YAŞAMIN KOÇLUĞU OLUR MU?
Metropol kentlerde yaşayan beyaz yakalı işgörenler, gerek iş yoğunluğu gerek yaşam koşulları nedeniyle kendilerine nitelikli zaman ayırmakta zorlanırlar. Trafik ve diğer sorunlar nedeniyle sanat ve kültür etkinliklerine zaman ayırmadıkları gibi betonlaşmanın acımasızca sardığı şehirde doğal yaşamdan da uzaktadırlar. Tüm bu etkenler metropol insanlarının “Tükenmişlik sendromunu” yaşamasına neden olmaktadır. Her şeyden bıkan, işe gitmek istemeyen, çevresiyle iletişim sorunları yaşamaya başlayan birey sağlıklı düşünemediği için farklı çıkış noktaları aramaya başlar.
Bireylerin bu zaaflarını gören kapitalist düzenin fırsatçı kurnazları ise yeni bir meslek ünvanıyla sahneye çıktılar; “yaşam koçluğu” Baktılar ki bu iş tutuyor insanları daha başka nasıl kandırırız şeytanlığı ile “ilişki koçu, evlilik koçu, beslenme koçu vs” uyduruk ünvanlarla insanların cebinden parayı nasıl alırız hesabı yapmaya devam ettiler.
Peki nedir bu koçluk ? Hayatımıza Amerikan basketbol takımlarının antrenörlerinin ünvanı olarak giren bu kavram sonrasında Türk spor hayatında da yerini aldı. Takımı yöneten, her şeyiyle ilgilenen bir misyonu olan sportif koçluk, düşünüldüğünde her spor takımında bulunması mümkün olabilmektedir. Ancak biz milletçe her şeyin suyunu çıkarmaktaki başarımızı burada da yakalayıp, yukarıda yazdığım ünvanlarla
insanların yerine karar veren, “sen şöyle yaşamalısın, onunla evlenmen sıkıntı yaratır, şunu yemelisin” gibi önerilerle, bu işle ilgili profosyonellerin işlerini küstahça küçümseyen sahtekarlar maalesef insanlarımızı kandırmaya devam etmektedirler.
Enteresan olan başka bir durum ise bu zat-ı muhteremlerin hepsi Ferrasinini Satan Bilge kitabındaki yazar gibi yaşamlarında mutlaka bir kırılma noktası yaşayıp (kaza, hastalık vs. ) ilahi bir gücün ya da ak sakallı dedenin sözüyle yaşam koçu olmaya karar veriyorlar. Ne hikmetse hep hayatlarında enterasan olaylar onları buluyor konferanslarında modern meddahlık yaparak bire bin katarak onları dinlemeye gelen insanları güldürmeyi başarabiliyorlar.
“Bakın ben böyle yaptım ve hayatım birden değişti” derken zaten sorunların üstesinden gelmekte zorlanan zavallı insanların psikolojilerini daha da bozduklarının farkında olmayan bu sahtekarlar o kadar fütursuzlar ki lise diplomasıyla 2-3 kişisel gelişim kitabından ezberledikleri allı pullu sözler ve biraz da fiziksel görünümle insanları kandırmakta uzman olmuşlardır.
“Sorunları çözmeye çalışmak”. Büyük sıkıntı bu. Hiçbir ruh sağlığı profosyoneli insanların sorunlarına çözüm üretmez, danışanına doğru sorularla doğru çözüm yöntemini bulmasına yardımcı olur. Bu ilke danışmanlığın etik ilkelerinden biridir. Kısaca danışanına ayna tutarak doğruyu ve yanlışı görmesini sağlar.
İnsanların sorunlarını çözme noktasında bilimsellikten uzak, hiçbir bilimsel kurama dayanmayan danışma ve eğitim teknikleriyle çözmeye çalışmak sahtekarlıktan başka nedir?
Yazımın başında söylediğim gibi kapitalist düzenin insanları üretme – tüket yaşam tarzına mahkum bırakması, ekonomik sorunları nedeniyle kendini yönetemeyen bireylerin farklı arayışlara yönelmesine neden olmaktadır. Hayatın tadını alamayan, sevgiyi mutluluğu anlamlandıramayan daha doğrusu benliğini unutan bireylerin doğru kararlar verebilmek için gerektiğinde bu işin profosyonellerinden yardım almaları gerektiğini önererek, sağlıklı günler diliyorum.