eğitime ve deneyime çok önem verirler. Güvende olmak ve güvenli işleri yapmak gibi düşüncelere sahiptirler. Diğerlerinden farklı olmak yerine, denenmişi ve bilineni uygulamak onlar için önemli. Deneme ve yanılma ile zaman kaybetmek istememektedirler. Eğitim, giyim, müzik, teknolojik cihazlarda akranlarından ayrışmak yerine, aynı şeyleri yapmayı veya kullanmayı tercih etmektedirler.
Toplumun standart kurallarını, dünün gözde mesleklerini, ekip çalışmasını, özgüvensiz kişileri, baskı altında çalışılan ve çok zaman isteyen işleri önemsememektedirler. Topluluktan çok, bireyselliği savunmaktadırlar. Karşılıklı konuşmaktan fazla, sanal ortamda iletişime geçerler, bu nedenden dolayı ikili ilişkilerde çok başarılı oldukları ve takım çalışmalarında söylenemez. Toplum kurallarını kabul etmedikleri için de aileleri ile sıklıkla çatışmaya girmektedirler. Cep telefonu ve internete sürekli ihtiyaç duydukları için, ailelelerinin engellemeleri ile karşılamakta, çok kırılgan oldukları için de, küsüp, kendi kabuklarına çekilmektedirler.
AİLELER “Z KUŞAĞI” ÇOCUKLARI İLE NASIL BİR İLETİŞİM İÇİNDE OLMALIDIRLAR?
Aileler gelişen çağa, bilişime ve teknolojiye uyum sağlamaya çalışmalıdır. Bazı aileler, üç kişi de olsalar, Whatsapp grubu kurmakta ve bu kanalla haberleşmektedirler. Bu çocuklar sözü kesilmeden dinlemeli ve kendilerini ifade etmelerine izin verilmelidir. Aksi takdirde önemsenmediklerini düşünebilirler. Baskı, ceza ve kısıtlama getirme yerine, daha akılcı çözüm ve önerilerle ikna edilmelidirler. Örneğin, bir saat ders çalışırsa, karşılığında yarım saat internette oyun izni verilebilir. Bunu karşılıklı bir sözleşme haline getirmek faydalı olabilir. Çocukların keyif alacağı etkinlikler oluşturulmalı, ancak kendisine de zaman ayırması sağlanmalıdır. Ailece alınacak tatile gitme, eve bir eşya alma gibi konularda karar vermeden önce kaç yaşında olurlarsa olsunlar, onların da fikirleri alınmalı. Her bilgiye kolayca ulaştıkları ve doğrulama yapabildikleri için, hâkim olunmayan konularda konuşulmamalı, onlar gibi araştırma yapılmalıdır. Söylediğiniz bilgiler doğru ve deneyimlenmiş olmalıdır. Deneyime çok değer verdikleri için, ikna edilmeleri daha kolaydır. Öykü ve hikâyelerden çok, gerçek yaşanmışlıklara inanmaktadırlar. Bu kuşağa karşı hoşgörü sınırları genişletilmeli ve aralarında konuştukları dil anlamaya çalışılmalıdır. Örneğin, “Neden atarlanıyorsun?” dediklerinde, bunun “Neden sinirleniyorsun?” olduğunu anlamak gerekir. (Google bu konuda büyük yardımcıdır.) Klasik meslekler dışında, kendilerini başarıya taşıyacak yeni ve farklı meslek seçmeleri konusunda özgür bırakılmalıdırlar, çünkü geleceğin dünyasını önceki kuşaklardan daha iyi analiz ettikleri de bir gerçektir.
Z kuşağı çalışma hayatına henüz girmeye başladığı için, iş yaşamlarıyla ilgili çabuk sıkılıp kolay vazgeçme olasılığı dışında çok da tahminde bulunulamıyor. Öte yandan, çeşitli sosyolojik gruplarla ilişki kurma ve hak arama konularında diğer kuşaklardan daha başarılı olmaları, iş hayatlarında ulaşabilecekleri başarıların habercisi sayılıyor. Buna ek olarak, sınırsız yeni bilgiye erişimin, Z kuşağı ile daha özgüvenli ve kariyer odaklı bir nesil yarattığı düşünülüyor.
Z kuşağının ardından, 2013-2030 yılları arasında doğanlardan oluşacak jenerasyon ise, diğer nesillere göre çok daha genç yaşlarda teknolojiyle tanışmış/tanışacak olan “alfa nesli” olacak.