Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yeter artık!...

Bir ülke ancak böylesi politikalarla uçuruma sürüklenebilir. Oylarını arttırmak için ölümleri kutsayan, yaşamını yitiren vatandaşlarımızın üzerinden oy hesapları yapıp, bayrağa sarılmış tabutların başında propaganda yaparak tekrar seçime hazırlananlar bir ülkeyi ancak bu hale getirebilirler. Bu kafa yapısı ülkeyi bir kan gölüne çevirmiş her geçen gün daha çok, yoksul halk çocuğu bu kirli savaşta canlarını yitirmektedir. Savaştan nemalanan, siyasi iktidarlarını sürdürmek için savaş kışkırtıcılığı yapanların çocukları ise paraları sıfırlamakla meşgul olmaktadırlar. İşte bu çelişki bir kez daha savaşın halklar için iğrenç yüzünü ortaya koymaktadır.

1275

 7 Haziran öncesinde ‘400 milletvekilini verin huzurunuz kaçmasın’ diyenler halkların kırmızı kartını görüp, tek başına iktidar olmanın avantajlarını kaybedince ülkeyi tam bir kaosun içine sokmak için düğmeye bastılar.

Yaratmak istedikleri bu kaosun kendi çıkarları için en uygun ortam olduğu; darbe dönemlerindeki, savaş halindeki deneyimlerle sabit olduğu bilinen bir gerçektir.

İki  buçuk yıldır süren çatışmasızlık ortamına bir çırpıda son vererek ülkeyi kan gölüne dönüştürdüler.

Kana kan, intikam, kökünü kazıyacağız nidalarıyla bu kirli savaşı teşvik ederek ölümler üzerinden oy toplamanın hesaplarını yapanlar bir yandan da her türlü demokratik geleneği göz ardı ederek kendileri dışında herkese savaş açtılar.

Sokak ortalarında insanlar katledilmeye başlandı.

Ölen insanlara işkence yaparak insanlık dışı uygulamalara imza atanlar, yoğun bir tutuklama furyasıyla ülkeyi terörize ettiler.

Ölenler ve öldürülenler arasında ayrım yaparak,  halkı kin ve nefret temelinde ayrıştırmaya çalışıp, tekrar yapılacak seçimlerde kendilerine oy desteği oluşturmaya çalışanlar geride gözü yaşlı anneler, babalar, kardeşler, sönen ocakların olduğu bir acı yumağı oluşturdular.

Her fırsatta insanlık dışı savaş halini kutsamaya çalışarak siyasi geleceklerini garanti altına almak hedefini kendilerine rehber aldılar.

Savaş kışkırtıcılığıyla özdeşleşmiş bir muhtarlar toplantısı serisi bu yönüyle siyasi tarihimize yeni bir alan olarak geçecektir.

İlk defa, gerçekleşen bir seçimde oluşan irade yok sayıldı .

Öyle yaptılar, böyle yaptılar koalisyon, seçim hükümeti,45 gün derken bir seçim sonucu yok sayılarak tekrar seçim kararı verdiler.

Tüm bu süreci, gerçekleştirilen entrika ve tezgahları düşündüğümüzde mevcut anayasal ve parlamenter sistemin ilkelerinin nasıl ayaklar altına alındığını gayet net olarak görebiliyoruz.

‘Kabul etseniz de etmeseniz de sistem değişmiştir’ diyerek halkın iradesini yok sayarak fiili olarak başkanlığını ilan eden bu irade tekrar seçimleri kendisinin ilan ettiği bu fiili durumu meşrulaştırmak adına gündeme getirmiştir.

Son olarak da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na hükümet kurulması adına verilmesi gerekli görevi bile askıya alarak tam bir yetki gaspıyla hedeflerine ulaşmak için her türlü yönteme başvurmaktan çekinmeyeceklerini ortaya koydular.

Tekrar seçimlerde Türkiye halkına tek adam diktatörlüğü onaylattırılmak istenmektedir.

Böylesine sinsi bir planın ancak savaş ve kaos ortamında gerçekleştirilebileceğini çok iyi bilen siyasi irade Suruç’ta 35 genci katlederek düğmeye bastı

Böylesine savaş ve şiddet politikalarıyla siyasi ikballerini sağlamaya çalışan saray iradesi arık kendi gerçekleri dışında hiçbir şeyi görmemektedir.

Halkları birbirine düşürmek adına her türlü tertibe başvuran bu irade şimdide halkları dini duygular üzerinden kışkırtmak üzere yeni bir söyleve başvurmaktadır.

Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da “camiler elden gidiyor” propagandasıyla Kürt halkı için yaratılmak istenen düşmanlığın sosu olarak da şimdi din devreye sokulmak istenmektedir.

Bu denli bir düşmanlaştırma politikası üzerinden oy hesapları yaparak ülkemizi yangın yerine çevirenlere, yapılacak tekrar seçimlerde gerekli dersi vermek zorundayız.

Bunun yolu barış ve demokrasi güçlerinin birlikte hareket ederek savaşa karşı insanlığı savunarak AKP’yi tekrar seçimlerde sandığa gömmekten geçer.

Bu süreçte tüm bu yaşadıklarımızın sorumlusu olan AKP’ye direkt olarak destek vermeseler de, ırkçı şoven duyguların etkisindeki söylevleriyle aynı noktada konumlanan vatandaşlarımızın sorunların karşılıklı müzakere yoluyla çözülmesi sürecine neden son verildiğini, birden silahların neden devreye sokulduğunu düşünmeleri gerekir.

Bunun nedeni AKP ve onu kontrol eden saray iradesinin ülkemizi tamamıyla kendi kontrollerine alma ihtiyacının getirmiş olduğu bir zorunluluktur.

Bugüne kadar yapmış oldukları hukuksuzlukların yolsuzlukların hesabını vermekten kaçmak ancak bu şekilde olabilir.

Bu ihtiyaç temelinde şimdi ölümler ve çatışmalar üzerinden hedefe ulaşmak için yeni bir yol haritası belirlenmiştir.

Buna dur diyecek, halkların savaşa karşı barış iradesi olacaktır.

AKP tekrar seçimlerde sandığa gömülmezse ülkemizi karanlık günlerin beklediğini unutmayalım.

Bu süreçte AKP’nin savaş politikalarına yedeklik yapan anlayışlara karşıda mücadeleyi elden bırakmamak gerekmektedir.

Özellikle 7 Haziran sonrasında uygulamalarıyla AKP’ye can simidi olmuş MHP’nin bu süreçte pay sahibi olduğu gözden kaçırılması gerekli bir gerçektir.

Arel üniversitesindeki bir öğretim üyesinin, açıkça dile getirdiği demokratik siyasetin temsilcilerinin infaz edilmesi düşüncesini paylaşan bir çok savaş yanlısı nefret ve kin ile hareket eden  kişilerin varlığını  unutmadan savaş politikalarına şiddet ve nefret söylevlerine karşı barış kültürünü hakim kılacak bir performans yaratılmalıdır.

Arel üniversitesindeki “indirici” öğretim üyesinin yolundan yürüyen ÇOMÜ’deki öğretim üyesinin varlığı bu konuda barış kültürünün geliştirilmesi adına  yapılacak çalışmalarının önemini bizlere net olarak göstermektedir.

Savaşa karşı barışı inşa etmek bugün temel görevimizdir.

Yaşamın her alanında savaş ve şiddet politikalarına karşı durmak bunun için emek harcamak ertelenemez görevdir.

Daha çok insana dokunarak, hep birlikte barışı ilmek ilmek örmek için hepimizin yapabileceği şeyler vardır.

Yeter ki bunu isteyelim.

Bu kirli savaşa son vermek iradesini Çanakkale Barış Bloku içersinde yer alarak görünür kılmak için tüm barış ve demokrasi taraftarları, vicdan sahibi herkes barış bloku çalışmalarına destek vermelidir.

Savaşın yıkıcı etkilerini ekonomi alanında da yaşamaya başladık.

Ekonomideki dengelerin kırılganlığı ile birlikte başta kur olmak üzere ekonomik göstergelerin her geçen gün daha da olumsuzlaşması halkımıza direkt yoksulluk, yaşam koşullarının kötüleşmesi, ödenemez borçlar, işsizlik, iflaslar olarak yansıyacaktır.

Tüm bu yaşanılanlar sonrasında artık savaş ve savaş politikalarına, bunları besleyen ırkçı, kardeşlik ve barışı yok sayan faşist yaklaşımlara tahammül edecek halimiz kalmamıştır.

Tekrar seçimlerde bu irademizi sandığa yansıtmak için “Seni tekrar başkan yaptırmayacağız” talebi çok daha güçlü bir şekilde yaşama geçirilmedir.

Ülkemizin geleceği halkımızın refah ve mutluluğu, barış içersinde birlikte yaşamak, savaşa ve silahlara son vermek için yapılması gereken budur.