Yazılanlar ve ardındakiler…
Demokratik değerlerin yok olduğu günümüzde ‘yazmak,çizmek’ kavramı çok önem kazanmıştır. Öncelikli olarak bizler, bu alanda ifade özgürlüğünün hiçbir kısıntıya maruz bırakılmadan yaşama geçirilmesinin takipçisi olmak zorundayız. Hiçbir kimse yazdıklarından dolayı baskı altına alınmamalıdır. Savunulan düşünceler, kavramlar sizlerin gerçekleriniz ile taban tabana zıt olsa bile bunlara saygı göstermek demokratik olmanın gereğidir. Her yapılan eleştiri için hırçınlaşarak, kişilerin düşüncelerini ifade etmelerini yok sayarcasına geliştirilecek tepki tahammülsüzlüğün ifadesidir. Demokratik işleyişin içselleştirilmesi; bu alanda tahammüllü, olmayı, eleştirilere karşı hoşgörülü davranmayı gerektirir.
Bu arada şiddet kültürü ve provokasyon mantığına hizmet eden anlayışların üretimlerine karşıda uyanık davranılması gerektiğini unutmayalım.
İfade özgürlüğünün arkasına sığınılarak şiddet körükleniyor, toplumsal hayatın uyum ve ahengine zarar veriliyor ise böylesi tavırlarında mahkûm edilmesi gerekliliği ayrı bir gerçektir.
Bu kavramsallık temelinde kentimizdeki iki örnek bu konuda ders çıkarılacak, adeta laboratuar düzeyindeki örnekler olarak gelişti.
Bir gazeteci arkadaşımız Troia Festivaline ilişkin kavramsal bazda düşüncelerini, yazdığı köşe yazısı ile okuyucuları ile paylaştı. Yazı, genel içeriği ile festival performansı konusunda yazarın görüşlerini ifade ediyor idi. Neden- sonuç ilişkisi kurgusunda kişiselleştirerek yapmış olduğu değerlendirmeler sonrasında kişilere bağlı olarak yarattığı nedensellik, yazının objektifliği ile de çelişiyor olsa bile kimsenin alınganlık göstereceği bir yazı değil idi. Kişiler üzerinden yaptığı değerlendirmeler, aslında yazının kavramsal düzeyini de düşürmüştü. Ben olsam bu tarzdaki ifadelere yer vermeden bu yazıyı kaleme alırdım. Fakat Çanakkale Belediyesi tarafından yazının özüne ilişkin değerlendirmeler dikkate alınmadan bir açıklama yapıldı ki; ortaya tahammülsüzlük görüntüsü çıktı.
Buradan çıkarılacak; hem yazıyı yazan meslektaşımız, hem de Çanakkale Belediyesi açısından önemli dersler vardır. Farklı fikirlerin, kavrayışların olacağı iletişimler için bu durum doğaldır, aşılır, çözülür diyebiliriz. Fakat bir başka gazetecinin yazmış olduğu yazıdaki tespitler çok tehlikeli sonuçlar yaratabilecek düzeydedir.
Bakın bu gazeteci neler yazıyor:
“Gelelim İslami duygularımıza. Ramazan ayı yaz dönemine denk geldiği için oruç tutmak biraz daha zorlaştı. Tamam insanın düşüncesi oruç tutmayabilir ama elinde sigara, su veya dondurma ile de ramazan ayında Demircioğlu caddesinde rahatça yürümesi enteresan”
Daha dün Erzurum’da sigara içtiği için linç girişimine uğrayan bir bayan olayını yaşadık.
Gazeteci kimi hedef gösteriyor?
Çanakkale gibi hoşgörü ve barış ortamı ile övündüğümüz bir kent için bu ne demektir.
Kimlere ne mesaj verilmek istenmektedir?
Farklılıklarımızı bu kadar kışkırtıcı bir tarzda terörize etmek ne anlama geliyor?
Gerçekten tüm sağduyulu kesimlerin tepki göstermesi, yazının sahibi gazetecinin de özür dilemesi gerekmektedir.
Çanakkale Belediyesi kendisini eleştiren gazeteciye karşı göstermiş olduğu hassasiyeti böylesi hassas bir konu içinde gösterip keşke sağduyu çağrısı yapabilseydi! Hepimizin yüreklerini ferahlatırdı…