Yüreksiz, şımarık demiyorum!
Hafta sonu Çanakkale AKP il örgütünün Bayır Bucak Türkmenlerine gönderdiği yardım tırları dolayısıyla; mit tırları haberleri nedeniyle tutuklanan, haklarında iki kere müebbet hapis cezası istenen Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül'ü bir kez daha hatırlayarak; basın özgürlüğünün yok sayıldığı bir ülkede gazetecilik yapma sorumluğu konusundaki zorlukları ve sorunları düşündüm.
İki kere müebbet hapis cezası yanında bir de şu bonus olarak 30 yıl hapis cezasının istendiği bu garip durum karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum doğrusu.
Gerçeklerden bu kadar mı korkulur,gazeteciliğe müebbet hapis cezasının istendiği bir ülkede neler olmaz ki!..
Böylesi bir ülkede, inadına gazetecilik adına; daha fazla sorgulamak, araştırmak gerekiyor.
Sorgulayıcı akıl rehberliğinde ötekileştirmeden, nefret ve intikam duygularından ve dilinden arınmış, barış dilini kullanan bir gazeteciliğe olan ihtiyaç her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç haline gelmiştir.
Değil mi ki; bu ülkede kendi siyasi ikballeri için katliamlar yapılıyor, vatandaşlar toplarla, tanklarla bombalarla üzerlerine yıkılmış binaların bodrumlarında ölüme terkediliyor, yakılarak katlediliyorsa, Sivas katliamları ,Roboskiler daha da şiddetli bir şekilde sürdürülüyorsa, halkın haber alma hakkına sahip çıkmak gerçekleri kamuoyuna aktarmak önemli bir görev haline gelmiştir.
Her tarafımızın dezenformasyon dalgası ile kaplandığı, çamur ve yandaş medyanın her şeyi alt üst ederek gerçekleri tamamen çarpıttığı, yaratılan bilgi kirliliği ile katliamların üzerlerinin örtülmeye çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz.
Siyasi erkin sözcüleri, hamaset dolu tehdit içeren ancak kendi zavallılıklarını yansıtan demeçleriyle, bu dezenformasyon da bizde varız deseler de işe yaramıyorlar.
Hakaret, aşağılama, küfür dili kendi seviyelerini ortaya koyuyor, savundukları görüşler gibi köhnemiş ve çağdışı olduklarını bir kez daha gösteriyorlar.
MİT tırlarıyla ilgili ortaya çıkan gerçekler; doğal olarak AKP tarafından Suriye’ye gönderilen tırlar söz konusu olunca kafalarda bir çok soru işareti oluşturuyor.
Çanakkale’den de bugüne kadar çeşitli seferlerde Bayır Bucak Türkmenleri için yardım tırları gönderildi.
Ancak son gönderilen tırlar Bayır Bucak Türkmenlerinin Suriye’deki konumu göz önünde bulundurulduğunda bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmekte.
Uluslararası kamuoyunun Bayır Bucak Türkmenlerinin gelinen noktada Suriye’deki konumuna ilişkin değerlendirmelerinde farklı bazı gerçeklerin varlığı dikkat çekmektedir.
Ayrıca yardım tırları konusunda AKP’den yapılan açıklamalarda kafaları karıştırmaktadır.
Yapılan bir açıklamada “Ensar Vakfı Lapseki Şubesi Suriye’deki Bayır Bucak Türkmenlerin için ilçeden bir tır yardım topladı ”denilirken yardımların Suriye’ye gönderileceği ifade edilmiş , diğer açıklama da tırların Hatay Kumlu ilçesine gönderileceği belirtilmiştir.
Bununla da kalınmamış, tırların Hatay Kumlu ilçesine gönderildiği belirtilen açıklamada “Hatay’ın güneyinde Türkmen dağında, savaşta yaşamını sürdürmeye çalışan bayır bucak Türkmenlerine AK Parti Çanakkale İl Teşkilatından konserve, kuru gıda, tıbbi malzeme, battaniye, giysi ve ayakkabı dan oluşan malzeme yardımı kampanyası düzenlendi ”ifadelerine yer verilirken bu seferde adres olarak Türkmen Dağları gösterilmiştir.
Dolayısıyla tırların nereye gönderileceği tam bir muammadır
Bu yardımların Suriye’ye gönderilmesi durumunda işin rengi çok daha farklı olacaktır.
O zaman bu yardımların Bayır Bucak Türkmenlerine değil , o bölgedeki cihatçı örgütlere gönderildiğini söyleyebiliriz.
Çünkü şimdi o bölgede başta Çeçenler olmak üzere Kafkas ülkeleri ağırlıklı cihatçı güçler konuşlanmış durumdadır.
Bu konuya ilişkin çarpıcı bir değerlendirme kısa bir süre önce Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (KAFKASSAM) Başkanı Dr. Hasan Oktay’dan geldi.
Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (KAFKASSAM) Başkanı Dr. Hasan Oktay, Adalet ve Kalkınma Partisi`nin Suriyeli Türkmenleri IŞİD ile olan bağlarını gizlemek için kullandığını söyledi.
Halbuki aynı düşünce kuruluşu çok kısa bir süre önce Türkmenlere silah ve mühimmat gönderilmesinin gerektiğini belirtiyordu.
Dolayısıyla Suriye’de hızla değişen dengeler itibarıyla Bayır Bucak Türkmenlerinin bulunduğu bölge için bölgeyi iyi bilen Gazeteci Fehim Taştekin şunları belirtiyor;
” Bir kere bölgede öne çıkan örgütler Kaide’ye bağlı Nusra Cephesi ve Ahrar el Şam. Nusra, Bayır-Bucak’ta çektiği görüntüleri yayarak sürekli şov yapıyor. Bu bölgenin bir diğer özelliği IŞİD’e katılmayan yabancı cihatçıların da üstlendiği yer olması. Çeçenler olmak üzere Kafkasyalı cihatçılar bölgede çok aktif. Faslı cihatçıların oluşturduğu Hareket Şam el İslam da bu bölgede. Yine son aylarda sahaya sürülen Uygurlar da yeni cihatçı güç olarak orada. Bu gruplar ideolojik olarak Kaide çizgisindeler. Yani IŞİD’den bir ton açıklar, o kadar. Çok dillendirilen Türkmen birliklere gelince: Bir kere bunların gücü çok abartılıyor. İkincisi Türkmenler de Nusra ile birlikte hareket ediyor. Mesela en çok öne çıkan Sultan Abdulhamid Han Tugayı, Nusra’nın müttefiki. Bu örgüt Osmanlı topraklarını savunduklarını ve gayri Müslimlerle savaştıklarını deklare etmişti. Düşman listeleri de Türkiye’nin resmi söylemiyle özdeş: Esad ve Rojavalı Kürtler”
Tüm bu değerlendirmeler sonrasında AKP tırları konusunda yapılan çelişkili açıklamalar kafalardaki soru işaretlerini çok daha arttırmaktadır.
AKP son zamanlarda gerçekleri tahrif etme, çarpıtma üzerine kurulu bir politikaya sığınmak zorunda kaldı.
Yarın çıkıp, ‘biz şöyle demek istemiştik’ derlerse hiç de şaşırmayacağım.
Çünkü tutunacak dalları kalmadı, çuvala dolandılar.
Öyle il başkanın çıkıp, “yüreksizler”, “şımarıklar” şeklindeki çığırmaları ile durumu idare edeceklerini sananlar yanılıyorlar.
“İnsanlar ölmesin, ölümler dursun” diyen vicdanlı insanları bu sözlerle karalamaya çalışanlar yaptıkları katliamların hesabını dünya kamuoyu önünde bakalım nasıl verecekler?
Cizre’de yapılan katliamalar ortaya çıkmadan önce, onlarca yalan söylediler, ancak her seferinde bu konuda gerçeklerin ortaya çıkması için yapılan girişimleri engellediler.
Milliyetçi söylevler ile ırkçılık üzerinden şiddet politikalarına meşruluk kazandırmak adına MHP’den rol çalmaya çalışarak bu işler olmaz.
Bu politikaların karşılığı olsa idi, bugün MHP’nin durumu çok daha farklı olurdu.
Bu çarpıtma, yalan ve dezenformasyon taktiklerini kendilerine rehber edinen bir siyasi hareketin yardım tırları hakkındaki böylesine çelişkili açıklamaları hayra alamet değildir.
‘Kim bilir kimlere gidiyor o yardımlar’ demek, dezenformasyon politikalarını bu denli kendilerine rehber edinenler için çok da olmasa gerek!
“Yüreksizlik” demiyorum, “şımarık” demiyorum; sadece o tırların nereye gönderildiği konusunda ne kadar samimisiniz diye soruyorum!