Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

YÖK başkanı ne söylemek istedi?

Üniversitelerde, rektörlük seçimlerinin iptal edilmesinin sonrasında merakla YÖK Başkanının ne söyleyeceğine kilitlenmiş gibiydik. YÖK Başkanı, önceki gün nihayet görüşlerini açıkladı; `seçimler, üniversitelerde (istisnaları hatırlatarak) gerginlik, bölünme ve husumet yaratıyor.` Hoca, eksik bırakmış... `Rektörlük seçimleri, üçüncü dünya savaşına yol açabilirdi` demeyi unutmuş olmalı!... Çözüm, geniş ve parlak ambalaj içerisinde sunuluyor… Yersen! Farklı çevrelerin, validen, ticaret ve sanayi odasına, kalkınma ajansından uzayan bir liste... Neyse ki, araştırma görevlileri ve öğrencilerin de fikirleri alınacakmış, sosu unutulmamış!

537

 

 

 

Kökü ve kaynağı Dünya Ticaret Örgütü`ne uzanan, `yönetişim` safsatasının alaturka bir çeşitlemesi diyebileceğimiz önermeler... Sormalıyız YÖK Başkanına... Örneğin, Boğaziçi Üniversitesi`nde hangi bölünme, gerginlik ve husumet gerçekleşti ki; yüzde 90`lara yakın oy alan Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu `nun yerine, aday bile olmayan bir zat rektör olarak atandı!? bu çarpıcı örnek yeterli...

 

Başka bir açıdan YÖK Başkanının sözlerini değerlendirelim; eğer bu ülkenin üniversitelerinde, rektörlük seçimleri gibi demokratik bir hakkın kullanılması, husumet, gerginlik ve bölünme yaratıyorsa, üniversitelerimizin, üniversitelilik bilincinin sorgulanması ve eleştirilmesi gerekmiyor mu!? Elbette YÖK Başkanı, üniversitelerin, üniversitelilik bilincinin, evrensel, tarihsel üniversite deneyimleri sonucunda ortaya çıkan, biriktirilen bir kültür olduğu gerçeğini, bir değer olduğu hatta, demokratik bir değer olduğu gerçeğini bilmiyor olamaz!... Peki öyleyse bu açıklamaları nereye oturtacağız!? Hani siyasetin, egemen siyasetin önünde naçar kaldığı, elpençe divan durduğu gibi bir tanımlamayı Türkiye üniversitelerinin en tepesinde olan YÖK başkanına yakıştıramayacağımıza göre, biz yurttaşlar, başkanın  bu tutumu karşısında naçar kalmayı yurttaşlık onurumuza yakıştıramayacağımıza göre eleştiri hakkımızı kullanmaya devam edeceğiz.

 

İşin açıkçası rektör seçimlerinin iptal edilmesi karşısında YÖK Başkanı durumdan vazife çıkararak, vaziyeti izah etme görevini üstlenmiş olmanın girdabında kıvranıp duruyor. Belki de bu bizim yorumumuz iyimser bir yorumdur. Aslında YÖK Başkanı seçimlerin iptali konusuna çoktan teşne olmuştur.

 

Biz ancak şunu söyleyebiliriz; belki bir gün, belki yarın Türkiye üniversitelerinin yönetsel politik paradigmaları, tarihle yüzleşmek, tarihle gözgöze gelmek zarureti duyabilir ve o gün tarihin gözünün içine bakabilme, başını dik tutabilme cesaretini gösterebilecek midir? O gün, üniversitelilik bilinci, bilimsellik, emin olunuz ki, bu hesaplaşmanın ve karşılaşmanın gerçek tanıkları olacaklardır.

 

Fidel, Che’sine kavuşuyor…

Fidel Castro ve Ernesto Che Guevara, benim kuşağım açısından, efsanevi gerilla önderleriydi.

 

Şimdi Fidel, yoldaşı Che Guevara’nın yanına, toprağın öte yakasına gitti.

 

Küba’nın devrim sonrası bütün hikayesi, ekonomisinden siyasetine, sosyal hayatından kültürüne ayrı bir yazının ve tartışmanın konusu olacaktır.

 

Şimdilik, anılarımızda iz bırakan, o gerilla lideri; Fidel’in, anısı önünde, saygıyla eğiliyoruz…