Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yine yalan, yine özgürlüklere saldırı

1614
Nerede özgürlüklere bir saldırı olursa, hemen arkasından yalanlar gündeme gelmektedir.
Özgürlüklere saldırının ikizi haline geldi; yalan.
Özgürlüklere yapılan saldırı başka nasıl savunulabilir, nasıl gerekçelendirilebilir ki?
Şöyle bir son zamanlardaki tarihe geçmiş yalanları bir hatırlayalım;”Camide içki içildi”,Kabataş’ta türbanlı kadına saldırdılar”, dokunulmazlıkları kaldıracağız”, “twitter denilen bir bela var” “gezide polisimiz destan yaratmıştır”  
Tüm bu yalanların ne için söylendiğini irdelediğinizde göreceğiniz tek bir gerçek; demokrasi özgürlükler alanındaki saldırıların gizlenmesidir. 
ÇOMÜ uygulama hastanesinde asistan hekimlerin çalışma koşulları ve sorunları konusunda yapılan basın açıklaması nedeniyle iki doktor hakkında fakülte dekanlığınca soruşturma açıldı.
Basın açıklaması yapmak anayasal bir hak olmasına rağmen gözdağı vermek ve baskılamak adına açılan soruşturmaya gerekçe oluşturmak için yine çeşitli yalanlara başvuruldu.
Neymiş; hastane giriş kapısı kapatılmış, bazı hizmetlerin verilmesi engellenmiş!...
Duyan da sanki insanlar hastaneye giremediler, hastalar sokakta kaldı zannedecek.
Bu kadar bayağılaşarak sürdürülen baskıların bir üniversitede olması gerçekten ürküntü veriyor.
Gerçi bu ilk örnek değil.
Ne yazık ki bu üniversite en özgürlükçü üniversite olma iddiası ile yola çıkmasına rağmen tahammülsüzlüğün mobbing ve soruşturma terörünün merkezi haline geldi.
Asistan hekimlerin basın açıklaması için haklarında soruşturma açılan doktorlara destek olan Tabipler Odası bu baskıları boşa çıkarmak özgürlüklerin gasp edilmesi noktasındaki uygulamaları ortaya çıkarmak adına yaptığı basın açıklamasında gerekçe olarak ileri sürülen saçmalığı kamuoyu ile paylaştı
Tabipler Odası yapmış olduğu açıklamada “      Basın bildirisi 12.30 ile 12.50 saatleri arasında Hastane personelinin öğle yemeği için çalışmaya ara verdiği,  dolayısıyla sadece acil serviste aktif hizmet verildiği sürede okunmuştur. Hizmet verilmesinin engellenmesi kesinlikle mümkün değildir. Bu süre zarfında  girişin açık tutulması bizzat Çanakkale Tabip Odası mensubu bir öğretim üyesi tarafından sağlanmıştır. Söz konusu saatler arasında sedye transfer yolundan geçmek isteyen ve toplantıya katılanlar nedeniyle geçemeyen hiç kimse olmamıştır. Anlık görüntüler böyle bir suçlamaya temel teşkil etmekten uzaktır” değerlendirmesi ile soruşturma açılmasına dayanak olarak getirilen iddiaların saçmalığını dile getirmiş aynı zamanda bu girişimin bir baskı aracı olduğuna dikkat çekmiştir.
Böylesi yalanlar ile en temel özgürlüklerin ayaklar altına alındığı bir üniversitede bilimsel çalışma için yöneticilerin yerine getirmesi gerekli sorumluluklar tartışma konusudur, nitekim de her platformda tartışılmaktadır.
Bilimde özgürlük esastır.
Ülkemizde ötekileştirme üzerinden geliştirilen bir linç kültürüne tanıklık etmekteyiz.
Bu gelişme son dönemde AKP cemaat çatışması ile yeni bir biçim kazandı.
Bugüne kadar kendileri gibi düşünmeyenler ve ötekileştirdikleri üzerinden yönetim gücünü de arkasına alarak her türlü baskıyı uygulayanlar gün gelip kendileri aynı uygulamalarla karşılaşırlarsa bakalım nasıl tavır alacaklar.
Hani şu, “inlerine kadar gireceğiz” muhabbeti
İşte o zaman özgürlüklerin değeri, bilimsel çalışma için özgür olmanın gereği ve ihtiyacı çok daha iyi anlaşılacak.
Şimdi empati zamanı diyelim…