Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yurtta savaş,dünyada savaş

1298
Bugün ülkemizin geldiği nokta tam da budur.
Suriye’de savaş kışkırtıcılığı konusunda ileri adımlar içersinde olan siyasal irade ülke içersinde kendi halkına karşı amansız bir şiddet uyguluyor.
Tüm bu gelişmeler AKP iktidarının iflas ettiğinin göstergesidir.
Bu iflas aynı zamanda psikolojilerini de bozmuş olmalı ki; ne söylediklerini dahi bilmiyorlar artık.
Seviyesiz üslup aldı başını gidiyor; yok kına yakmaktan tutunda, k.çnıza yakına kadar giden bu seviyesizlik bir çöküşün izleri.
Bu arada Gökçeada Belediye Başkanı Yücel Atalay’ın da AKP Milletvekili Şamil Tayyar’ın ‘kına’ tweetine ortak olmasını ayrıca yadırgadım.
Bazı Çanakkaleli AKP`li işadamlarının da kına muhabbetine sanal dünyada ortak olmaları, anlaşılıyor ki; bu cephede sarsıntı derinden geliyor…
Aynı zamanda en küçük bir demokratik talebe karşı dahi büyük bir tahammülsüzlük içersinde olup, halkına saldıran siyasal irade, şimdi Gezi mücadelesinin kuyruk acısı ile toplumu terörize etmenin peşinde.
Bunun için saldırıyor, bunun için yalan ve tertipler ile kendisine yeni alanlar yaratmanın çabaları içersinde.
Siyasal iradenin iflası her alanda kendisini gösteriyor.
Ekonomiden, barış sürecine kadar her alanda tam bir çıkmaz yaşanmaktadır.
Özelikle Suriye’de içine düşülen bataklık, bu konuma bağlı olarak emperyalist ülkeler ile mevcut ilişkilerin içinde bulunduğu durum, siyasal iradenin geleceği açısından önemli riskler oluşturuyor.
Savaş bataklığının içine düşülen durum ülkeyi ciddi bir yıkıma doğru sürüklüyor.
‘Yurtta savaş, dünyada savaş’ gibi bir bataklığın içerine düşen siyasal irade,  yandaş medya ve taşeron kurumları ile bu algının değiştirilmesi için yoğun bir çaba içersinde olmasına rağmen, durum nafile.
Üniversitelerinden,  devletin çeşitli kurumlarına kadar bir çok güç şimdi seferber oldular; AKP’yi içine düştüğü bu bataklıktan kurtarmak için.
Ama unutuyorlar ki bu bataklık onları da içine çekecek, onlarda siyasal irade ile birlikte bu bataklık içinde batıp gidecekler.
Şimdi bir yalanlar serisi ile toplumun karşısına çıkıyorlar, toplumun hassasiyetlerini istismar etmenin yöntemlerini geliştiriyorlar.
Tıpkı ODTÜ de yaptıkları gibi; ODTÜ öğrencilerinin, kendileri hakkında yapılan yalan propagandalara karşı bazı gerici güçlere gösterdiği tepkiyi, türbana karşı yapılmış gibi göstererek; tertiplerden medet uman bir çalışma içersindeler.
Türban bu kesimlerin kurtarıcı simidi.
Ne zaman sıkışsalar; hemen türbanı kaşımaktan, yalanlar üzerine kurgulanmış propagandaları piyasaya sürmekten geri durmuyorlar.
Yılmaz Özdil’in Olimpiyatlar için yapılan tanıtım filmine ilişkin yazısında belirttiği gibi; iş popülizm yapmaya geldiğinde bu türbanlı kardeşlerini hemen unutuveriyorlar.
Çifte standart uygulaması almış başını gidiyor; olimpiyat tanıtımımda barışa vurgu yapanlar G- 20 toplantısında savaş taraftarlığı ile gündeme geliyorlar.
Halkın yaşam tarzına müdahale etmeyeceklerini söyleyenler, yürürlüğe giren alkol yasaklarıyla kişilerin özel hayatlarına bizzat müdahale edecekler.
Bakmayın siz onların gençleri alkolden korumak gibi söyledikleri bazı sözlere, önümüzdeki günlerde hep birlikte yaşayacağız;yok parkta içki içmek yasak, yok piknikte içilmez, yok açık havada içilmez uygulamaları ile vatandaş üzerindeki estirilecek  baskıları hep birlikte izleyeceğiz.
Emniyet birimleri arasında içki içenleri yakalama birimi olarak bir yeni bölüm kurulursa hiç şaşırmayın.
Valiliklerimiz birbiri ardına kararlar çıkaracaklar; ,içki içilmesi yasak alanlar diye.
 Hepsi bizim sağlığımız için, siz hiç merak etmeyin(!...)
Nasıl ODTÜ’de, Tuzluçayır’da gaz bombaları, kimyasal katkılı tazyikli sular, ses bombaları plastik mermiler halk içinse, bu uygulamalar da sizin sağlığınız için sevgili halkım.
Zaten, mutluluğumuzdan ötürü(!) bizlere kına yakmamızı tavsiye edenler de bunlar değil mi?
Biz biliyoruz,şimdi yakılacak bir şey var; isyan ateşi
Diren ODTÜ, diren Tuzluçayır,  sizinleyiz.