Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yeter artık.

1470

Bu acılar dursun, durdurulsun!.. Bitlis ve Hakkari sonrasında yaşadığımız acılar hepimizin yüreklerini dağlıyor.
Gençlerin yaşamlarının yok olması hangi gerekçe ile olursa olsun kabul edilemez.
Hiçbir vicdan bunu kabul edemez.
Gerçekler ile yüzleşme zamanıdır, her türlü zorluğa rağmen…
Bu acılar hepimizin acılarıdır.
Şiddet, savaş, çözüm değildir...
Geçmişin kör duyguları ile bir gelecek neslin hayatı karartılamaz.
Şimdi her zamankinden daha çok barışa ihtiyacımız vardır.
Bunu kabul etmeyenler ve gerek-liğini yapmayanlar akan bu kanın sorumluları, aynı zamanda bu kandan nemalanan kan emicilerdir.
Hep birlikte ‘yeter artık’ şimdi barış zamanı demekten bunun için mücadele etmekten başka çaremiz yoktur.
Tek yol barıştır.
Barış çağrılarına yanıt vermeyip savaşı körükleyenler yan yana dizilmiş asker ve sivil cenazelerinin sorumluluğunu taşıdıklarını unutturmak amacıyla yaptıkları açıklamalarla daha büyük acılara davetiye çıkardıklarını unutmamalıdır.
Hepimizi acıya boğan bu şiddet sonrasında tekrar savaş naraları ve yöntemleri ile bir noktaya varamayız.
30 yıldır varamadık.
Bu acıların, gözyaşlarının annelerin feryatlarının durdurulmasının yöntemi barıştan yana tavır almaktır.
Hep birlikte barışın, barış ortamının gerekliliklerini yerine getirmediğimiz sürece  bu akan kanın sorumluları olacağımızı unutmayalım.

Açıklamalar ve ardındakiler
İletişim karşılıklı bir etkileşimdir.
Sağlıklı bir iletişim ve bunun getireceği sonuçlar sadece bazı açıklamalar ile sonuç vermeyebilir.
İşin ruhuna uygun bir performans ve içselleştirme kavramı sözlerin maddi gerçekliğini oluşturur ki, iletişim bu değerlendirmeler ile gerçek algısını yaratır.
‘İleri demokrasi’ laflarının dilerden düşmediği bir ortamda ‘ne kadar demokratik bir işleyişe sahibiz’ sorusunun cevabı için sadece güzel sözlerin yeterli olmadığını hep birlikte görüyoruz.
ÇOMÜ yönetimi Eğitim- Sen tarafından yapılan bir değerlendirmeye cevap verdi.
ÇÖMÜ yönetiminin bu cevabının dayanak noktasındaki değerlere diyecek hiçbir şey yoktur.
Tamamıyla özgürlüklere vurgu yaparak kendisini eleştirilere karşı savunmuştur.
Bu cevap ÇOMÜ açısından bir belge niteliğindedir.
ÇOMÜ belirttiği gibi özgürlüklerin çıtasını yükseltmiş ve ayrıca hedef koymuştur kendisine “Türkiye’nin en özgürlükçü üniversitesi olmak”
Bunları duymak son derece güzeldir.
Özgürlükler kavramı ÇOMÜ bünyesinde ne kadar içselleşecek, nasıl bir kültür haline dönüşecektir önümüzdeki günlerin pratiğinde bunu göreceğiz, izleyeceğiz.
ÇOMÜ yönetimi bu açıklaması ile kendisini özgürlükler ve onların yaşama geçirilmesi noktasında bağlamıştır.
Bugüne kadar yaygın bir kadrolaşma eğilimi gördüğümüz yeni yönetimin buna rağmen böylesi bir özgürlükçülük vurgusunun lafta kalmamasını oldukça önemsiyorum.