Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yeter artık…

Bir kez daha terörü lanetliyorum. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında şiddet ve terör politikalarının sonuçlarını acı bir şekilde görmüş; demokratikleşme olağan koşullarda yaşamlarımızı sürdürmek noktasında bir fırsat yakalamışken, ne yazık ki anti demokratik uygulamalar, terör eylemleri ile bu fırsatı da ıskaladık. Diyarbakır, Mardin, Van son olarak da Elazığ'da yaşanılan bombalı eylemler ile terör zirve yaptı. Bizler de yine kınıyoruz, lanetliyoruz ki; artık sözün bittiği yazının etkisini yitirdiği bir noktaya geldik. Siyasal irade bildiğini okuyor, PKK sürdürdüğü terör eylemleriyle demokrasi ve Kürt halkının taleplerine önemli ölçüde zarar veriyor.

1868

 FETÖ’cu çeteye karşı sürdürülen mücadele adeta bir cadı avına dönüşmüş durumda; ilgisi olmayan insanların gözaltına alındığı mesleklerinden ihraç edildiği uygulamalara tanıklık ediyoruz.

Daha dün Çanakkale’de bir doktor, FETÖ’cu çeteyle  hiçbir ilişkisi olmamasına rağmen gözaltına alınmıştır.

Avukatlarının gözaltı gerekçesini bile öğrenememesine rağmen , gözaltı süresi bir gün daha uzatılmıştır.

Muhalif seslerin kısılması adına sürdürülen bu uygulamaların daha da yoğunlaşması kaygısı gün geçtikçe artmaktadır.

Çünkü siyasi irade terörün, darbelerin panzehrinin demokrasi olduğunu görmezden gelmeyi sürdürüyor.

OHAL uygulamalarıyla demokratik değerler yok sayılıyor.

Siyasal irade ülkede var olan terör sorununun çözümü konusunda samimi değil, samimi olmadığı için yıllardır hiçbir soruna merhem olmamış güvenlikçi politikalarda ısrar ediyor.

Aynı yöntemler ile farklı sonuçlar beklemek gibi bir yanılgı içerisinde, yıllardır denenmeyen bir yöntem var ki; demokratik ve barışçı çözüm.

Kürt sorunun çözümü konusunda, eşit yurttaşlık demokrasi barış talepleriyle demokratik siyaset temelinde çözüm yerinin parlamento olduğu bir alternatifin yaratılamaması, bir de buna PKK’nın terör eylemlerinin eklenmesi; sorunu içinden çıkılmaz bir duruma dönüştürmüş durumda.

Yaşadığımız bunca ağır sorunun çözümünün tek bir yolu vardır; demokratikleşme.

Demokrasi, terörün de darbelerin de panzehridir.

Demokratikleşme sürecinden özellikle kaçanlar bu ülkeye en büyük ihaneti yapanlardır, bu şekilde sorunlar gün geçtikçe büyümekte ve işin içinden çıkılmaz bir hal aldıkça; yeniden şiddet sarmalı içerisine girilmektedir.

Bu gelişmelerin uluslararası boyutunu da düşündüğümüzde gelecek günlerde, emperyalist çok uluslu güçlerin çok daha farklı müdahaleleriyle karşılaşıp, daha büyük sorunların yaşanması olasıdır.

Parlamentodaki siyasi partilere önemli görevler düşmektedir.

Halkın iradesine saygı duyarak, kimsenin kimseyi yok saymadığı, ötekileştirmediği, tekçi anlayıştan uzak, farklılıklarımıza saygı temelinde eşit yurttaşlık ilkesine bağlı demokratikleşme noktasında parlamentonun acil adımlar atması olmazsa olmaz kriterlerdir.

Demokratik siyasetin önü açılmalı, örgütlenme özgürlüğü, basın ve ifade özgürlüğü tam güvence altına alınıp, demokrasi ve haklar mücadelesinin önünün tıkanmadığı, özgürlükler ve barış kavramlarının gerçek anlamda karşılığının yaratılacağı çözümler için parlamento harekete geçmelidir.

Bu noktada olumlu somut adımlar atılmadığı sürece  bizlerinde siyasetçilerinde söyleyecekleri yazacakları kendimizi kandırmaktan öte bir anlam taşımayacaktır.

Şimdilik durumumuz bundan ibarettir.