Yeni arena rektörlük seçimi
Çanakkale’de, paralel ile AKP çatışması rektörlük seçimi ile görünür hale geldi.
Seçim öncesi yaşananlar bu çatışmanın klasik tüm özelliklerini taşıyor.
Ancak biz gerçekleri biraz irdeleyelim, bu çatışma sonuçta “hepiniz ordaydınız” şeklinde açıklanabilecek bir sonuç.
Laçiner, üstlenmiş olduğu siyasal vizyon gereği, ÇOMÜ’de kadrolaşmak adına sürdüğü çalışmalarını kendisi gibi düşünmeyen herkesi yok etme derecesinde zulüm ve baskılara dönüştürmüş, demokrasi ve özgürlükler ayaklar altına alınarak bilimsel eğitimin temel kriterleri yok sayılmıştır.
Bu uygulamalar çok yazıldı çizildi, Çanakkale halkı çok iyi biliyor.
Tüm bunlar yaşanırken şimdi Laçiner’i eleştirerek yaşanılan onca hukuksuzluğa karşı çıkıyormuş gibi yapan şimdinin adayları o zaman nerdeydi, diye insan sormadan geçemiyor.
Bugüne kadar onca haksızlık hukuksuzluk yaşanırken ortaya çıkan adayların birisinden bile bu uygulamalar karşısında bir tavır geliştirdiğini duyan, gören var mı?
Hal böyle olunca; hazırda bir cemaat, AKP çatışması var ya, bu çatışmanın bir tarafı olmak bu zeminin getirdiği karşıtlık üzerinden kendine bir yer bulmak en kolay çözüm olarak gözüküyor.
Bu anlamda bugün Laçiner üzerinden eleştirilerde bulunan, bunun üzerinden bazı vaatlerde bulunan geçmişin Laçiner ortaklarının samimiyetleri inandırıcı olmuyor.
Düne kadar Laçiner’in tetikçiliği yapmış bunun için görev almış müstear sitelerden biri bile, bugün ÇOMÜ yönetimine “demokrasicilik” taslamaktadır.
Laçiner’in uygulamalarına karşı çıkan, yönetimin demokratik olmayan uygulama ve kararlarına bilimsel eğitimi savunmak adına karşı duran bir çok gazeteciyi, öğretim üyesini, öğrenciyi ve kentin çeşitli kesimlerini ve kurumlarını hedef olarak gösteren, karalayan bu site şimdi kalmış demokrasilik oynamaya soyunuyor.
Bugün rektörlük seçimi için gündemdeki adaylardan, bilimsel, sorgulayıcı halktan yana eğitim noktasında ÇOMÜ için bir katkı beklemek söz konusu olamaz.
Ancak bu konuda sözü olan, gerçekten bilimsel eğitimden yana, bugüne kadar laçiner’in baskılarına maruz kalarak hala mücadelelerini sürdüren öğretim üyelerinin verecekleri mesajlar bu noktada belirleyicidir.
Direkt olarak seçimlerde bir adayları olur mu, nasıl bir tavır izlerler bunu bilemem, biz Çanakkaleliler için geçerli olan onların bu dönemde verecekleri mesajlardır.
Yeri gelmişken bu mücadelede her zaman fedakârca emek harcayan Telat Koç hocamızın, demokratik tepkilerini kullandığı için maruz kaldığı ceza uygulamasını protesto eder, hocamızın tavrının cezayı değil, demokrasi adına onurlu bir girişim olarak övgüyü hak ettiğini belirtmek isterim.
Demokratik olacaklarını ağızlarından düşürmeyen rektör adayların da bu konuda görüşlerinin ne olduğunu çok merak etmekteyim.
Bu konudaki tavırları bile nasıl bir rektörlük yapacaklarına ilişkin iyi bir değerlendirme kriteri olacaktır, uzun söze gerek yok!
Bir değerlendirme kriteri de, Eskişehir’de Gezi eylemleri sırasında Ali İsmail Korkmaz`ı darp ederek öldürülen polis ve sivillere dün verilen ödül gibi cezalar bazında yapılmalıdır.
Kasten adam öldüren kişilere verilen hapis cezasının 10 yıl olduğu bir durumda demokratik protesto hakkını kullanan kişilere verilen 11 ay hapis cezasını karşılaştırdığınızda içinde bulunduğumuz gerçekleri daha iyi anlayabiliyoruz.
Ali İsmail Korkmaz’ın davası şimdi başlıyor, bu dava artık demokrasi güçlerinin bitti demeden bitmeyeceği bir dava konumundadır.
Tüm bu gelişmeleri üst üste koyduğumuzda ülkemizdeki siyasi sistemin ciddi bir kriz içersinde olduğunu görüyoruz.
Eski bakanların yüce divana sevkinin meclisteki oylaması bunu çok açık olarak göstermektedir.
AKP’li milletvekillerinden yaklaşık 50’si kendi partilerinin kararı dışında oy kullandılar.
Böylece mecliste meclis çoğunluğunun iradesi gerçekleşmeden yani 276 oya ulaşmadan eski bakanların yüce divana sevki engellenmiştir.
Bu durum meclis iradesinin gerçekleşmediği koşularda verilen bir karar olarak geçerliği tartışılacak bir karardır.
Eski bakanların rüşvet ve yolsuzluk iddiaları gibi çok önemli bir konuda meclisin iradesinin arkasında olmadığı bir karar veriliyorsa o meclisin meşruluğu artık tartışılmalıdır.
Ülkemizin geldiği nokta budur.
Boşu boşuna bu ülkede kaçak saraylarda padişahlık özentisi ile hükümetin iradesinin yerine tek adam diktatörlüğünün hakim hale getirilmeye çalışıldığı adımlar atılmıyor!
Bunları düşünerek önümüzdeki seçimlerdeki tavrımızı belirlemeliyiz.
Yeni bir yaşam için yeni bir başlangıç yapmak adına, birlik olma zamanıdır.