havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Yerel yönetim nedir?

1628
Geçen hafta AKP Belediye Başkanı Adayı Mehmet Daniş’ın bazı gazetelere verdiği ilanı inceledim.
Yerel yönetim için aday olan bir kişinin önce milletvekilliği psikolojisinden kurtulmasının ne kadar önemli olduğunu hissettim.
Daniş, belediye başkanı adayı olmuş ama kafası hala milletvekilliğinde!
Esasında bu mantıktan kendisini kurtarması; kolay da bir şey değil.
Çünkü beslendiği ideoloji onu sürekli oraya götürüyor.
Daniş, kendini AKP hükümeti döneminde Çanakkale’ye yapılan yatırımlar ile anlatmaya başlamış.
Kendisinin iddia etiği bu performansın yerel yönetim mantığı ve yerel yöneticilikle hiçbir ilgisi yok.
Kaldı ki iddia ettiği performansın Çanakkale sonuçları ortadadır.
Bunu şimdi hiç tartışmaya bile gerek yok.
Hükümetin merkezi uygulamalarından Çanakkale halkı ne kadar tatmin sağlamış, hangi sorunlarını çözmüş bu herkesin deneyimi ile ortadadır.
Bunu allayıp pullayarak bunun üzerinden prim yapmaya çalışmak; Danış’a avantaj değil bizzat dezavantaj getirecek bir durumdur.
Daniş, bir türlü yerele gelememektedir!
Kentin alt yapı projelerini bile merkezi hükümet üzerinden tartışırken, süreç doğru olarak aktarılmamaktadır.
Gerek katı atık deponi alanı, gerekse sıvı atık arıtma sistemi bu kentin yerel yönetiminin başarısıdır.
Bu projelerin bütün detaylarında Çanakkale Belediyesi ve çalışanlarının emeği vardır.
Bu projeler için üstlenilmiş bütçe Çanakkale halkının cebinden çıkmaktadır.
İşte tam da bu noktada yerel yönetimin; kentin kaynaklarının kentin ihtiyaçları için en verimli bir şekilde kullanılması, kentin ihtiyaçlarının doğru bir şekilde belirlenmesi için uygulanması gerekli teknik ve politikaların bütünü olduğunu söylememiz gerekecektir.
Yerel yöneticiler halkın karşısına çıktıklarında söyleyecekleri bu konuda ki politikalar olmalıdır.
Bu konuda söyleyecek sözü olmayanlar özellikle 3 dönemdir sürdürdükleri milletvekilliği mantığı ile merkezi hükümet üzerinden belediyecilik yapmak iddiasında olanlar yerel yönetim kavramını anlamamış demektir.
AKP hükümeti bugüne kadarki uygulamaları ile yerel yönetimlerin inisiyatiflerini, yetkilerini geliştirmekten ziyade yerel yönetimleri merkezi hedeflere bağlı kuruluşlar haline getirmeyi tercih ettiğinden dolayı Daniş’ın politikası da bu temelde olmaktadır.
Merkezi politikaların geldiği nokta son gelişmelere bağlı olarak ayakkabı kutuları ile simgeleştiğinden dolayı bu politikalar ile yerel yöneticilik yapmak kentlerde yeni rant alanları yaratmaktan başka bir sonuç yaratmayacaktır.
Yerel yönetimler; halkın yönetime katıldığı demokratik işleyişin hayat bulduğu mekanizmalar olmadıkça kentsel alanlar rant alanı olarak değerlendirilir.
Yerelde temsili demokrasi kentin kaynaklarının kent için kullanımının önündeki en büyük engeldir.
Böylesi koşullarda halkın ortak yaşam alanları tahrip olur, sermaye ve rantın kar hırsı ile tüketmesinin önü açılır.
Bugün en önemli tehlike budur, bunun yolu da; yerel yönetimlerin merkezileştirilmesi politikasıyla açılmaktadır.
Yerel yönetim hizmetlerinin sermayenin hizmetine verilmesi, özelleştirilmesi tamda bu politikaların sonucudur.
Daha çok yakın bir zamanda bu politikaların sonucu olarak Çanakkale halkına ucuz bir çay içmeyi bile çok gören bu anlayış Çanakkale Belediyesi tarafından işletilen bazı sosyal mekanların zarar etmesi üzerinden fırtınalar kopardı.
Yaşam alanlarının korunması, çoğaltılması, doğanın ve ortak alanların piyasada alınır-satılır hale gelmekten çıkarılması yerel yönetimin en önemli görevi olmalıdır.
Bugüne kadar Çanakkale’nin su havzasında yaratacağı riski bile görmezden gelerek doğanın altıncılar ve termikçiler tarafından talan edilmesine sessiz kalanlar nasıl olur da yaşam alanlarını koruma politikaları oluşturabilirler dersiniz?
Bir yurttaş olarak hepimizin kentlerde yaşamaktan dolayı haklarımız vardır.
Yaşamsal ve gündelik ihtiyaç olan birçok konu piyasalaştırılıyor, şirketlerin kar sağlayacağı işlere dönüştürülüyorsa, yerel ve genel kamusal hizmetler israf sayılıyor ve kamusal olan özelleştiriliyorsa orada kent haklarından  söz etmek söz konusu değildir.
Kapitalizmin temel mantığı olarak kamusal hizmetler karşısında vatandaşlarını bir müşteri olarak gören anlayışın sosyal belediyecikten bahsetmesi söz konusu değildir.
Bugüne kadar ki AKP belediyeciliğin mantığında hizmetlerin şirketler vasıtasıyla özelleştirildiği uygulamalar geçerli uygulamalar olmuştur.
Demokrasi karnesinin kırıklarla dolu olduğu bir siyasi anlayışın kentlerde katılımcılık temelinde demokratik yönetim mekanizmaları yaratmasını beklemek tam bir hayaldir.
Yerel yönetim kavramını anlamaktan aciz olan  bir siyasi anlayışın, doğal olarak merkezi politikalardan medet umması bunun üzerinden propaganda sürdürmesi son derece normaldir.
Buradan Çanakkale’ye bir fayda gelmez.